Ahirette kaybetmemek için

İnsanın bütün mutluluk ve hüsranları kazanmak ve kaybetmek üzerinedir.

Menfaatine olan şeyleri elde etmek, kazanmak için uğraşır. Kazandığında sevinir. Elinde olanları ise kaybetmek insana büyük bir acı, üzüntü yaşatır. Bunun örneklerini kendi hayatımızda üzüldüğümüz ve sevindiğimiz olayları düşünerek verebiliriz. Bu hâl kısacık dünya hayatında böyleyse; ecel gelip ölüm vâki olduğunda, imtihan sayfası kapandığında, kazanmanın sevinci ya da kaybetmenin hüznü kimbilir ne derece şiddetli olacaktır. Asıl ve ebedî kazançlar, ahirete yönelik kazançlardır. Kayıpların en acısı da ahirette hissedilecektir.

Kendi vücudumuz da dahil, fani olan ne varsa, dünya itibariyle baktığımızda kaybetmeye mecbur ve mahkûmuz. Ölüm, herkesin bildiği bir gerçek olmasına rağmen, ebedî kalacakmış gibi dünyada kazanmaya çalışıyoruz. Hadis-i kudsîde bildirilen “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, her an ölecekmiş gibi ahiret için çalışma” dengesi bazen kayboluyor. Terazinin dünya kefesi ağır basıyor, bilerek ya da bilmeyerek kaybediyoruz. Elmasları kırılacak camlara değişiyor, sığ sularda boğuluyoruz. Küçük bir çocuğun önüne bir miktar para ve çikolata koysanız, çocuk henüz paranın değerini bilmediği için çikolatalara uzanır. İnsan da henüz ahireti tam mânasıyla bilmediği için, oradaki ücretleri (sevapları) göremediği için, sadece dünya gözüyle görebildiklerini kazanç sanıyor, onlara uzanıyor.

Dünya ve ahiret dengesini sağlayabilmekte önemli bir husus da, dünya için çalışırken tamahkâr olmamaktır. Bediüzzaman Hazretleri, bu tama zaafiyetinden bahsederken, ehl-i dalâlet tarafından dindarların çoğunun avlandığı tuzaklardan olduğunu söyler. Çünkü dünyaya tamahkâr olan kişi o hırs sebebiyle, ahirete tam mânasıyla hazırlık yapamaz. İman ve Kur’ân hizmetinde zayıf düşer. Yine Bediüzzaman Hazretleri, ehl-i dünyanın verecekleri şeyleri ucuza vermeyeceklerini, çok az bir dünya menfaati karşılığında vicdanları veya mukaddes şeyleri rüşvet olarak almak isteyeceklerini söyleyerek talebelerini ve dostlarını bu hususta dikkatli olmaları için uyarır.

“Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyevîyeye bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur.” (Mektubat s. 406)

Rabbim bu tür tuzaklardan muhafaza etsin. Ahirette kazanmanın mutluluğunu yaşayanlardan eylesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*