2003’ten 2023’e ne değişti?

Evet, tahmin ettiğiniz üzere, semavi dinlere, temel insani değerlere ve demokrasiye düşman İkinci Avrupa’dan bahsediyoruz.

Ve bu Avrupa’nın 12 Eylül projesinin sadakatli bekçisi AKP’nin, BOP çerçevesinde yaptıklarına göz atıyoruz. Küresel çetenin Londra ve Washington üzerinden dünyayı ateşe vermeyi planladığı ilk günlerinde, hizmetçisi AKP’den istedikleri meşhur 1 Mart Tezkeresi… Sonra, BOP eş başkanının idaresindeki hükümetin takip ettiği politikalar, sebep olduğu felâketler ve darmadağın olan İslâm Âlemi…

O dönemde İkiz Kuleler’i tahrip eden Neoconlar, ABD ve İngiliz filolarını Hint Okyanusu’na getirtmişlerdi. Yirmi sene sonra aynı kuvvetler (Neocon-Neoliberal ittifakı), yani küresel ihtilâlci Marksist-Leninist koalisyonu, bu defa Doğu Akdeniz’e demirledi. Kulelerde hayatlarını kaybeden dört bin masuma bedel, burada sekiz bin Filistinli (bunların 4500’ü çocuk) savaş çetesinin İsrail’e yığdığı silahlarla şehid oldu. Irak ve Suriye savaşlarındaki AKP’nin tutumu ile günümüz AKP’sinin Filistin’deki tutumu netice itibariyle hiç değişmiyor. Zira bu felâketleri dünyaya yaşatan şer ittifakının yardımıyla iktidara gelmiş bir hükümetin elbette yapabileceği bir şeyi yoktur. Meseleyi şovlarla, aldatıcı beyanlarla ve yalanlarla savmaya çalışacaktır. Tıpkı kendilerinden önceki ANAP hükümetlerinin yaptığı gibi…

Gazze faciasına sebebiyet veren HAMAS hakkında bildiklerinizi hafızalarınızda şöyle bir yenileyiniz. Yasser Arafat’ın başında bulunduğu Filistin Devletine karşı, MOSSAD’ın yardımıyla el altından kurulmuş bir teşkilat değil miydi?

İran’da demokrasiye karşı, istibdatlarını İslâmiyet olarak halka propaganda eden bir kısım Şia’nın Kudüs’e veya Mescid-i Aksa’ya ilgilerinin esas sebebini araştırdık mı?

Mısır İhvanını Mursi idaresinde politize ederek bu mücahitlerin çoğunu ya şehadete veya zindana gönderen Doha’daki bazı Hamas temsilcilerinin Filistin meselesinde kimlerle iş birliği içinde olduklarını biliyor muyduk?

Bu teşkilatın idarecilerinin toplandıkları Katar; Neocon-Neoliberal ittifakının Arap Baharı’ndaki merkez üssü değil miydi?

“Hayır, bundan haberimiz yok.” diyenleri 2011’den sonraki gazete yazılarına veya elektronik medyanın ilgili sayfalarına havale edebiliriz. Bilhassa ilk zamanlarında Suriye savaşına ve IŞİD’e büyük destek veren AKP’nin Doha’dan İstanbul’a oluşturduğu hattı tekrar araştırabilirler. Hatta bu çerçevede, Katar emirinin vazifesini neden oğluna bıraktığını da öğrenebilirler.

BOP’un realize edilebilmesi için hem New York’ta, hem Irak’ta ve hatta Suriye’de deccaliyet kuvvetlerine fırsat sağlayanlara “kahraman” ve “mücahid” diyen BOP eş başkanının Gazze katliamı karşısında sus-pus olması bize bazı ipuçları vermiyor mu?

İşte bütün bu soruların mukadder cevapları, bizi tekrar 2003’e götürüyor. Belki de 12 Eylül 1980 ihtilâlinin asıl nedenlerine… Demokrasiye düşmanlıklarını bazen Avrupa ve ABD düşmanlığında, bazen İsrail düşmanlığında ve çoğu kez de Avrupa Birliği düşmanlığında gizlemeye çalışanların, Gazze’de dolaylı olarak ellerinin kanlı olduğunu ne zaman anlayacağız? Dünya sermayesine, küresel Troçkici çetenin yardımıyla müdahale edenlerin hiçbir insani ve dinî değer tanımadıklarını bugüne kadar anlayamadık mı?

Ve adi dünya menfaatleri uğruna dini siyasete alet edenlerin hem İslâmiyet’e, hem insaniyete, hem demokrasiye hem de medeniyete verdikleri zararı ne zaman göreceğiz?

Ve ayrıca AKP’nin şark kurnazlığıyla bu katliamdan Hristiyanlık dünyasını sorumlu tutma çabası var ki, bu hareketi hem İslâmiyet’e, hem Filistin’e hem de insaniyete tamamen bir ihanettir. Küresel fitnecilerin ağzıyla, “Haçlı- hilâl” ifadesi, münafık globalcilerin bu zavallılara söylettiklerinden başka bir şey değildir. Amerika’da, Avrupa ülkelerinde ve hatta Uzakdoğu’da İsrail zulmünü lanetleyenlere karşı hedef şaşırtma ve İsrail için Batı dünyasını bir cephede toplama teşebbüsünü, yalnızca “ihanet” kelimesi ifade edebilir. Çünkü burada cehalet görünmüyor. Müşahhasça Pentagon’u, Londra’yı, AB’nin yönetim kadrosunu veya DAVOS’u değil de, Hristiyan Batı’yı suçlayan kafaların, Marksist-Leninist ihtilâlcilerin (Troçkistlerin) ağzıyla konuştuklarından kimsenin şüphesi olmamalı, değil mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*