Nurcular, yenilikçi ve değişime de açıktırlar…

Yenilikçilikten ve değişimden neler anladığımızı bir önceki yazımızda ifadeye çalışmıştık.

Yaratıcının kâinata koyduğu “yenilenme- tekâmül” kanununa karşı gelmeyi insaniyet ve İslâmiyet’le bağlaştırmayanlar, bu prensibin karşısında duracak da değiller.

Bu mevzuyu doğru anlamak için, iki önemli bilgiyi daima nazarda tutmamız gerekiyor, gibi… Kâinatın bir yaratıcı tarafından yaratıldığına inanan araştırmacı Müslümanlar; yaratılışın manasını, mahiyetini ve sürecini iki kitapta birlikte takip ederler. Önce, Allah tarafından gönderilmiş, ”yaş ve kuru ne varsa içinde bulunan Kur’ân’ı“ dikkatlice incelerken, bu kitabın bahsettiği yaratılanları da Kâinatta fenlerle takip eder ve iki kitap arasındaki mantıkî ilgileri kurar. Her iki kitaptan yaratılışın kanunlarını ve insan aklının sınırlarını öğrenirken, bu iki kitaba karşı gelerek “değişim, yenilikçilik, modernizasyon ve dönüşüm” gibi adlar altındaki müdahale, bozgunculuk ve tahripkâr deneylerle Allah’ın sanatını bozmaya yönelenlere karşı “YARATILIŞI VE FITRATI” müdafaa eder. Elinden geldiği kadar, bu bozguncuların fevkalâde mükemmelce, işleyen Kâinatımıza ve dünyamıza müdahalelerini engellemeye çalışırlar. İnsanların cehaletleri başta olmak üzere birçok zaaflarından yararlanan bu bozguncuların “tahrip ve müdahalelerini” yenilik ve değişim” olarak propagandasıyla, maalesef insanlık ve fıtrat büyük tehlikelere maruz kalıyor.

Kıyamete yakın ortaya çıkacağı Allah ve peygamberlerince haber verilmiş bu bozguncuların dertleri ne olabilir ki… Belki de meselenin nirengi noktası burasıdır. Avrupa’nın Endülüs ve Sicilya Kur’ân medeniyetinden aldığı ilim ve fenlere dayanarak bir noktaya gelen “dinsiz felsefenin” kendisini Allah yerine koyması, yaratıcılığa soyunması ve Allah’ın şu mükemmel sanatına “ben de yaparım” sloganıyla müdahalesinden başka bir şey değil. Yalnız Kur’ân’a değil; bütün semavî dinlere, eski geleneklere ve Kâinatta devam eden kanunlara itiraz ederek pis ellerini şu mükemmel sanata uzatıyorlar, materyalistler.

Bediüzzaman’ın iki kitabı (Kur’ân/Kâinat) beraberce önümüze koyması; onun zamanın bozguncularının mahiyetlerini bildiğini gösteriyor. Risale-i Nur’u dikkatlice okuyanlar, Said Nursî’nin bütün Külliyatında bu materyalist ve Marksistleri, muhteşem örnek ve ispatlarla şeytandan ve en ahmaktan daha aşağıya düşürmesinin manzaralarını keyifle izleyebilirler. Bediüzzaman tefsirinde; insanların, dünya ve içindekilerin ve bütün kâinatın yaratılış sırlarını Kur’ân’dan keşfedip okuyucularına inceden inceye izah ettiğinden, Nur Talebelerinin bu yalancı şarlatanların propagandalarını küçücük bir örnek ve ispat ile yok ettiklerine o kadar şahit olmuşuz ki… O tahripkâr cereyanın temsilci ve icracıları programlarını açıkladıkları andan itibaren, Kur’ân talebeleri onların maksatlarını bilirler. Bindiği gemiyi batırmaya çalışan anarşistlerin halet-i ruhiyeleri içindeki bu yıkıcıları imkânları nispetinde takibe alıp İnsanlığa ve Müslümanlara haber verirler.

Said Nursî’nin eserlerini okuyanların önemli bir vasfı, bilgilerinden emin olmalarıdır. Zira bir köşede tek başına bilgiyi elde etmezler onlar. Hayatın merkezinde ve kendileri gibi çok zeki ve çalışkan arkadaşlarıyla mütalâa ede ede edindikleri bilgiyi, öğrendikleri andan itibaren kullanmaya başlarlar. Kısa bir zamanda binlerce kişinin kabul ve tasdikine mazhar olmuş bilgiden kim şüphe eder ki… Yani bir taraftan Kur’ân’ın zamanımıza hitap eden ve günümüz medeniyetinin yeniliklerine kapı açan âyetlerini okurlarken, diğer taraftan dünyanın dört bir yanındaki yeni keşif, önceden tesit edilememiş kanun ve insanın mahiyetini alâkadar eden buluşları ellerindeki Kur ’ânî bilgilerle yan yana koyarlar. Dünyamızı, yaratılışı ve insanlığı bu iki kitaptaki en doğru prensipler çerçevesinde takip eden insanların “ yenilikçi” olmadıklarını iddia edemeyeceğimiz gibi, Nur cemaatinin değişimden çekindiğini söylemek de yalnızca bühtan olur.

Said Nursî’nin hayatını eserlerinde ve bilhassa talebelerine yazdığı mektuplarda takip edenler, onun maddî fenler cihetiyle de müceddit (yenilikçi/yenileyici) olduğunu görürler. İstanbul’a ilk geldiğinde elektrik ile ilgili örnekleri, neşriyatı en son şekliyle kullanması, eserlerini çoğaltmak için ülkedeki ilk teksir makinasını kullanması, sivillerin otomobil edinmeye başladıkları anda hemencecik bu imkânı değerlendirmesi, dinlenebilir hâle geldiğinde radyoyu yanında bulundurması ve birçok yeni teknolojiyi yakından takibi bu hususu ispat eder kanaatindeyim.

Bu yenilikçilik, tecdit ve değişim meyli cemaatinin şahs-ı manevisiyle devam edecekti. Dindar cephede cemaat olarak ilk gazeteyi çıkarmaktan tutalım; yayınevi kurmak, Kur’ân dâvâsını edebiyatın birçok nev’inde neşretmek, ilk ses ve video kasetlerini hazırlamak, sosyal aktivelerinin her neviyle Kur’ân dâvâsını kamuoyuna anlatmak, Batı’daki İsevî medya ile irtibat kurarak beraberce neşriyatta bulunmak, yine cemaat olarak ilk internet sitesini kurmak gibi onlarca teknik sahadaki öncülüğünü Nur cemaati devam ettirecekti.

Teknolojideki mu’cizevî, gelişmelere, Nurcuların lâkayt kalacaklarını kimse düşünmemeliydi. Dünyamızı ve Kâinatı “yenilik/ değişim” perdesi altında tahrip ederek kıyamete zorlayanların tahriplerine karşı açılan bu yeni devri anlamak kolay olmuyor. Bir çok Nur Talebesinin; global değişimi ve hadiseleri nazara almadan; dünkü zamanlarla gününü karşılaştırmalarına çok üzülüyoruz. Bu yaklaşımın nerede ise yalnızca kuru ”bir teselliden” ibaret kaldığı günümüzde, neler yapmamız gerektiği üzerinde bütün Nur Talebelerinin düşünmelerinin farz-ı ayın olduğu kanaatindeyiz. Dün dünde kaldı. Ve dünküler kabir tarafına yönelerek önümüze geçtiler. Onları yalnızca “hayırla anma” şansımız var. Bu da günümüzdeki tesanütümüze, birlikteliğimize ve imkânlarımızı birleştirerek “ahir zamanın” emansız ve imansız düşmanlarına galip gelmemize inşaallah yardım edecektir.

Yenilik ve değişimden ürkenler, genellikle kendilerini bu döneme hazır bulamadıklarından çekinebilirler. Hakikat ise buna müsaade etmiyor. Çok sür’atli akan zaman selinde, gördüğünüz gibi ecel arkamızdan kovalarken karşımızdaki Kur’an düşmanları da çokça zalim, ahlâksız ve hatta vahşi davranıyorlar. Hayat bize bir başka alternatif sunmuyor. Ebedî saadete giden bu yolda dâhili ve harici engeller kadar imtihanlarla da sınanıyoruz. Ancak çok kuvvetli bir şahs-ı manevî ile Allah zorluklarımızı kolaylığa, kışlarımızı baharlara ve kaoslarımızı ferec ve düzenlere çevirecektir. Yeni dönemin perdelerini birlikte aralamaya inşaallah devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*