İslâm sadece sizin mi?

Ey insafsızlar! Hangi hakla dini belli kesimlere tahsis edip, İslâmiyetin yarı ehlini din dışına atmak istiyorsunuz. Bilirsiniz ve biliniz ki; İslâm kimsenin tekelinde değildir. Allah da sadece Müslümanların değil; bütün insanların, bütün mahlûkatın İlâhıdır.

Allah insanı, kâinatı muhabbet üzere yaratmış, yarattıklarına olan şefkat ve merhametinden dolayı onları başıboş bırakmayıp mutluluk formüllerini de dinî hükümler ile insanlara bildirmiştir.

İmtihan gereği zıtları iç içe karıştırıp, tercihte insanları serbest bırakmıştır. Dinde zorlama yoktur. İnsanlar cehalet ile hak ve hukuku unutup zulme başladıklarında, Allah insanlara hem maddî, hem manevî sahada onlara rehberlik edecek peygamberler göndermiştir.

DİN İNSAN İÇİNDİR, İNSAN DİN İÇİN DEĞİL!

Diğer dinler gibi İslâmiyet de insanları hakka, hukuka, adalete, şefkat ve merhamete, hiçbir yaratığa haksızlık ve zulüm yapmamaya dâvet etmek için taraf-ı İlâhiden gönderilmiştir.

Hukukta, yeni kanun eski kanunu yürürlükten kaldırdığı gibi, İslâm’da kendinden önce gelen bütün dinlerin prensiplerini toplayarak, mükemmel bir şekilde ilân edip eski hükümleri yürürlükten kaldırmıştır. Aslında Hz. Âdem’den (as) Hz. Muhammed’e (asm) kadar vazedilen hükümlerin amacı ve kaynağı aynıdır. ‘Allah katında din İslâmdır’.

DİN ‘OKU’ DİYE BAŞLAR VE ADALETİ EMREDER

Şeriat, âleme istibdadı kaldırmak için gelmesine rağmen; onun istibdadı tahkim etme aracı olarak kullanılması, feleğin ters dönmesidir. Karıncanın bile hukukunu muhafaza etmeyi emreden bir dinin mensupları hunharca cinayet işleyemez. Temizlik imanın yarısıdır, diyen bir dinin mensupları maddî ve manevî kir ve pisliklerden uzak durur.

“Allah çalışanları sever, insana çalıştığının karşılığından başkası yoktur.” emrini kabul eden bir insan, tembelâne boş oturamaz; bütün insanlığa faydalı olacak işlerde, ilim ve fenlerde gece gündüz çalışır.

SACECE MÜSLÜMANLARIN DEĞİL, ÂLEMLERİN RABBİ!

Allah’ın sadece ‘Rabbül müslimin’ değil, ‘Rabbül âlemin’ olduğuna inanan bir insan bütün yaratıklara Yaradandan ötürü sevgi ve şefkatle muamele eder, kin ve nefret duymaz. Dini, İslâmı sadece kendisine tahsis etmez.

Amelde eksik ve kusurları da olsa, kalbinde zerre kadar imanı olan herkesi din kardeşi kabul eder. Kendisi gibi inanmayan herkesi kâfir, münafık, hain ilân etmez. Adetâ, ‘İslâma rağmen İslâmcı’. Allah müsaade ediyor, güya onun emrini dinlediğini söyleyen Müslüman müsaade etmiyor! Çok ilginç!

‘EY ALLAH’IN KULLARI KARDEŞ OLUNUZ!’

Bir IŞİD mensubu sadece kendisi gibi düşünenleri kastederek ‘dünyada sadece 120 bin Müslüman var’ demiş! Bediüzzaman’ın ağır eleştirisinin muhatapları, tam da bunlar gibi sağını solunu bilmeyen, dinde hassas ve muhakeme-i akliyeden noksan kaba softa ve ham yobazlardır:

“Ey insafsızlar! Umum âlemi yutacak, birleştirecek, besleyecek, ziyalandıracak bir istidadda olan hakikat-i İslâmiyeti nasıl dar buldunuz ki, fukaraya ve mutaassıb bir kısım hocalara tahsis edip, İslâmiyet’in yarı ehlini dışarıya atmak istiyorsunuz. Hem de, umum kemalâtı câmi’, bütün nev’-i beşerin hissiyat-ı âliyesini besleyecek mevaddı muhit olan o kasr-ı nuranî-yi İslâmiyeti, ne cür’etle matem tutmuş bir siyah çadır gibi bir kısım fukaraya ve bedevilere ve mürteci’lere has olduğunu tahayyül ediyorsunuz? Evet herkes âyinesinin müşahedatına tâbi’dir. Demek sizin siyah ve yalancı âyineniz size öyle göstermiştir.” (Münâzarât, s. 46)

“İSLÂM’A LÂYIK DOĞRULUK!”

İslâm ilim derken biz cehaleti tercih ediyorsak, İslâm barış derken biz kavga ve ihtilâfı anlıyorsak, nihayet; İslâm hak, hukuk, adalet derken biz ‘zulmü alkışlayıp zalimi seviyorsak, İslâm’a lâyık bir doğruluk göstermiyoruz demektir.

İslâm tevhid, nübüvvet (peygamberlik), haşir, adalet ve ibadet merkezli bir hayat öngörürken, biz –Allah muhafaza etsin- nefsini ilâh edinenler gibi; helâl-haram demeden, ölüm ve sorguyu hesaba katmadan, hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalışıyor ve İslâmı sadece bizim tekelimizde görüyor isek bu, İslâm’ın emrettiği hayat ve din anlayışı değildir.

Merhum Âkif böylelerini ikaz ediyor: “Sen batmaya batıyorsun; bırak, bari İslâm’ı batırma!”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*