Türkiye Kamuoyunda zihinleri bulandırarak, her gelişmeyi siyasetlerine alet etmenin Avrupa’dan daha kolay olduğu bir hakikat…
Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un son zamanlardaki İslâm karşıtı çıkışını, Türkiye Cumhurbaşkanıyla irtibatlandırarak meseleyi çok yanlış bir yöne ve basit labirentlere sıkıştırmak isteyen meslektaşlarımızın bilgi eksikliğini kabul ederiz de; istismarlarını ve dolaylı olarak dünya dinsizliğine yardımlarını asla…
Macron’u Fransız halkıyla aynileştirmek cehaleti yetmiyormuş gibi, bütün Batı’yı aynı kefeye koymanın insanlıkla ilgili bir husus olamayacağını, Avrupa’da yaşayan otuz milyon Müslümana sormak gerekirdi. Birkaç sene önceki Erdoğan-Merkel dansının hem Türkiye’ye ve hem de Avrupa’daki Müslümanlara verdiği büyük zararı unutmuşçasına; Batı’nın, Avrupa’nın veya AB’nin mahiyetinden habersizce vatandaşa nutuk çekmenin vebalinin çok ağır olacağı kanaatindeyiz.
Macron yalnızca Fransa’nın devlet başkanı. Resmen temsil etse de, Fransız seçmeniyle veya milletiyle eşdeğer görülmeyeceğini, seçimindeki yargı darbesi ve Fillon’a yapılan müdahalenin bize anlatması gerekirdi. Abdurrahman Sisi’yi Mısır ile özdeştirmeyenlerin Macron’u Fransız halkıyla bir siyasî tarafgirlik uğruna özdeştirmeye kalkışmaları sizce ahlâkî midir? Sermayenin AB’ye karşı Macron üzerinden oynadığını bilemeyenlerin, bu meselede oturup susmaları gerekirdi. Birilerine küçük siyasi menfaatler kazandıracağım diye, Fransa’yı faşist ilân ederek arkasındaki milyonlarca Müslümanı sıkıntıya sokmanın İslâm’a ayrı bir zarar olduğunu da hatırlamalıyız. Macron’un ne kadar yanlış yaptığını, Avrupa kamuoyu dikkatlice takip ediyor. Şayet Macron’a ille de ideolojik bir taraf belirleyecekse Cumhurbaşkanımız, o tarafın Marksist neoliberal olduğunu danışmanları mutlaka bildirmişlerdir. Avrupa’nın sağlıklı düşünen politika ve düşünce adamlarının Charlie Hebdo’yu kullanan “insanlık düşmanlarına” verdikleri cevapların mürekkebi kurumadan tüm Batıyı bu şekilde karalamanın diplomaside izahı olmaz, düşüncesindeyiz. Bilhassa elektronik medyada yazılan-çizilenlere bakılırsa, Macron’a karşı olan dalganın pek de gecikmeyeceği kanaatindeyiz. Yeter ki siyasetçilerimiz, bilinçli aşırılıklarıyla karşı tarafa yardım etmesinler.
Macron’u Rothschild grubunun bir çalışanı olduğunu biliyoruz. Global hâkimiyeti, dinsizlik-ahlâksızlığı yayma ve sermayesini arttırma uğruna bu malûm çevrenin AB ile savaşını takip edenler, temsilcilerinden olan George Soros’u izleyebilirler. Veya İspanya, İtalya ve Yunanistan’a büyük krediler vererek EUROYU krize sokmak isteyen bankalarını… Bunu da göremiyorlarsa, AB’deki büyük üretim firmalarına geniş imkânlar vererek onları Çin’e taşıyan neoliberal sermayeyi incelemeye alsınlar. Olaya daha büyük pencerelerden ve adeselerden baktığımızda, Macron’un da, Charlie Hebdo’nun da, Doğu Akdeniz ve Ermenistan’ın küçük birer ayrıntılardan ibaret olduklarını göreceğiz. Dünya siyasetlerine el koymak için önce hürriyet ve demokrasileri ortadan kaldırmaya çalışan bu global dinsizlik cereyanı, elbette önce AB’yi bitirmeye çalışacaktır. İnsani değerlerin, temel hak-hürriyetlerin, din-vicdan hürriyetlerinin ve demokrasinin kuvvetli prensiplere bağlandığı bu birliği hırpalamak ve ortadan kaldırmak uğruna bin tane Macron’u feda ederler, bu global çeteler.
Burada dindar geçinen yazarlarımıza bir noktayı hatırlatmak isterim. Tayyip Erdoğan veya AKP’nin İslâm anlamına gelmediğini, düne kadar AKP’ye rey veren seçkin Müslümanlarımızın çocuklarından öğrenebilirsiniz. AKP’ye rey vermiş babaların çocukları bile şu hamasetten artık uzak duruyorlar. Macron’u, iç siyasetteki başarısızlığından dolayı şu argümanlara ve yanlışlara tevessül ettiğini yazan arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanımızın memleket seyahatlerinde ve partisinin il kongrelerinde aynı üslûba sarılmalarına ses çıkarmamaları, inanırlıklarını zedeliyor kanaatindeyiz. Bu üslubun politikada siyasetçiyi dopingli pozisyona düşürdüğünü hatırlatalım. Macron ‘un yoldaşı Nikola Sarkozy bu üslûbun girdabında kaybolmuştu. Merkel’in Erdoğan ile atışmaları seçimi kazandırttıysa da, ülkedeki iktidarını kaybettirdi. Görünen o ki Macron da bu üslûpla batacak. Fakat AKP’nin bu üslûba sarılması yalnızca partisine değil; hem Türkiye’mize, hem Âlem-i İslâm’a ve hem de dünya barışına zarar veriyor.
Mütemadiyen tekrar ettiğimiz bir hakikat var. Yeryüzünde; devletler ve milletlerin savaşları artık bitti. Sınıf, zümre ve global cereyanlar savaşı yapıyorlar. Bir Fransa yok. Sarkozy ile Macron’un Fransa’sını, Chirac’ın Fransa’sından ayırmamız lazım. Fransız halkını Le Pen ile korkutma yerine, AB’nin dümenine oturmuş demokratik bir Fransa istiyor, Fransız Milleti. Fransız Milleti’nin ırkçılığı da, savaşları da ve AB düşmanlığı da Eski Birleşmiş Milletler sekreteri Fransız asıllı Jean Monnet ile yine eski Fransa dışişleri bakanı Robert Shuman ile tarihe gömdüklerini Türkiye kamuoyuna anlatmamızda fayda görüyoruz. Gördüğünüz üzere gömülme sırası meşhur Fransız emperyalizmine ve sömürgeciliğine gelince, devreye Rothschildlerin farklı temsilcileri giriyorlar. İki büyük dünya savaşının ve İslâm dünyasının yaşadığı iç savaşların finansörleri olan o malum çevre kazanacak mı? Zannetmiyoruz. Artık ne Merkel, ne Sarkozy, ne eski Danimarka başbakanı Fogh Rasmussen ve ne de Macron bu mücadeleyi kazanabilecek güçte değiller. AB’nin en önemli ideali ve hedefi olan barış, demokrasi, temel insani haklar ve sosyal devlet mutlaka kazanacaktır.
Bizim hem siyasetçilerimizden ve hem de onların icraatlarını metheden gazeteci arkadaşlarımızdan bir istirhamımız olacak. Mevcut dünya hakikatleriyle, İslâm’ın ön gördüğü şartlarla ve temel insanî haklarla örtüşmeyen Avrupa üzerine yaptığımız konuşmaları, artık medeni ve bilimsel düzeylere çıkaralım. Cehalete ve fukaralığa mahkûm ettiğimiz kitlelerin bizi alkışlamaları, Türkiye’nin problemlerini çözüme yardımcı olamıyor. Ne AKP’nin, ne Türkiye’nin ve ne de İslâm Âlemi’nin şu küresel tahripkâr İslâmiyet ve insaniyet düşmanlarıyla baş etmesi mümkün değildir. Bu ölüm-kalım mücadelesinde bizim İsevî ve demokrat Amerika’nın da ve AB’nin de yardımlarına şiddetle ihtiyacımız var. Tutturduğunuz yanlış siyasî metotlar uğruna milletimizin birlik-beraberliğini ve geleceğini lütfen heba etmeyelim…
Benzer konuda makaleler:
- Macron’ların gücü AB’ye yetmez…
- Fransa‘da ön seçim veya kaçırdıklarımız…
- Fransız diplomasisi yol ayrımında
- Yol ayrımındaki Fransa
- Emmanuel Macron veya Fransa’nın bağımsızlık savaşı
- “Medeniyet ile barbarlık arasında bir mücadele”
- Harîsin akibeti hüsrandır
- Artistler döneminin sonuna gelirken
- Muhammed Merah’tan Nikolai Sarkozy’e…
- Demokrasi düşmanlarının Kiev İhtilali devam ediyor
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun