Koronalı Avrupa bayramlarının ardı sıra

“Musîbet şerr-i mahz olmadığı, bazen saadette felâket olduğu gibi; felâketten dahi saadet çıkar” sözleriyle başlar, Bediüzzaman’ın Rüyadaki Hitabesi…
Tam yüz sene önce… Koronaya benzer bir salgının elli milyona yakın insanın ölümüne sebep olduğu Birinci Cihan Harbi’nden sonraki bir sonbaharda. Amerika’da bir domuz çiftliğinde imal edildiği halde, askerlerle Valencia’ya getirildiğinden, ismi tarihe İspanyol gribi olarak geçmiş o hadiselerdeki “saadetleri” inşallah başka yazılarda ifadeye çalışacağız.

Fakat Wuhan’lı Korona’daki gidişatın planlandığı gibi gitmediğinden her iki taraf da müttefik. Şu yazımızda bizim gibi Avrupa-Amerika diyarlarına düşmüş, Asya’dan koptuklarından daüssılaya müptelâlılarca yarım asırdır yaşayamadıkları “tatlı şuhur-u selâseyi mübarek Ramazanla” bize yaşattıran koronavirüsün sebep olduğu bayramları, bir haftalık bir gecikme ile sizinle paylaşacağım. Bu güzel resimlerin bizden sonraki nesillere ulaşmasının vebalinden kurtulmak için…

Avrupa ve Amerika’daki devlet saraylarından Müslümanların yaşadıkları köylere kadar, her Ramazan icra ettiğimiz iftar sofralarına koronanın mani olması en çok bu kıt’alardaki Hıristiyanları üzmüştü. İseviler Müslümanlara üzüntülerini çeşitli vesilelerle bildirmişlerdi. Son on güne girdiğimizde, Almanya Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla camilerde teravihler ve Cumalar kılınmaya başlanmış ve mekânların koronaya dar gelmesiyle şehir belediyeleri bayram namazları için parkları, futbol sahalarını ve meydanları tahsis etmişlerdi. Her sene, bir milyona yakın ahlâksızı Berlin’e dâvet eden neoliberal ahlâksızlara koronanın attığı tokadın sesi Çin’de yankılanmıştı. Bu defa Berlin’in meydanları tekbir, Kur’ân ve secdelerle süslenmişti. Bazı kilise idareleri de bayram namazları için ibadethanelerini açarak tevhide katkıda bulundular.

Amerika’da başkanın çıkışı yeni dünya bayramlarını renklendirdi. Yeni Asya’nın manşetini aldığı “şimdi daha çok duâ zamanı… Eyalet valileri ibadethaneleri açmakta gecikirlerse yetkilerimi kullanırım” sözleri, koronalı bayramların unutulmaz hatıraları arasına girdi. Koronalı Avrupa bayramlarında, en ziyade nazarımıza çarpan karelerin birkaç tanesini sizlerle paylaşacağız. Evvelâ küresel çatışmaların bütün planlarını yüzer cephe için hazırlayan deccaliyet ve süfyaniyet taraftarları; Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Hindistan ve Yemen’de emellerine ulaşmadan inlerine çekildiler. Almanya hariciye bakanı ile NATO sekreteri Stoltenberg gayet kolayca insiyatifi ele aldılar. Her Ramazan’da zincirlere vurulan şeytanlar, ehl-i imanın ibadetlerini rahatça yapmalarına mani olamıyorlardı. Ne gariptir ki bu Ramazan’da Korona, Avrupa-Amerika’daki insi şeytanları da zincire vurdurunca, insanlık biraz daha barış ve sekînete yaklaşmış oldu. Sekîneti bu Ramazan-ı Şerif ve bayramda yaşayanlar yalnız insanlar değildi; bitkiler, ağaçlar, kuşlar ve bütün hayvanlar-araştırmacıların itirafıyla-bayramı hissederek yaşadılar. Zira canavarlaşan insan korona korkusuyla tabiattan bir müddet el etek çekmiş oldu. Bu bayramın sevince medar bir yönü de bütün İslâm âleminin aynı günde iftar etmeleriydi.

Koronalı bayramların bize gösterdiği güzel hakikatleri de unutmamalıyız: Küllî iradenin yanında bizim irademizin bir değeri yokmuş. Milyonlarca seyahat, iş, proje ve seyahat planlamasını korona bir hafta içinde iptal etti. Asıl planlayıcıyı düşünmeye başladı insanlar. Ve bizler otuz Ramazan boyunca gıll-u gışından azade bir saadet içinde oruçlarımızı tuttuk, online dersleri takip ettik ve Kur’ân’ımızı hatmettik. İtikâflardan öte manevî huzurlarla bayrama girdik. Bu arada, koronanın sebep olduğu temizlik de gözlerden kaçmadı.

İnsanlığın ilkelerini çiğneyen nice hadsizlerin korona sebebiyle sorgulanma merkezlerine gitmeleri hadiseleri bilenlerin gözlerinden kaçmadı.

Ahlâksızlığı bayraklaştıran eski Berlin belediye başkanından ta Libya’yı neoconlara peşkeş çeken NLP’ci tetikçiye kadar.

Netice olarak diyebiliriz ki, Batı dünyası Ramazan Bayramını çok farklı yaşadı. Tahribatçıların kontrolünden çıkan korona, önce onların oyunlarını ve sonra da menfaatlerini insanlığın zararlarında arayan zalim haysiyetsizlerin planlarını bitirdi. İslâm’ın yükselen değer ve Kur’ân’ın yegâne mesaj olarak yükseldiği bu bayramın bu denli bereketli ve güzel geçeceğini ne buradaki Hıristiyanlar ve ne de Müslümanlar asla hayal edememişlerdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*