Bazı okuyucularımızın ısrarlı soruları üzerine, “yanlış anlaşılma ihtimali ciheti” de olan bu yazıyı kaleme almak durumunda kaldığımızı belirterek mevzumuza girelim.
Bazı temel paradigmalarını, prensiplerini ve Türkiye siyasetini anlamada; Yeni Asya’nın DEMOKRASİ MÜCAHEDESİNİ üzerine oturttuğu değerleri bilemeyenlerin; manşetlerimizi, köşe yazılarımızı ve yorumlarımızı anlamaları kolay olmayacaktır.
Bize göre demokrasimiz her ne kadar 23 Temmuz 1908’de yola çıkmış ise de, demokrasi düşmanları tarafından müteaddit defalar akamete uğratılmış, ihtilâllerle budanmış ve nihayet 1923’ten 1950’ye kadar, tam yirmi sekiz sene istibdada tutsak olarak yaşamış. 14 Mayıs’ta tekrar yola giren hürriyetçiler kervanı; 1960’ta, 1971’de ve 1980’de demokrasi karşıtı global güçlerin Kemalistlerle gerçekleştirdikleri ihtilâllerle; 12 Eylül’den sonra tamamen raydan çıkarılmıştır. 12 Eylül 1980 ihtilâliyle demokrasinin sadece sandığa indirgenerek kurumlarının ortadan kaldırıldığına inanmayanlar, Yeni Asya’nın bu husustaki düşüncelerini çok zor anlayacaklardır. İddialarımız yalnızca bize ait değil; dünyanın önde gelen siyaset bilimcilerinin, hukukçularının ve AB raportörlerinin ortak görüşlerdirler.
12 Eylül ihtilâli ve anayasasını, Türk Demokrasisine indirilmiş en büyük darbe olduğu kabulü ile günümüzün demokrasi mücadelesine bakmak durumundayız. Türkiye’de idare, devlet ve kurumları yoktur, demiyoruz. Demokrasinin 12 Eylül süreciyle birlikte inkıtaaya uğratıldığını söylüyoruz. Demokrasinin olmadığı bir yerde “siyasî partiler hakkında yorum yapmanın” saçmalığını sonra konuşacağız. Köşemizin yetersizliğinden dolayı; Türkiye Demokrasisini sonlandıran harici kurum, kişi ve dinamikleri burada izah etmemiz elbette kabil değil. 1970’lerden sonra Londra üzerinden zayıf demokrasilere müdahaleye başlayan “Yeni Liberallerin” Latin Amerika ülkelerinde gerçekleştirdikleri müdahaleleri okuyanlar, aynı güçlerin Yeni Muhafazakârların da desteğiyle 1980’den sonra Türkiye’ye yaptıklarını az çok anlayabilir. Kapitalin önce milli demokrasilere ve daha sonra global dünya demokrasisine müdahalesinin tarihçesini bilemeyenler, Yeni Asya’nın demokrasi uğruna desteklediği “Millet İttifakının” mahiyetini nereden anlasınlar ki…
12 Eylül müdahalesiyle demokrasi düşmanları, bilhassa son otuz senelik demokrasi çalışmalarımızı tamamen ateşe verip, millet olarak bizi 1950 öncelerine mahkûm ettiler. Kemalist müstebitler demokrasi tesviye ihalesini –güçleri yetmediğinden- global ortaklarına havale edeceklerdi. Görünürde partiler var; fakat demokrasiye giden tüm yollar haramilerce tutulmuş ve demokrasilerin kurumları işgale uğramışlar. Cuntanın hazırladığı anayasaya bu millet tam kırk senedir mahkûm edilmiş. Global hegemonyanın demokrasi düşmanlığı Doğru Yol Partisini de; “kebap, döner, konser ve rüşvetçi” partinin yardımıyla barajda boğduktan sonra, meydan baştan sona kadar Neocon-neoliberal ittifakının Türkiye temsilcilerine terk edilmiş. Türkiye’de demokrasi olsaydı, demokrasi kahramanı Süleyman Demirel, “bir kaç hürriyetçi sesi” muhalefetin kadrolarından meclise taşır mıydı hiç? İktidar partisinin kullandığı yanlış bilgiler, argümanlar ve kullandığı medya imkânı ile hipnozun bir yere kadar geldiğini birlikte gördük. Fakat dünyanın değişen şartları, gördüğümüz üzere Türkiye’yi demokrasiye dönmeye mecbur bırakıyor. İktidar Partisinin M.Kemal’i örnek alarak istibdadını nereye kadar götürebileceğini zaman gösterdi. Yani yolun sonuna geldik. Bu meselede dünyanın önde gelen devletleri, ülkemizin demokrasi meselesinde Irak’ın, Libya’nın ve Mısır’ın gerisinde kalmasını istemiyorlar…
Risale-i Nur eserlerinden demokrasi ve hürriyetin mahiyetini öğrenmiş Nur Talebeleri, Türkiye’nin milletçe demokrasiyi öğrenmesi ve benimsemesi cihetiyle yıllardır büyük gayretler gösteriyor. Yeni Asya; demokrasiye, AB’ye, insan haklarına ve medeni milletlerin kriterlerine inatla karşı çıkan İktidar Partisi ve ortaklarının da demokrasiyi anlamaları uğruna, tüm diyalog yollarının açık kalması için büyük bir mücadele ile gayret ediyor. Türkiye’mizi idareye talip bütün siyasî partilerin, siyaset üreten sivil-toplum kurumlarının ve dinî cemaatlerimizin de demokrasiyi öğrenmeleri ve benimsemelerinin, geleceğimiz için bir şart olduğuna inanıyoruz.
Neocon-Neoliberal ittifakının mengenesindeki iktidarın, demokrasi mücadelesinde adım atacak takati kalmadığını, kendileri de itiraf ediyorlar. Tarafgirliklerle, manipülasyonlarla, dinî-millî değerleri sui istimal ve rüşvetlerle bir yere kadar gelen mevcut iktidarın demokrasiye yönelebilmesi de ancak “Millet İttifakı”nın yardımlarıyla olabileceğini düşündüğümüzden, Yeni Asya gazetesini neşreden cemaat olarak, şûrâlarımızda Millet İttifakı’na destek verme kararını aldık. Bediüzzaman’ın bizatihi başlattığı doğru demokrasi ve hürriyet mücadelesinde, elbette “millî birlik ve beraberliği” esas alacaktık. Bu kararımız herkesten önce, inisiyatifi elinden alınmış mevcut iktidarın idarecilerini, aktif politikada vazifelilerini ve yüksek bürokrat seviyesindeki icracılarını sevindirmeliydi. Yeni Asya gibi milletin dinî ve millî temellerine bağlı, demokrasi ile İslâmiyet arasında sağlam köprüler kurabilen ve millet olarak çok muhtaç olduğumuz “toplum barışını” her şeyin önünde tutan bir gazeteye veya cemaate herkesten ziyade teşekkür etmesi gerekmez mi?
Dünyamızın şartları, İslâm Âleminin durumu ve milletimizin dûçar olduğu mevcut kaosun; ancak hürriyet, hukukun üstünlüğü, hakikaten milleti temsil eden vekillerin meclisi ve küresel hegemonyacılara karşı AB ve ABD gibi demokrat müttefiklerle aşılacağını hükümetimiz de biliyor. Fakat iktidar hırsı ile hesap verme telaşı arasındaki duygular, AKP’nin doğru karar vermesini maalesef engelliyor. Ve Batı’dan içimize girmiş ve ta kılcal damarlarımıza kadar yerleşmiş Türkiye ve demokrasi düşmanlarını yalnız başımıza mağlup edemeyeceğimiz hakikatine yalnızca ulusalcı geçinen Troçkist Marksistler, ırkçılar ve dini her türlü menfaatlerine alet etmeyi “siyaset” zanneden bir kısım muhakemesiz siyasetçilerimiz inanmıyorlar. İlk günlerinden bu yana, itina ile milletten sakladıkları ”neocon-neoliberal ittifakına sadakati” günümüzde de devam ettirebileceklerini zannediyorlar.
Yukarda arz ettiğimiz üzere dünyanın şartları da mevsimler gibi değişiyor. Türkiye hukuk çerçevesinde, barışı koruyarak ve millî kimliğinden taviz vermeksizin “MİLLET İTTİFAKI” ile demokrasiye geçişe hazırlanıyor. Yeni Asya yalnızca demokrasi mücahedesinde ittifaka dışardan destek veriyor. Şûrâsında mutlak ekseriyetle destekleme kararı aldığı Demokrat Parti’nin de bu ittifak içinde yer aldığını, bir nebze dahi olsa nazardan uzak tutmamak gerekiyor. Yeni Asya’nın bu ittifakta yer alması; hem Türkiye, hem dindar AKP kadroları ve hem millî birlik-beraberlik uğruna bu birliğe dahil olan diğer partiler için elzemdir. Çünkü o, daima adaleti, insaniyeti ve İslamiyet’i savunagelmiştir.
Benzer konuda makaleler:
- Yeni Asya Millet İttifakı’nı destekliyor
- Millet İttifakı kuvvetlenerek devam etmeli
- Millet İttifakı’nın programı da, projeleri de milli olacaktır
- Millet İttifakı bitti mi?
- Yeni Asya Demokrasi İttifakını destekliyor
- Muhalefetin hedefi iktidardan öte, demokrasidir
- DP çatı partisi mi olacak?
- İYİ Demokrat Parti
- Yeni Asya’nın davası
- Yeni Türkiye’de yeniden demokrasi arayışları
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun