NATO savaşlarında Kur’an’ı alet etmek

Dünya harbinin bitmesiyle Doğu, Batı bloku diye ikiye ayrıldı dünya, ancak bağlantısızlar da iki blokun tesirinde geçirgenlik yaşadı.

Harbin ardından birçok ülkede halk demokrasileri kurulmuş ve sosyalist hareketler çok yerde yayılmaya başlamıştı. Bu durum ABD tarafından tehdit olarak algılanmış, gelişmeler üzerine ABD ve İngiltere, SSCB’ye karşı bir siyasal savaş ilân ederek sosyalizme karşı güç birliğine çağırmıştı.

Türkiye ise; Cumhuriyetle beraber Rus yanlısı politikalar izlese de, tehditler ve Balkan ülkelerinin silahlanması ve Türkiye’nin modern silah ihtiyacı sebebiyle NATO’ya girdi.

1990’da Rusya’nın dağılmasıyla Asya’da; Azerbaycan Ermenistan, Türkî cumhuriyetleri, Avrupa’da; Polonya, Romanya, Bulgaristan bağımsızlıklarını ilan ederken çok sancılar çektiler. Eski Yugoslavya ise parçalanmanın ardından Sırbistan, Makedonya, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna Hersek bağımsızlıklarına kavuşurken özellikle Bosna Hersek kan gölüne döndü. Kısaca, Rusya dağılırken onlarca devleti içinden çıkarmış, dünya, soğuk savaştan yeni bir döneme girmişti. Türkiye bu zorlu süreçte düşe kalka NATO içinde dengeli (bütün hükümetler) politikalarla yerini bozmadı.

2000’lerde AKP’nin iktidara gelmesiyle önce Batı’ya şirin görünüp sonradan iç politikada olduğu gibi (demokrasiden uzaklaşarak) makas değiştirip Doğu’ya göz kırptı.

Her fırsatta Avrupa düşmanlığı pompalanarak hem müzakere sürecine girdiği AB’ye hem de NATO’da olduğu halde Rusya’dan S400 füzeleri alarak karşı vaziyet aldı.

Pandemi sürecinde ise dünya, yeni bir dönemecin eşiğine gelirken ekonomi her yeri vurdu. Özellikle Rus doğalgazına bağımlı olmak Avrupa’yı çok etkiledi. Rusya ise zengin doğalgaz yataklarına sahip olmanın gücünü kullanarak “ben ölmedim buradayım” diyerek NATO’ya girmesi muhtemel devletleri tehdit görüp tavır koydu. Bu sebeple Ukrayna’yı işgal edip milyonlarca insanın göç etmesine sebep oldu. Rusya’nın Ukrayna işgaliyle başlayan NATO krizi Türkiye’nin bölgedeki rolünü daha da arttırdı. Türkiye bir yandan NATO üyesi iken, sanki NATO içinde Rusya’nın bir müttefiki gibi hareket etmesi eksen kaymasına sebep oldu.

Geçen hafta İsveç’te bir siyasetçi olan Danimarkalı Rasmus’un uluorta Kur’an yakması birçok spekülasyonu da beraberinde getirdi. Halbuki İslâm’ı en çok yaşayan devletler arasında İslâm ülkeleri ilk 50’lere giremezken Kuzey Avrupa ülkeleri İsveç, H Norveç, İzlanda, İsviçre ve İrlanda ilk sıralarda yer alıyorken Kur’an yakma nasıl okunmalıydı? Gelen beyanatlarla anlaşıldığı gibi mesele İslâm değil, bir provakasyondu. Çünkü İsveç’in Nato’ya girmek istemesine Rusya’dan sonra en çok Türkiye karşı çıkıyordu. Zira İsveç’in Nato’ya girmesi üye ülkelerin onayına bağlıydı.

Erdoğan, “İsveç yönetimi hak ve özgürlüklere bu kadar saygılıysanız önce TC’nin ve Müslümanların dinî inancına saygı göstereceksiniz. Bu saygıyı göstermiyorsanız kusura bakmayın bizden de NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz” dedi, ki büyük resim ortaya çıkıyordu. Elbette ki Rasmus’a tepki göstermek hamiyetin gereğidir. Fakat, Türkiye’nin onayına ihtiyacı olan İsveç’e NATO kartının öne sürülmesi, dinî hassasiyeti gölgeledi ve de Kur’an yakma provokasyonu arkasında Rusya’nın olduğu şüphelerini artırdı.

Her ne ise; Hürriyet varsa isteyen istediği yere girsin. Siz rehberimiz, iki cihan saadetimiz olan Kur’an’ımızı dünyanızın pis siyasetine alet etmeyin yeter!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*