Fırsatçılara fırsat vermeyiniz

“Tesanüt bozulsa cemaatin tadı kaçar.” ifadesiyle tesanüdün, birlik-beraberliğin önemine dikkat çeken Üstad Bediüzzaman, arzu edilen tesanüdün sağlanması için de, haklı şûrâya yani meşverete işaret ediyor.

Olması gereken kurallar ve prensipler çerçevesinde yapılan meşveret-i şer’iyeler, var olan problemleri çözüme kavuşturduğu gibi, yaşanması muhtemel olan kırgınlıklara fırsat vermeden olması gereken uhuvveti, ihlası ve tesanüdü sağlar.

Yapılan meşveretler; beklenen, gündemde olan problemleri ve sıkıntıları çözmenin ötesinde uhuvveti ve ihlası sağlayacak neticeleri vermiyorsa bilelim ki, meşveretin şartlarına uygun olmayan durumlar söz konusudur.

O hâlde her meşveretten beklenen; hizmetlerin verimli ve istikrarlı bir şekilde devamını sağlayacak, birlik ve beraberliği pekiştirecek, iftiraklara ve ihtilaflara kapıları kapatacak olan neticelerin çıkması için azami dikkatin gösterilmesi kaçınılmazdır.

Öncelikle Üstad Bediüzzaman’ın “Benim de şimdi bir reyim var.” ifadesiyle verdikleri mesajlarından anlıyoruz ki; meşveret üyelerinin hepsi eşittir ve hepsi de aynı söz hakkına sahiptir.

Ehil ve liyakatli meşveret üyeleri, Nurlardaki ölçü ve prensiplere, elden geldiği kadar bağlı kalmak şartıyla, konu ile ilgili fikirlerini ve düşüncelerini serbestçe ifade edebilme haklarına sahiptir. Serdettiği fikirlerinden dolayı kimse kimseyi yadırgamamalı, kınamamalıdır.

Yine Üstad Bediüzzaman’ın, “velveleye vermemek” tavsiyesi çerçevesinde olaya baktığımızda, yapılan istişarelerin, karşılıklı kırıcı, rencide edici üsluplarla; sürtüşme barındıran ifadelerle olması yerine; karşılıklı kucaklayıcı ifadelerin istimalinin, hadimler arasında olması şart olan uhuvveti ve tesanüdü sağlayacağını unutmamak lazım.

Yine Üstad Bediüzzaman’ın, “Ey talib-i hakikat! Madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır. Bazen hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen. (Sözler, s.804) şeklindeki dikkat çekici ifadelerinden de anlıyoruz ki söz konusu, kudsî hizmetlerimiz de olsa, iyi niyetlerimizden dahi ihtilaflara, iftiraklara sebep olacak neticeler çıkabiliyor. İyi olanı, vasat olanı bulduktan sonra, çok çok daha iyisini bulmak için bir çabanın içine girerek, meşveretlerde ısrarla bunun tahakkuku için dil dökmenin, faydadan öte zararlı neticelere sebep olacağını göz ardı etmemeliyiz.

Burada Üstad’ın, “Çok sıkı tutmayınız.” tavsiyeleri ışığında, çok daha iyiyi bulma arayışlarının bazı dargınlıklara sebep olduğunu unutmayarak, tesanüdü netice veren iyi olan ile iktifa etmek lazım.

Bir diğer husus da, meşveretlerden çıkan kararları yanlış bulsak dahi, o kararlara riayet ederek sahiplenmeliyiz. Bu tavrımız, cemaatte olması gereken uhuvveti, tesanüdü sağlayacaktır. Böyle yapmayıp, alınan kararlara tenkitlerde ve itirazlarda bulunmak, hiçbir hadimin tevessül edeceği şeylerden olamaz, olmamalı.

Elbette, Üstad Bediüzzaman’dan ders alan, din-i mübine hizmeti gaye edinen hiçbir hadim; bilerek, mensubu olduğu cemaatin uhuvvetini, birlik-beraberliğini zedeleyecek beyanlarda bulunamaz. Ama, beşeriz şaşarız… Bazen his ve heves galip geliyor. Daha da önemlisi, bizi birbirimize düşürmek suretiyle hizmetlerimize mani olmaya çalışan mihrakın bulunduğunu da unutmamalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*