Kürt kimliğinden kaçış

Image
Türkiye Cumhuriyetinde, ırkçılık derecesinde “Türkçülük”e yapılagelen vurgu ve diğer kimlikleri dışlama veya inkâr hareketi, zaman içerisinde Türkiye düşmanlarının eline büyük imkânlar vermiştir. Hatta bazen içeride Türkçülüğü kutsayarak resmî ideolojinin dini haline getirenler, dışarıda Türkiye’deki Müslüman Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Arnavut ve Boşnakları hakiki Türklere karşı kışkırtanlar aynı mihraklarmış izlenimini veriyor.

Bilhassa, ülkemizin her tarafına Avrupa’da yasaklanmış “ırkçılık sloganları” kazıyarak, bayrağımızı alet ederek ve bilhassa okullarda Kemalizmle Türkçülüğü yoğun bir şekilde “aksülamel”, yani “ters tepki” verecek tarzda işleyerek Kürtçülüğü diriltmeye çalışanların, “Türk” olmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Başta Kürtler olmak üzere, Türkiye’deki Müslüman halkların “azınlık” olmadıklarını tüm dünya bildiği halde, bazı Avrupa ve Amerika medyasında yer alan “Kürt resimleri” global çetelerin “neocon ve neoliberallerin” kontrolündeki Kürtlere bağımsızlık yolunda doludizgin bir kuvvet verdiğini ortaya koyuyor. Hatta bu resimler mesnet yapılarak, başta Washington’daki “ifsad enstitüleri” olmak üzere, Amerika ve Avrupa’daki enstitülerde, “Kuzey Kürdistan” uydu devleti dillendirilmeye çalışılıyor.

Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusunda bir “Kürt devleti” fikrinin yeni olmadığını hepimiz biliyoruz. Zaman, hadise ve fırsatlar kollanarak bu fikir, ikinci Avrupa dediğimiz “Küresel barış düşmanlarınca” mütemadiyen gündeme getiriliyor. Türkiye’deki Kemalist arkaplanlı milliyetçilerin bu hususta tüm Avrupa ve Amerika’yı suçlamaları, ifsad projesini realize etmek isteyenlerin işlerini kolaylaştırıyor. Türk bayrağına karşılık, PKK’lı teröristlerin üç rengini ikide bir medyasında dolaylı olarak propaganda edenlerle her Kürtçe konuşanı Kürtçü addedenlerin niyetlerinin de iyi olmadığını söyleyebiliriz.

Uluslar arası mahfillere taşınmaya çalışılan “Kuzey Kürt Devleti” fikrine, Türkiye siyasîlerinin bilerek veya bilmeyerek yaptıkları katkıları bu vesile ile belirtmek istiyoruz. Evvelâ Kürt milleti, coğrafyası ve halkı ile ilgileri kalmamış, gelenek, din ve tarih düşmanı sayılacak düzeydeki insanların “Kürt kimliği”ni temsil edemeyeceğini, başta AKP olmak üzere, ülkemizdeki sivil toplum örgütleri yüksek sesle ifade etmeliydiler. Washington’dan Brüksel’e kadar milletlerarası toplantılarda temsile yeltenenleri, Türkiye haklı olarak her mahfilden kovmalıydı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan yüz elliye yakın Kürt kökenli milletvekiliyle hükümet Brüksel ve Washington’a çıkarma yapmış olsaydı, savaş ve terör üreten Batılılar seslerini kesmek zorunda kalacaklardı. Veya binlerce dernek, oda ve sivil inisiyatiflerden oluşacak Güneydoğulu Sivil Hareketini devletimiz öne çıkarmış olsaydı, Amerikalı general ve diplomatlar emirleri altında çalıştırdıkları PKK ve benzeri örgütlerle bizi masaya çağırmazlardı. Hükümetimiz ve Silahlı Kuvvetlerimiz her ne kadar karşı çıksalar da, Amerikalı şahinlerin Avrupalı müttefikleriyle birlikte otuz küsur senede yetiştirdikleri ajanlarıyla, resmî bir Kürt oluşumunu Meclisimizde, ülkemizin doğu ve güneydoğusunda ve üyesi olduğumuz Avrupa mahfillerinde temsil etmeye çalıştıkları bir vakıadır. Bu dehşetli fitnenin önüne geçmek çok zor değildir diye düşünüyoruz. Devletimiz “geleneksel Türkçülüğü”nden vazgeçip, medenî milletlerin dahil oldukları mahfile teşrif etmeli. Kürt kimliğini düşmanlarımızın elinden alarak ülkeyi içinde yuvarlandığı musibetlerden kurtarmalı… Elbette zor değil. Bütün mesele, Meclisin bağrından çıkan yüz elli milletvekilini organize etmektir.

Düne kadar dışlanan, horlanan ve öcü gösterilen Kürt kimliğinin düşmanlar elinde nasıl bir silaha büründüğünü görmek isteyenler, Türkiye karşıtı global medyayı inceleyebilirler. Küresel barış düşmanlarının hedefi yalnızca Türkiye değil. Türkiye merkezli Ortadoğu ve tüm Asya coğrafyasıdır. Kültürler arası savaş tezinin, İsevî Avrupaca boşa çıkarıldığı şu zamanda, tahripkâr dinsizlerin başvurdukları silahın “Kürt meselesi” olduğuna inanıyoruz. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerin böğrüne bir hançer gibi saplanmak istenen bu belayı ancak Türkiye defedebilir diye düşünüyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*