Suudiler çıldırdı

Bir asırdan fazladır dünyayı kendine çeken futbol, amatör bir spor iken; bilet fiyatları, reklam ve yayın gelirleri, sponsoru, transferiyle sektörel hâle geldi.

Futbol; savaşlar, felâketlere rağmen bütün dünyayı tesiri altına alırken İslâm Âlemi de bundan payını aldı.

Türkiye, Mısır, Cezayir, Fas, Tunus futbol arenasında boy göstermeye, futbolcu alıp satmaya başladılar.

Körfez ve Suudi’ler de “bu piyasada ben de varım” deyip kesenin ağzını açtılar. Açtılar açmasına ama futbol piyasalarını da allak bullak ettiler.

Önceleri 3/5 milyon değerinde olan futbolculara 10/15 milyon dolarlar teklif edilirken şimdiler de özellikle bu sezon çılgın rakamlar telaffuz ediliyor. Yakın zamanda dünyanın en iyileri arasında gösterilen 38 yaşında futbol hayatı bitmek noktasında olan Portekizli Ronaldo’yu ve 35’lik Karim benzama’yı 200 milyon euroya transfer ettiler. Suudiler, şimdi ise başka bir futbolcuya 200 milyon maaş 700/ 800 milyon transfer ücreti toplam 1 milyar teklif ettiler ki, gerçekten “uçmuş bunlar” dedirttiler.

Manchester City teknik direktörü Pep Guardiola, ‘’Suudi Arabistan, bütün transfer pazarını ve dengesini değiştirdi. Birkaç ay önce C. Ronaldo geldiğinde kimse oraya bu kadar çok üst düzey oyuncunun gideceğini düşünmemişti” diyerek dikkat çekiyordu.

Farkındayız, okuyucuların; “Bizim onca meselemiz varken bunlarla niye meşgul olalım” dediklerini işitir gibiyiz. Ancak asıl yara futbol değil, harcanan paralar… Hem de İslâm Âleminin kalbi, Hicaz’ın olduğu mekânlarda ve onca fakir, gureba varken yapılan bu israfa dikkat çekmektir maksadımız.

Hicaz’a gidenleriniz iyi bilirler; Haremeyn-i Şerifeyn civarında lüks oteller, markalı giyeceklerle, fast foodlarla “başka bir diyar” dedirtirken, çok değil 200 metre ilerisinde metruk evler, dilenen işçiler görürüz. Yüz, iki yüz dolara çalıştığı söylenen o işçiler bir yana, saraylarda yaşayan kral ve şürekası şeyh adı altında zengin aileler 5/10 milyon dolarlık altın kaplamalı arabaların sahibidir, 4×4 çöl rallileri, evinde aslan besleyen av meraklı petrol zenginleri bir yana…

Riyad, Cidde gibi şehirlerin dışında, birkaç deve, birkaç çadır görüntüsünde olan Arabistan çölünde hayat tamamen durağan ve seraplı geçerken diğer yandan israf diz boyu… Onca fakir fukara varken şeriatla yönetildiği iddia edilen bir memlekette 200 milyon euro (takım maliyeti milyarlar) futbola harcanmamalıydı. Çünkü şeriat bize bunu emretmiyor.  Bize emrolunan, sefih medeniyetin “Ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne” düsturu yerine, “Komşusu aç iken, tok uyuyan bizden değilir”i uygulamaktır.

Peki Suudiler neden böyle uçtular?

Cevap bütün İslâm Âleminin açmazındadır. Batı’nın teknolojisi ve demokrasisine özenileceğine, onların dünyalık hayatlarına bakıldı. Güya yaşayış olarak onlardan geri kalmamak, muktedir görünmek için hoyratça harcamalar yapıldı ki adına da “itibardan tasarruf olmaz” denilerek, saraylar, altın kaplamalı eşyalar, debdebe ve ihtişamla Batı’ya üstünlük kurmaya çalışıldı.

Halbûki İslâm tarihi bize tam tersini söylüyor. Özellikle rehber ettiğimiz Raşit halifeler yamalı elbiselerle 10 milyon kilometreye hükmettiler.

Yamalık deyince; 40 yamalı cübbeyle yaşayan ve hayatı boyunca (onca imkânlara rağmen) kut lâyemut geçinen Bediüzzaman; “ekser İslâm açken tereffühe izn-i şer’i yoktur” diyordu ki şimdiki Âlem-i İslâmın hâlini özetliyordu. Eğer “en zayıflarımızın yürüyüşüne göre hareket” etseydik, bugün dünyanın gerisinde değil, süper gücü olacaktık.

“İtibardan tasarruf olmaz” diyenlerin kulakları çınlasın!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*