Mahallenin gençleri

Bu memlekette neler yaşandı, neler… Sağcı-solcu yaftasıyla, sokaklar, mezbahaya dönerdi.

Bir istinatgâhı olmayan, sağlam bir fikrî membadan beslenemeyen bazı gençler, toplum içinde, denizde akıntıya bırakılmış serseri mayın gibi her an patlamaya hazır durumdaydı!

İthal malı fikirler, memlekette kol geziyor; bu hileyi, karşıdaki seziyor; neticede kavga çıkıyor, silâhlar patlıyor ve bütün ahaliyi üzüyor hatta canından bezdiriyordu.

80 öncesi değil, 70 öncesinden bahsediyorum. Henüz Nurlar’la müşerref olamadığım günlerden… Ankara’nın banliyö semtlerinden biri olan Köstence’de ikamet ettiğimiz yıllarda Ahmet, Mehmet, Murat kardeşler ve Halil, çok yakın komşularımızın çocuklarından bazılarıydı.

Ahmet’le temasım olmadı, Murat’la ise ara sıra görüşürdük. Bunlardan Mehmet ve Halil, arkadaşlarımdı. Bazı yaz akşamları, birlikte, yürüyerek açık hava sinemasına giderdik.

Köstence’den, “Atom 2” adındaki açık hava sinemasının bulunduğu Kayaş’a kadar yol boyunca, benim hiç duymadığım isimlerden, terimlerden; anlamadığım konulardan bahseder dururlardı.

Konuşulanların ne olduğunu sorduğumda ise bana, şaka yollu; “Sen yobazsın, anlamazsın” derlerdi. Onlara göre yobaz oluşum, dinî itikadımın ağır basışı ve millî-manevî değerlerimizi savunuyor olmamdandı.

Bugün düşünüyorum da… İyi ki yobazmışım! İyi ki de, konuşulanları anlamaya çalışmamışım.

Burada, ben de dâhil olmak üzere, mahallenin üç beş gencini, ara sıra evine dâvet ederek tarih sohbetleri yapan komşularımızdan Naci Öğretmenin, bize sağladığı fikrî manadaki müsbet katkılarını unutmamak gerekir.

Geçen zaman içinde, sözünü ettiğim ve bana yobaz diyen kimselerden bazısının aşırı sol görüşe sahip olduğu ve bazı teşkilâtlarda faal rol aldıkları ortaya çıktı. Hatta üç kardeşten biri olan Ahmet’in, karşı görüşteki kimseler tarafından, semt pazarı civarında vurularak öldürüldüğü duyuldu.

Demek, memleketin toprağına ekilen şer tohumları o yıllardan itibaren mahsul vermeye başlamış olmalı ki, bu ve benzeri sokak olayları, yıllarca sürdü; terütaze birçok genci, yer altına götürdü.

Rabbime, hamdüsenalar olsun; o günleri badiresiz atlattım.

Anladım ki İslâmiyet, itikadın zerresiyle bile, insanlığı yanlışlardan koruyor. Ve yine anladım ki, Risale-i Nurlar, bu vatanın gençlerine paratoner oluyor.

Asayişin temininde, ithal malı fikirlerin bu topraklardan püskürtülmesinde Risale-i Nur’un, dolayısıyla Nurcular’ın çok büyük emeği, gayreti ve hizmeti var. Hem de kendilerine reva görülen haksız, hukuksuzluğa; kitapları, tesbihleri, takkeleri ve dahi seccadelerinin suç delili olarak mahkeme koridorlarına taşınmasına rağmen!

O günler, dünde kaldı; ama ihmalin dünü, bugünü yok! Sermayemiz gençlere sağlam fikir, sağlam zikir, sağlam inanç gerekir.

Bu da böyle biline…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*