Sıdk ve ciddiyet rabıtaları kesilmemelidir

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ekser mektupların başında talebelerine ve kardeşlerine hitap ederken sıdk ve ciddiyeti vurgulamakta, sıdk, sadâkat ve ciddiyete teşvik etmektedir.

Bu hususla alâkalı olan bazı hakikatlere beraberce bakalım istiyoruz. “Ahlâk-ı âliyenin, hakikatin zeminiyle olan rabıta-i ittisali ciddiyettir. Ve deveran-ı dem gibi hayatlarını idame eden ve imtizaçlarından tevellüd eden haysiyete kuvvet veren, heyet-i mecmuasına intizam veren yalnız sıdktır. Evet, şu rabıta olan sıdk ve ciddiyet kesildiği anda o ahlâk-ı âliye kurur ve hebâen gidiyor.” (Muhâkemat) Hakikatinde ifade edildiği üzere kişinin sahip olduğu yüksek ahlâklar, istidatlar, manevî değerler ciddiyet rabıtasıyla hakikate bağlanır ve sıdk rabıtası sayesinde ise devamlılık kazanır, kuvvetlenir, intizam ve istikamete ulaşır. Sıdk ve ciddiyet rabıtaları olmazsa yukarıda ifade ettiğimiz kazançlar kaybolarak boşu boşuna giderler.

“Delil-i sıdk, hârika olmak lâzım değildir.” (Eski Said Dönemi Eserleri) diyen Bediüzzaman, bir şeyin sıdka delil olması ve sıdkı göstermesi için harika işler yapmaya gerek olmadığını ifade etmektedir. Çünkü sıdk ve ciddiyetin her bir fiilimizde, her bir halimizde ve kâlimizde görünmesi yeterli olacak başkaca hârikalıklar aramaya gerek olmayacaktır. “Resul-i Ekrem’in (asm) her bir fiil ve her bir halinde sıdk lemean eder. Fakat her fiili ve her hâli harika olmak lâzım değildir.” (Muhâkemat) Sırrınca en büyük harikalık sıdk ve sadâkati gösterebilmektir. Parlak makamları nazara alan zatlar ise hakikat kahramanları olan Nur Talebelerinin bu hâlini anlayamamakta, maddî veya manevî olarak kendilerince parlak makamlarda gördükleri zatların peşinden giderek Nurlar’dan tam istifade edememekte veya tamamen mahrum kalmaktadırlar.

Sıdk ve ciddiyet rabıtalarına sımsıkı sarılarak hakikat zemininden uzaklaşmamak duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*