Bir devir kapanırken

Neslimizin devirlerinden bahsediyoruz. Bizim güneşimiz zevâle yürürken, gün sonrasını yaşayan güneşlerin ufûlünden söz etmek istiyoruz. Tek tek aslî vatanlarına, ebedî baharları-yazları yaşamak üzere, baharlarımızın eteklerinden uçarak kalkan bir Nur Neslinin kapanan döneminden bahsetmek, meğer ne zor imiş.

Bazen ağabeylerin, bazen ablaların önden rıhletini görmenin ne denli yakıcı olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. o­nların masum çocuklara dönüşmüş hallerini, sevgililer yurduna kendilerini götürecek gemileri bekleyen intizarlarını, vazifelerini yapmış olmanın huzuruyla rahat ve mütebessim çehrelerini gördüğünüzde, bir yönüyle o­nlara gıpta etmemek elden gelmiyor. Beşuş, seyredenleri ferahlandıran ve bizi şu kesretin gıll u gışından bir nebzecik kurtaran kahramanlarımızın “ebedî rıhlet” öncesindeki yüzlerine bakanlar; diyarlarımızdaki yangının, içeriden ıztırabın ve firaktan kopan vaveylanın asıl sebebini belki de öğrenebilirler. Ömrümüzün ikindi güneşine döndüğü şu mevsimde, ufûl eden güneşlerin dikkatimizi çekmemesi veya o güneşlerden tegafülümüz mümkün müdür?

Asaf Öztenekeci - www.SaidNursi.deAsaf Ağabeyle ilk tanıştığımda, o bugünkü mevsimimi yaşıyormuş. İlk sevginin dostluğa, dostluğun-inşallah-ebedî kardeşliğe dönüşmesinin 32. yılında o­nun muvakkat müfarakatını yaşıyoruz. Gerçi aynalar, Asaf Ağabeyin o dönemde daha genç olduğunu kulağıma fısıldadı. Her ne ise…

1970’li yılların ve daha öncesindeki Nur Kahramanlarının meslekleri sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Gömlekçi Mahmut Ağabey, Terzi Sabahattin Melikköylü, Kanadalı Berber Mustafa, Tuhafiyeci Mehmet Özkara ve Hırdavatçı Asaf Ağabeyler… Kanadalı Berber Mustafa ile Tuhafiyeci Özkara Ağabeylerin dışındakiler kepenklerini çoktan kapattılar. Allah rahmet eylesin…

Bunlar Kirmasti’nin kutupları gibiydi. Garip insanlardı, gözlerini ufka dikmiş, serdengeçtilerden haber bekleyen Kirmasti kahramanları veya muhafızları… İstikbale emince bakarlarken; o­nların, dâvâlarının doğruluğuna ve zafere ulaşacaklarına olan imanlarının muhkemliği sizi de titretirdi. o­nları Demirciler Çarşısı 12’deki Asaf Ağabeyin dükkanının bulvara bakan odacığındaki derste dinleyenler; ferecin yola çıkmış, gelmekte olduğuna ve ufukta fark edilen karaltının mübarek müjdeciler olduklarına mutlak kanaat getirirlerdi. Bunun aksi hayâle gelmezdi ki düşünülsün…

Demirciler Çarşısı 12, memur olarak gurbete düştüğüm diyarın medresesi idi. Nurların neşriyat bürosu gibi işliyordu. Odacığın raflarında boy boy risaleler ve Yeni Asya damgalı kitaplar… Kars’tan İzmir’e Nur’a sevdalı olanların yollarında bir uğraklık mekândı. Az konuşan, mihenge vurulmuş cümlelerle halleşen, mesajını daha ziyade hal diline yükleyen ve bir sevgi sığınağı olan Asaf Ağabeylerin sayısı Nur tarihinde çok olabilir, fakat gençliğimizin Bursa’sında, Kemalpaşa’sında lise dönemlerini geçirdiğimiz medreselerin firakını yaşayan bize, Asaf Ağabeyler, daüssılâ fırtınalarında adeta birer ocaktılar.

Ömürlerinin yarım asırlarını istikamet üzere Nur dairesinde tamamlayan kahramanların sayısı çok olmasa gerek. Merhum Gömlekçi Mahmut ile Tuhafiyeci Mehmet Özkara Ağabeylerin delâletiyle Nurlarla tanışan Asaf Ağabey de, diğer birçok ağabey gibi Üstadıyla mülâkî olamamanın hüznünü yaşamış. Fakat o­nun vefatının üçüncü senesinde aşk ve hasretini dindirmek üzere Barla’ya koşmuş. o­nu eserlerinde aramış, o­na biat etmişlerin, karşıtlarının kışkırtmalarıyla takibe uğramaları, o­nda korku yerine cesaret duygusunu tahrik etmiş. Gazete ve radyolarda çete ve eşkıya gibi lanse edilen; Sami Pala, Ali Çakmak, Takkeci Kazım Sert, Mustafa Nurokur, Ruşen Gümüş ve Kırkpınarlı Hasanlarla görüştükten sonra, sadakat, sebat ve metaneti öyle artmış ki, Kirmasti’de tek başına da kalsa bu dâvâyı başa çıkaracağına iman etmiş. Sevgili zevcesi Şüheda Hanımı da yanında yardımcı gördükten sonra, çocuklarıyla birlikte Nura pervane olmanın hazzını son demine dek yaşadı. Bursa-Bandırma sınırlarına vasıl olduğumuzda kendisini ziyaret etmeye çalışırken, gurbette iken vefat ederse cenazesinde bulunamayız endişesini taşıyorduk. Esas muhabbet, sevenleri son demlerinde de bir araya getiriyormuş. Merhum Hakkı Yavuztürk gibi… Her iki mübarek insanı vefatlarından birkaç gün önce ziyareti nasip eden Rabbimiz, cenaze namazlarında bulunmayı da ihsan etti.

Kapanmakta olan bu devrin kahramanlarına, neslimizin yakın ilgisi ve hayranlığının bir sebebi de; o­nların ölçülü, müstakim, muktesid ve sekinetli yaşayışları olsa gerek. Şimal cereyanına mensup 68’lilerin 70’li yıllarda boca ettiği ideoloji, dönemimizde büyük fırtınalara sebep olmuştu. Bazen kasırgalaşmış, binlerce nihal ve fidanı yıkmıştı. Biz, keşmekeşlerle dolu bir devrin nesli olduğumuzdan, fıtratımıza ifrat ve tefritler musallat oldu. Med-cezirleri yaşayarak geldik. Belki de mahrumu olduğumuz değerleri değerli ağabeylerimizde gördükçe, o­nları sevdik ve o­nlar gözlerimizde büyüdü.

Gözlerimiz önünde iki sevgiliden birisinin rıhletiyle kapanmaya başlayan devrin acısını derin ve genişçe yaşayacak olanlar, elbette geride kalanlardır. Tek kanada düşmüş kuşların halini bilenler, önümüzdeki sahnenin perdelerinin kapanış hikâyesini iyi bilirler. Bu kuşlar sabah akşam kanat çırparlar. Tâ kafesin ardına kadar hürriyete açılana dek… Ebedî yurda uçma arzusunu o­nların çırpınışında gören neslimiz hayrete düşedursun… Eşlerden birisi gittiğinde, kalanın gözü dünyayı görmez olur. Ne duvarlarında çocuklarının kahkahasının izleri kalan odaları, ne yabanlık eşyaların, hediyeliklerin doluştukları dolapları ve ne de o­nları istikbale çağıran hiçbir unsuru göz göremez olur. Kapanan devirle mütenasiben bir tahliye başlar evlerden… Dünya hapishanesinden tahliye edilmiş ruhların tahliyesinden azıcık farklı… Belki elli, belki altmış senelik ömürlerin evciklere topladıkları masivanın tahliyesi en çok çocukları yaralar. An an, nakış nakış, ilmik ilmik ve nefes nefes hatıraların canlılarca tahliyesine vicdanlı çocuklar zor dayanır.

Saniye dakikadan, dakika saatten ve saat ise günden haber verirmiş. Önümüzde kapanmakta olan devirler de “kapanacak devirlerimizden” haber vermez mi? Öyle ise, kapanmakta olan devir, yalnızca Asaf Ağabeylerin devirleri değil…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*