Koku ve Şeffafiyet

Varlık aleminde işleyen temel sırlardan biri şeffafiyettir. Bu sırra mazhar olanlar cismen ve şeklen kendilerini ön plana çıkarmazlar. Eşya içerisindeki işleyişleri, daha derinden ve nüfuz etme şeklindedir. Bu yüzden şekilleri, sınırladıkları belirli bir alan, katı bir yapıları yoktur. Her şeye, her şekle uyum sağlayabilecek derecede esnektirler, ancak her şeyin içine nüfuz ederek hayati fonksiyonlar icra ederler. Bunun zıddı ise, Risale-i Nur terminolojisinde teşahhusat şeklinde yer almaktadır. Teşahhusat sırrına mazhar olanlar ise daha katı, şekilleri belirgin olan ve belirli bir alanı snırlamış varlıklardır. Nüfuz edebilmeleri, hatta aynı alanda bir başka varlıkla bir arada bulunabilmeleri bile çok zordur.

 

Çoğu zaman mümkün değildir. Haliyle, sınırladığı alanda mutlak hakim olduğu hissini uyandırır. Varlık aleminde şeffafiyetin en güzel örnekleri nur (ışık, elektromanyetik dalgalar), hava ve sudur. Bu maddeler her yerde her şeyin içinde bulunup çok önemli görevler icra etmelerine rağmen o nesnelere şekillerini vermeye çalışmazlar. Havasız ve susuz hayat olmaz ancak bu hayati fonksiyonlarını varlıklarından bile haberdar olunmayacak şekilde icra ederler. İnsan bedeninin ve dünyanın yaklaşık dörtte üçünün su olduğu bilinmektedir, ancak bunlara dışarıdan bakıldığında suyun var olduğu bile belli değildir. Diğer taraftan kayalar, taşlar ve bütün katı nesneler belirli bir alanı sınırladıkları ve oraya hakim olduklarını hissettiren, geçit vermez ve esnemez bir hali temsil etmektedirler. Sevgiyle insanları kuşatarak onları belirli bir şekle sokma gayreti şeffafiyeti; siyaset ve otorite yoluyla, baskıyla aynı fiil teşahhusatı ifade etmektedir.

Fıtratın kanunlarından biri de aczin, fakrın ve şeffafiyetin gerçek ve nüfuz eden gücü artırıyor olmasıdır. Bu sırra Risale-i Nur da mazhar olmuştur. Kanada’da bulunan ve Amerika’nın emperyalist uygulamaları nedeniyle Kanada’lı olarak anılmayı tercih eden ve yakın zamanda İslamla şereflenen Fred A. Reed bu durumu Anadolu Kavşağı isimli kitabının önsözünde şöyle dile getirmektedir: “Fakat, bütün bunların ötesinde, Bediüzzaman’ı incelemeye beni iten başka bir etken vardı. O da, onun üç hükumet ve siyasi rejimin değişmesine sahne olan siyasi ve askeri mücadele döneminde aktif bir katılımcı olarak uğradığı yenilgiydi. Çok-uluslu, görünürde İslami olan Osmanlı devleti karşısında, İttihad ve Terakki Fırkasının despotik idaresi karşısında ve sekülerist Cumhuriyet’in doktrinlerine karşı fikirleriyle yaptığı savaşta hep yenilmişti.

Ancak, bu yenilgi, rasyonalist bir analizin kaçırdığı ilginç bir metodla, zafere dönüşür. Bu zafer, sufi bakış açısıyla ifade edersek; tevazuun kibire, hikmetin kuvvete, ihlasın dalkavukluğa, imanın küfre ve aczin kudrete karşı bir zaferiydi. Bediüzzaman’ın karakteri, hayatı ve yaptıklarıyla tanıştıkça, onun emsalsiz vasıflarına duyduğum takdir ziyadeleşti. Onu yaşadığı dönemle sınırlı kalmayıp zamanımıza da uzanan mesajlar veren biri olarak gördüm.”

Bu yıl Nobel Tıp Ödülü koku alanındaki bir çalışmaya verilmiş. Bu konuyu daha detaylı bir şekilde inşaallah sonra ele alacağız. Ancak bu ödülü kazandıran çalışmada ortaya çıkan çok ilginç bir sonuç kokunun hayatımızda sandığımızdan çok daha önemli bir yerinin olabileceği. Çünkü, genetik yapı üzerinde koku ile ilgili bilgilerin kodlandığı bölüm genomun yüzde birini veya üçünü işgal edecek kadar geniş bir alanda yer alabiliyormuş. Görme fiili üç farklı tip reseptörle gerçekleşirken, koku alma iki bin reseptörle tanımlanıyor.

Bu durumda kokunun şekilden uzak daha şeffaf yapısı ile ulvi manaları daha net ortaya koyabileceği akla geliyor. Kesretin katılığından uzak ve son derece latif varlıklar içinde en şeffaf yapılardan biri olan koku, belki de sandığımızın ve önemsediğimizin ötesinde hayatımızda çok farklı roller üstleniyor. Bu sektöre dünya genelinde verilen önem ile genlerimizde kodlanması için ayrılan alan kokunun öneminin maddi göstergeleri olmalı. Ulvi nağmeler, estetik görüntüler gibi kokular da, bazı manaları kelimelerin kısır ve aciz kaldığı noktalarda daha rahat ve şekilsiz anlatmamıza ya da hissettirmemize yardımcı olabilir. Uzakdoğu geleneğinde ayrı bir yeri olan koku aromaterapi adı altında tedavide ve farklı mesajların beyne iletilmesinde kullanılıyor. Geleceğin iletişim dilinde kokuların önemli bir yeri olacağa benzer. Bu yüzden kokuları ustalıkla kullanan ve onlarla adeta bir beste yapar tarzda mesaj verir hale gelenler, kendilerini karşı tarafa çok daha etkili ve şeffaf bir yapı içinde ifade edebilecekler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*