Üstadın dünyasındaki şefkati anlayabilmek için muhtelif eserlerine ve hatıralarına bakmak gerekir.
Bu nazar Üstadın şefkatinin sadece insanlara yönelik olmadığı, hayvanlara, bitkilere ve hatta kullandığı eşyalara kadar geniş bir yelpaze içinde değerlendirilmesini zorunlu kılar. Ayrıca bu nazarın dünyevî boyutunun uhrevî neticesiyle ilişki kurulduğu görülür.
Muhtelif risalelere baktığımızda; mesela hapishanede çamaşırları ipe sermek isteyen talebesine, çamaşır ipine dizilen sineklerden dolayı -latife yollu da olsa- “Bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser” demesi, sonbaharda dökülen yaprakların zevâline ağlaması gibi onlarca anekdot ifade edilebilir.
Şefkatinin gözlendiği bahislerin başında, bir cumhuriyet bayramında Eskişehir Hapishanesinin penceresinden karşıdaki lise mektebine bakarken şahit olduğu raks eden 50-60 genç kızın hatırası son derece dikkat çekicidir. Manevî bir sinemayla 50 yıl sonraki hâllerini görmesi Üstadın ağlamasına sebep olur. (Asâ-yı Musa, s. 13) Günah işleyen kızların başlarına geleceklerini gören Üstadın gözyaşlarına boğulması, şefkatinin ne kadar geniş olduğunu gösterir.
Aynı zamanda bu yolda yürümek isteyen bizlere de çok önemli ders verir. Günahkârla günahı birbirinden ayırmamız gerekir. Üstad günahkârla değil, günahla mücadele ediyor.
Üstadın Van’daki Nurşin Camii’nde cemaate bir hitabı da son derece ibretlidir. Molla Resul’e kalabalık bir âlim cemaatinin olduğu bir vakitte Üstad: “Sizden soruyorum, size günahkâr bir genç teslim edilse, bütün imkân sizin elinizde olsa, bunu ıslâh ve terbiye edin denilse, siz ne kadar uğraşsanız genç namaz kılmasa, oruç tutmasa, şer’î kuralları uygulamasa, ne yaparsınız?” diye sorar.
Orada bulunan âlim ve fâzıl zatlar: “Seyda! Vallahi bu feraizi yerine getirmezse biz önce tehdit ederiz, olmazsa döveriz…” derler.
Üstad onlara: “…Ben o gence önce iyilikle söylerim, sonra farzları yaparsan seni hediye ile taltif ederim derim, yine yapmazsa, bir tarafa çekilip ağlayarak, ‘Ya Rab, bu genci yakma, merhamet et! Çünkü ıslâh etmek Senin elindedir!..’ diye yalvarırım. Sizinki neye benziyor biliyor musunuz? Arkadaşlarınızla harbe gittiniz. Arkadaşınız kaza eseri düşmana esir düştü. İşte onu kurtarmaya çalışmayıp ‘İyi oldu, yakalanmasaydı’ demeye benzer. Veya gezmeye çıktınız. Arkadaşınız suya veya bataklığa düştü. Elinden tutup çıkartır mısınız, yoksa bir tekme de siz vurup, ‘İyi oldu, düşmeseydin’ mi dersiniz? İşte, mühim olan onu Cehennemden ve bataklıktan kurtarmaktır. Kurtaramazsanız, hem dünyası yıkılacak, hem Cehenneme yollanacak!” der.1
Bu hatıra yoruma hacet bırakmıyor. Gayemiz Cehenneme adam yollamak değil, Cennete fidan yetiştirmek olmalıdır vesselam.
Dipnot:
1- https://www.yeniasya.com.tr/rifat-okyay/urkutmeyin-umitlendirin_458677
Benzer konuda makaleler:
- Güller Cennete!
- Sadece Nur göstermek gerek
- Cehennemde rahmet tecellisi
- Cehennemin elemi
- Cehennem içinde cennetler
- Risâle-i Nur ve ilânatı
- Muzır nefsin hatırı için mü’minlere düşmanlık etme
- Tahirî istihdam istemişti
- Vefatının 26. yılı münasebetiyle… Bediüzzaman’ın sadık ve muhlis bir talebesi: Hulusi Yahyagil
- Bediüzzaman konuşuluyor
İlk yorum yapan olun