
Evvelce “Artık Risale-i Nur’a devlet sahip çıkacak; Kültür Bakanlığı sadeleştirmeye ve korsan basımlara izin vermeyecek” “müjde”sini devlet televizyonundan duyurmuş olan kişi, üç aylık bandrol serencamının ilk günlerinde, konuyla ilgili bir yasal düzenlemenin de yapılacağını ilan etmişti.
Biz de burada “Risale-i Nur basımı için yasal düzenleme mi?” diye sormuştuk (10.4.14).
Bakanlığın açıklamalarında da, Bakanla görüştüğünü söyleyen Hüseyin Çelik’in beyanlarında da yer almayan bu bilgi, şimdi “ete kemiğe büründü” ve torba kanunla karşımıza çıktı.Hiç kimsenin ruhu duymadan, kaşla göz arasında torbaya tıkılmak istenen madde şöyle:
“Bakanlar Kurulu kararı ile memleket kültürü için önemi haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bir bedel talep etme haklan saklı kalmak kaydıyla, koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilir.”
Çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararında, eser ve sahibinin adı, hakları kullanacak makam veya müessese, hak sahiplerine, talep üzerine ödenecek bedelin nasıl belirleneceği ve bu bedelin hangi kurum tarafından ödeneceği, eserden gelir elde edilmesi halinde bu gelirin hangi amaçla kullanılacağı da yer alacakmış.
Keyfî bandrol uygulaması sürerken “el çabukluğu marifet” yöntemiyle, yangından mal kaçırırcasına torbaya konulmak istenen maddenin bilhassa ve öncelikli olarak Risale-i Nur basımıyla ilgili olduğu açıkken Bakanlıktan aksi yönde korsan açıklamalar yapılması “suç üstü yakalanma” telâşının ifadesi değilse ne?
Metinde “hak sahipleri”nden bahsediliyor, ama bunların kim olduğu belli değil. Bu konuda bir tesbit davası açılmış, ama bunu sır gibi saklayan Kültür Bakanlığı, nesebî vârislerden Seyda Ünlükul’a bile “Bilgi veremeyiz” diyor.
Korsan maddede geçen “hakları kullanacak makam veya müessese” tabiri, hak sahiplerine yapılacak ödemeler ve eserden elde edilecek gelirin nasıl kullanılacağı gibi detaylar bu konuda önceden hazırlık yapıldığını gösteriyor. Ama bu makam veya müessesenin mahiyeti ve kimler tarafından oluşturulacağı da bizce meçhul.
Buna karşılık, Başbakanın, geçtiğimiz günlerde nesebî vârislerden biriyle görüşme talebinde bulunduğu—ve red cevabı aldığı—bilgisi, projenin bizatihî iktidarla birlikte kotarıldığı yönündeki kanaatimizi kuvvetlendiriyor.
Yine Başbakanın, bu konuda başından beri öne çıkan kişiye, yaşadığımız süreç daha başlamadan, “Sen bu işi bildiğin gibi hallet” dediği bilgisi de, bu kanaati teyid eden bir başka veri.
Bu planı bozmak için atılması gereken ilk adım ise, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen torba kanuna o korsan maddeyi koydurtmamak.
* 90’ların başında alevlenen başörtüsü yasağına karşı çıkanlardan biri, geçen hafta vefat eden Murat Sökmenoğlu idi. O zaman DYP milletvekiliydi. Karşılaştığımız bir toplantıda, bu konudaki tepkisini rahmetli Tevfik Ertüzün’le birlikte bize iletmişti. Allah’tan rahmet, geride kalanlarına sabır diliyorum.
Benzer konuda makaleler:
- Basım yetkisi bakanlığa mı veriliyor? Bandrol engelinden devlet tekeline
- Korsan maddeye geçit vermeyin
- Korsan maddeyi torbadan çıkarın
- Suçu Saadet Hanım’a attılar
- Risaleleri ‘ilkeler’e nasıl uyduracaksınız?
- O maddeyi geri çekin, “çalıştay” düzenleyin
- Korsan madde bayrama yetişmedi
- Korsan madde yine tökezletti
- Milletvekillerine TARİHİ ÇAĞRI
- AVUKAT KADİR AKBAŞ: Keyfîliğe kanun kılıfı giydiriliyor

1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun