Afganistan cihadından Libya devrimine… veya Abdülhakim Belhac

İslâm âleminde şu son zamanlarda meydana gelen olayları müstakil bir hadise gibi takdim eden mâlûm medya fevkalâde başarılı. Hâdiseleri ve kahramanlarını geçmişten bağımsızca ve tek başına imişler gibi propaganda eden medya; hem global terörün, hem küresel krizin ve hem de genel ahlâksızlığın işini çok kolaylaştırıyor.

Avrupa’daki entelektüelin veya araştırmacıların mütemâdiyen bütünü takip ettiklerine inanıyoruz. Zîra onlar bireysel çalışmadıkları gibi, projeleri bazen onlarca seneyi kapsar. Nesiller şahs-ı manevîye ait enstitülerdeki üzerinde çalışılmış dosyalara göre hareketlerini tayin ederler. Nereden bakarsanız üç asra yakın bir geçmişe sahip Londra’daki enstitüler, iddialarımızdaki hakikati az-çok açıklar.

Yakın tarihi karıştırmayacağız. Neslimizin destanımsı mânâlar yüklediği Afganistan’ın Ruslara karşı mücadelesinde yer almış binlerce Arap gencinin kısa bir süre sonra çeşitli silâhlı örgütlerde çalıştırılmasının hikâyesinin, bilinmeyen pek çok hakikate ışık tutacağı kanaatindeyiz. Üsame bin Ladin’den Hattab’a, Zevahiri’den Ammer’e ve Abdulhakim Belhac’a kadar… 11 Eylül felâketinin hakikî vechesini, Kafkas Müslümanlarının itildiği macerayı; Sudan, Kenya ve Yemen’deki tedhişleri, kısmen Taliban ve Pakistan mezalimlerini ve hatta günümüzde bazı Arap ülkelerinde cereyan eden ihtilâllere kadar karanlıkta kalmış birçok hadiseyi aydınlatacak faillerin uzun yürüyüşleri Müslümanlarca mutlaka araştırmalıdır. Ki, ta global dinsizlikçe kullanılan maceraperest örgütler İslâm coğrafyasında son bulsun.

Daha önceleri bilhassa Avrupalı ülkelerce terör örgütü kabul edilen gruplara mensup Abdulhakim Belhac’ın yine NATO’ca Trablus´a komutan tayin edilişinin ilim ve mantıkça hiçbir izahı yoktu. Kaddafi karşıtı ordu mensuplarından bahsedenlerin, isyanı Afganistan ve sonrasındaki süreçlerde örgütledikleri Arap gençlerine teslim etmeleri, hareketin tamamen dışardan hazırlandığını gösteriyordu. Bir gün önce Libya İslâmcı Ordusu, El-Kaide veya Cihad Ordusu gibi kontrollerindeki silâhlı örgütlere terörist diyenler, bir gün sonra bu grupları “nizamî kuvvetler” halinde Libya Devriminde istihdam ediyorlar. Fevkalâde garip değil mi?

Abdulhakim Belhac, Türkiye sınırında Suriye’ye karşı organize edilen isyancı grupların komutasına getirilinceye kadar, fazla ehemmiyet vermemiştir. Suriye’ye dışarıdan sokulan isyancılar ve silâhları Hama ve Humus´ta ortaya çıkınca, küçük görülen bu hadisenin büyük bir projenin parçası olduğunu ister–istemez görüyorsunuz.

MODERN BOLŞEVİKLER ESKİ MÜCAHİTLERİ KULLANIYORLAR MI?

1980’lerde Afganistan “kızıl rejime” karşı savaşmıştı. Turuncudan kızıla dönüşen sivil devrimlerle BOP’un emrindeki Troçkici devrimleri görenler, önce şaşırıyorlar. Azıcık düşünseler, sahneler değişmiş olsa da (BOP coğrafyası, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi) savaşın mahiyeti değişmemiş. Belki de eski kızıllar, Amerika’nın desteğiyle Kızıl Moskof’u vuranları nifak, desise ve iğfal ile kendi ülkelerinde cezalandırıyorlardı. 70–80 bin insanın hayatı ve yüz milyar dolarlık bir maddî hasar…

Hindikuş dağlarında savaşı ve askerî mücadeleyi öğrenen Müslümanlara kendi kardeşlerini öldürtmeyi bir başka mânâ ile izah fevkalâde zor.

MÜSLÜMANLARI YANILTAN ÖNEMLİ BİR NOKTA…

İsyan, devrim, kalkışma ve kargaşa İslâm’ın orijinaline ve özüne zıttır. Bu hareketlere meşrû bakılmadığı gibi, faillerine de anarşist gözüyle bakılır. Burada en önemli örnek Asr-ı Saadetteki Haricîlerin isyanıdır.

Değişim kelimesini inkılâp mânâsında da, devrim anlamında da kullanan Müslümanları görüyoruz. İnkılâbın insanî, fıtrî ve nebevî olduğunu, devrimin ise Peygamber pratiği haricinde olduğunu Müslümanlar teorik olarak duysalar da, siyasal İslâmcıların iğfalleriyle pratikte karıştırıyorlar. Yani dini politik emelleri için bilerek veya bilmeyerek kullananlar, çoğu kez modern bolşeviklerin “devrim” tuzaklarına düşüyorlar. Önceki yazılarımızda da zikrettiğimiz onlarca misalde gördüğümüz gibi, bilhassa Bediüzzaman’ı dinlemeyen Müslümanların inkılâp yerine devrimi tercih ettiklerini hüzünle takip ediyoruz…

Önce Afganistan’da mücahit olup savaş ve mücadele tekniğini öğrendikten sonra kendisini devrimciliğe veren yalnızca Belhac değil elbette… Müslüman gençlerini silâhlı mücadeleye soktuktan sonra, onların bu durumlarından istifade edecek o kadar global dinsiz cereyan var ki… İnkılâbın yolu demokrasiye çıkar. Fakat devrimler, varlıklarını istibdat ve kaosla sürdürürler. Bunun içindir ki, “Devrimler önce çocuklarını yerler” sözü meşhur olmuştur. Abdulhakim Belhac ve diğer İslâm coğrafyasındaki arkadaşları, devrimlerden sonra ya uzaklaştırılacaklar veya bertaraf edileceklerdir. Geçmiş örneklerde olduğu gibi…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*