Reçete

Ah şu “ben” meselesi var ya, “ben” meselesi…

İnsanı, hâlden hâle sokan; sıkıntının birçoğuna duçar eden bir illet!

İşe yarar olmak, elbette ki güzel şey; hatta az bulunur meziyet.

Ne var ki insan, farkını fark edip, “benden sonra tufan” dediği; birçok şeye, kendisinden ibaret bildiği zamana kadar…

Allah, ne kabiliyetler yaratmış; analar, ne yiğitler dünyaya getirmiş. Hiç kimse, kendisini, vazgeçilmez; yapıp ettiklerini de, ondan başka bilen, yapan olmaz sanmasın.

Katı bir enaniyetin meyvesi olan bu davranış biçimi hem kendine zarar verir, hem de kendine değer veren kimseleri zor durumda bırakır.

Ben, ben, ben!..

Ne “ben”i, birader?

Enesinin zebûnu olan kimselere; Yavuz Sultan Selim devrinden beri, dünyanın ve dünyalının fani olduğunu hatırlatan; “Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var!” sözü, söylenegelmektedir.

İşte, böyle “ben”lerine müteassıb bir kimsenin ibretlik bir ahvali:

Günün birinde bir doktora, gerginlik ve tedirginlikten şikâyetçi olan bir hasta gelir. Yapması gereken çok işin bulunduğunu; fakat kendisinin rahatsız, işlerinin de beklemeye tahammülü olmadığını söyler.

Doktor ona sorar:

“Senin yaptığın bu işleri başka biri yapamaz mı? Yahut başkaları size yardımcı olamaz mı?”

“Onları yalnız ben yapabilirim. Bütün işler bana bakar.”

“Sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik edersen kurtulursun” diyerek bir reçete yazıp verir. Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalır.

Reçetede; her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin diye yazıyor.

Hasta, doktora sorar:

“Yürüyüşü anladık; ama neden mezarlık?”

Doktor, hastasına; “Oraya gidip mezarlara bakmanı istiyorum. Orası kendini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi mezara gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkân olmadığını zannettiğin -ya da fırsat vermediğin ve güvenemediğin- işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin” der.

Hiçbir şey, dünyadan, gidenlerle gitmiyor; gitti diye bir kimse, işler güçler bitmiyor.

Bunu böyle bilmek ve bu dünyada, izzetüikbal sevdasıyla “illa ki ben” dememek, kör şeytana yenilmemek; gözden düşüp, gönüllerden silinmemek gerekir.

Zira hayat, şâşaasıyla devam edip gidiyor. Yüz verdin mi, enelere, daha daha istiyor.

Evet…

Yüzüm, size; sözüm, nâdân nefsime.

İnşaallah, cümle cana hisse çıkar buradan.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*