Yeşil makyajlı kızılı tanıyor musunuz?

Çoğu okuyucularımız, şu yazılarla fevkalâde kıymetli zamanlarını heba ettiğimizi düşüneceklerdir belki de. Fakat dikkatlice bu mevzuyu sonuna kadar takip edecek sabırlı ve ufuk sahipleri, “bileşik su kaplarına” dönen dünyamızda, birçok hakikatin, Kur’ân ve iman düşmanlarınca sosyal hadise ve yapılarla perdelendiğini göreceklerdir.

Âlem-i İslâm’ın kaderi ve geleceğinin, Avrupa ile aynı teknede yoğrulduğunu daha önce de yazmıştık: Hıristiyan olması, ahir zamandaki bu din karşıtlarının ancak İsevîlerce mağlûp edilebilmeleri, doğru demokrasinin ise AB topraklarından dünyaya yayılacağı realitesi ve Bediüzzaman’ın; “Avrupa üflüyor, biz oynuyoruz” hakikati gibi çok önemli paradigmalar, Nur Talebelerinin Avrupa üzerinden dünyaya yayılan hareketlerin mahiyetini, doğru bir şekilde anlatma zaruretini ortaya koyuyor. Yani, ahir zamanın amansız ve emansız düşmanları Avrupa’dan çıktığı gibi, panzehri olan Müslüman-İsevî ittifakının da adresi Avrupa’dır.

AB’nin amiral gemisi ve Bediüzzaman’ın övgüsüne mazhar olmuş Almanya demokrasisi üzerinden dünya demokrasilerine musallat “YEŞİLLER“ hareketinin mahiyetini, ancak ahir zamanın mahiyetini Risale-i Nurlar’dan okuyanlar izah edeceklerdir görüşündeyiz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda Almanya’yı hedef alan “SEMAVÎ DİNLERE DÜŞMAN, MARKSİST EMPERYALİST ŞİMAL CEREYANININ” sebep olduğu acıları halâ çekiyoruz. Yeni felâketleri önlemek ve sınıf çatışmaları metoduyla dünyamızı kan gölüne çeviren “ŞERİR HAREKETLERİ” önlemenin yolu, onların mahiyetlerini kamuoylarına anlatmaktan başka şekilde olamaz.

Avrupa’da ve bilhassa Almanya’da “Yeşiller Hareketi” namıyla ortaya çıkarak partileşen bu zümre, kimliğindeki Marksizm’i herkese ilân etmese de inkâr cihetine gitmemiş. Bu hareketin kurucuları, ideolojisi, programındaki pek çok noktalar ve kısmî icraatları; her halükârda solcu ve Marksist olduğunu ortaya koyuyor. Bu partinin neden açıktan açığa Marksizm’e ve sola programıyla sahip çıkmadığı noktası herkesin dikkatini çektiği gibi, bizim de dikkatimizi çekiyor. Aşağıda vermeye çalışacağımız bilgiler, inşaallah pek çok sorumuzun cevabını verecektir kanaatindeyiz.

Avrupa’daki bütün partilerin dayandıkları fikirleri, ideolojileri, tarihi arka plan yapıları ve programlarını incelediğinizde, Asya demokrasilerindeki “ŞAHISÇILIK VE FERDİYETİN” siyasî partiler için geçerli olmadığını bizzat müşahede edersiniz. Yeşiller hareketini bu adeseden ele aldığınızda; ideolojisi, uluslar arası çalışmaları esas alması, devrimciliği, klâsik ahlâk ve geleneğe köklü itirazı, LGBT ve Feminizme taraf olması itibarıyla bu partinin, Marksist bir sol hareketi olduğunu açıkça görüyorsunuz. Risale-i Nur’un bahis ettiği “İNKÂR-I ULÛHİYET”, yani Yaratıcıyı inkâr ve redd düşüncesinin, insanların sosyal hayattaki ihtiyaç ve endişelerini esas alarak, birçok şekle girip renge boyandığı gibi; Almanca konuşan coğrafyada da “Yeşiller” olarak yansıma yapıyor.

“YEŞİLLER HAREKETİNİN” diğer sol partilerle birlikte sahaya çıkmayışının sebeplerini araştırırken, belki öncelikle Marksizm’in Avrupa tarihi içindeki “GÖMLEK DEĞİŞİMLERİNİ” veya yeni kollarını incelemek gerekiyor. 1923’e kadar Avrupa’yı ihtilâllerle sosyalizme kazandırmayı düşünenlerin bir kısmı, Almanlara mağlûp olmalarıyla birlikte Frankfurt ve diğer ideolojik mekteplere sapacaklardı. Hürriyet ve demokrasinin gelecekte kuvvetleneceğini öngörü ile tesbit eden birçok sol deha; askerî veya başka imkânlarla sınıf çatışmasından elde edecekleri neticelerle ihtilâl olmayacağını kabul ederek, Marksist kapitalizme geçiş yapacaklardı. Kendilerine “YENİ LİBERALLER” ismini alan bu hareketin içindeki bazı ihtilâlci fıtratlar, 1968 talebe hareketlerinden sonra dernekçiliğe ve siyasî particiliğe yöneleceklerdi. Global sermaye ile Marksist solun birlikte propagandasını yaptıkları “YEŞİLCİ SİYASî PROFİLLERİN” ekserisi bu anarşist nesilden oluşacaklardı. Yani bizdeki Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşlarının siyasete yöneldiklerini düşündüğünüzde, Yeşiller hareketini az-çok anlarsınız. Bizde de; 68 kuşağının anarşistleri vurulmasaydı veya idam edilmeseydiler, belki de Ertuğrul Kürkçü ve arkadaşları gibi TÜSİAD’a dâhil olacaklardı denilebilinir.

Bu hareketin kurucuları veya öncüleri olarak kahramanlaştırılanların ekseriyetinin Batı Almanya komünist hareketi (KBD) mensupları olması, buradaki Marksist devamlılığı gösteriyor. Meselâ Aşkenaz anne-babadan doğma John-Bendit’ten tutunuz, en yakın arkadaşı eski anarşistlerden Joshka Fischer’e kadar… Veya Alfred Willi Rudolf Dutchke’den Baden-Württenberg’li Winfried Kretsch’e ye… Hatta Alman komünistleri Dutschke’yi Che yerine koyacaklardı. Komünistlerin sosyolog olarak andıkları bu anarşistin Frankfurt Okulu düşünürlerinden Lucas’ı incelemesi de Yeşiller hareketinin Neocon ve Neoliberal bir karışımla Marksizm’i devam ettirdiğini gösteriyor. Çok ilginç bir haberi Pinews.Net geçmişti: Yeşiller Partisi’nin gençleri Lenin ve Stalin’in yolunda ilerleyeceklerdi. Yine “in planet wissen.de de, Natalie Mustermann’ın Rudi Dutchke hakkındaki yazısı, bahsettiğimiz hususlarla alâkalı daha fazla bilgiyi satır aralarında veriyor. Bu arada, hem Avrupa’da ve hem de Amerika’da bayraklaştırılan Patra Kelly de bu ekibin manevî liderlerinden sayılır ki, 1992’de erkek arkadaşı tarafından öldürülmüştür.

Bu günlerde, hedef olarak AB’yi esas alan global Marksistler, Almanya siyasetini “Yeşiller hareketi” ile karıştırıp, Alman demokrasisini zayıflatmanın yollarını arıyorlar. Arkalarındaki büyük sermayedarlar, küresel bütün sol örgüt ve partiler ile basit hesaplar içindeki bazı Alman politikacıları, Yeşiller hareketi ile Avrupa Demokrasisine darbe vurmaya çalıştıklarından, YEŞİLLER meselesini gündemimize alıyoruz. Bilhassa global Marksist kapitalistlerin, Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra tezgâhlarını Çin Komünist Partisi’nin himayesine taşımalarıyla, hem Yeşiller hareketinin, hem Neoliberal sermayesinin, hem küresel ihtilâl ve savaşlar peşinde koşuşturan Neocon’ların oluşturdukları bu büyük tehlikeye dikkat çekmememiz, insaniyetimizle çelişeceğinden, sizi de rahatsız ediyoruz. Bu hareketin keyfiyet veya kemiyetinden ziyade, bir parti aracılığıyla Avrupa’dan açacakları kapıdan girecek tahribatların büyüklüğü herkesi şimdiden endişeye sevk etmeye başladı.

Genelde, küresel tahribatçı dinsizlik cereyanlarına karşı ABD ve AB ile birlikte karşı duruyorlardı. Söz konusu küresel deccaliyet, bundan böyle bütün kuvvetini toplayıp AB’ye karşı hamleye girişecektir. Önemli ve kritik bir döneme girdiğimizden “Yeşiller Hareketinin” mahiyetini, ittifaklarını, hedeflerini Avrupa’daki Müslümanlara anlatmaya devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*