Son şahitlerden Selâhaddin Akyıl Ağabey

Selâhaddin Akyıl Ağabey aslen Van’lıdır. 1933 yılında dünyaya gelen merhum, 1953 yılında ilk defa Üstad Bediüzzaman’ı görme mazhariyetine ermiştir.

Kendisiyle uzun yıllara dayanan hukukumuz vardır. Üstad’a ve talebelerine dair çalışmalarımızda bize daima rehberlik etmiştir. Nur hizmeti içinde sadâkati ve vefasıyle öne çıkan Selâhaddin Ağabey, son yıllarda İzmir’e taşınmıştı.

Van’da bulunduğumuz 1970’li yıllarda vakfettiği mekânda hatıralarını kendisinden çokça dinleyip not etmiştik.

Van merkez Hacı Osman Camii civarında, Molla Hamid Ekinci Ağabeyin dükkânına bitişik Nur Ticaret levhasının asıldığı kendine ait dükkânında günlerimiz geçti. O yıllarda yanında çalışan Erciş’li Muzaffer Küçükyıldız da vardı. Zamanımızı bir gurup genç arkadaşla, Molla Hamid, Selâhaddin Akyıl, Muzaffer Küçükyıldız, Raif Zernekli, Bitlisli Hacı Raşid Övet, Kâmil Koyuncu, İsmail Öngel, Halil Uslu gibi fedakâr arkadaşlarla Üstadı ziyaret ederek yakından tanıyan simalarla birlikte koşuştururduk.

 

Allah rahmet eylesin, Yeni Asya’nın yönetim kurulu üyeliği de yaptı Selâhaddin Ağabey. Nurlar’a hizmette adeta yarış halinde hareket ederdi. Gazetemiz Yeni Asya’ya da, Risale-i Nurlar’ın tanınmasına da çokça yardımları olmuştu. Hiçbir feda- kârlıktan kaçınmazdı.

Merhuma ait Nur Ticaret, Van’daki bütün Nur Talebelerinin uğrak yerlerinden biriydi. Molla Hamid Ekinci’nin de o yıllarda, Nur Ticarete yakın dükkânı vardı.

Van’dan İzmir’e taşındıktan sonra da irtibatımız devam ediyordu. Araştırmalarımıza İzmir’den de katkıda bulunuyordu.

 

Üstad Hazretleri’ni 1956 yılında ve sonrasında çok defa Emirdağ’da ziyaret eden Selahaddin Akyıl Ağabeyin mezkûr hatıraları bizde mevcut.

Üstad’ın Van’lı talebelerinden Çaycı Emin Bey’le de çok yakın alâkadarlık içinde olan Selâhaddin Ağabeye Allah’tan rahmet niyaz ederken kısa bir hatırasını anlatmak istiyorum, şöyle ki:

“1953’te bir gün Molla Hamid’ le karşılaştım. Bana, ‘Sana Sey- da’nın kitaplarından verelim’ dedi. Ben de bir şey söylemedim. Çünkü o zamana kadar Üstadı görmemiştim, tanıma- mıştım. Sonra akşam evimde amcamlarla konuşuyorduk. Mol- la Hamid’in bana söylediklerini söyledim. Amcam, Üstadı önceden tanıyormuş; büyük bir zat olduğunu çok kısa ifadelerle anlattı. O zaman içime bir merak düştü. Zaten kitaba da çok meraklı idim. Durmadan çeşitli kitaplar okuyordum.

“Sabahleyin, doğru Molla Hamid’e gittim, kitap istedim. Bana geniş ebatlı daktilo ile yazılı Elhüccetü’z-Zehra Risalesi’ni ver- di. Gittim biraz okudum, baktım benim şimdiye kadar okuduğum kitaplara benzemiyor. Bunu anlamak için, üzerinde çok durmak lâzım. Benim de askerlik zamanım geldiğinden hemen gideceğimi düşündüm. Kitabı babaanneme emanet olarak bıraktım. Fakat o kitabın daktilo ile yazılıp geniş ebatlı çok cazibeli oluşu hâlen gözümün önünde.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*