Çünkü merhamet ve şefkat vurgularının en çok seslendirilmesi, onun da ötesinde içselleştirilip hayatın her alanına yansıtılması gereken son derece kritik ve zor bir süreçten geçiyoruz.
Gün geçmiyor ki, şiddet, dayak, kavga ve cinayet kurbanı çocukların, genç kızların, kadınların ve erkeklerin acı haberleri medyada yer almasın.
İşin garibi, bu trajik olayları provokatif görüntüler, acıklı sözler, dokunaklı sunumlar ve etkileyici müziklerle duyuran televizyon kanalları, yayınladıkları dizi ve filmlerdeki “aksiyon” sahneleriyle topluma boyuna “şiddet” pompalıyorlar.
Ekranlar vurdulu-kırdılı, kavgalı-dövüşlü, silâhlı, ölümlü, cinayetli, mafyalı, savaşlı film ve dizilerden geçilmediği için, bilhassa çocuklar ve gençler ürkütücü bir “şiddet telkin ve propagandası”na maruz kalıyorlar. Sonra da bunun tezahürlerini davranışlarıyla göstermeye başlıyorlar.
Mafya dizisi “kahraman”larına özenip onları taklit eden, ekranda gördüğü cinayet sahnelerini gerçek hayatta da uygulamaya kalkan, çok sıradan sebeplerle sopalı-bıçaklı kavgalara tutuşan çocukların kurduğu sokak çeteleri durduk yerde türemiyor; sistematik bir şekilde teşvik ediliyor.
Kurbanı küçücük çocuklar ve gencecik kızlar olan tüyler ürpertici vahşi cinayetlere ne demeli?
Keza zavallı hayvanlara, çiçeklere, çevreye,,,
Genel yayın anlayışları ile şiddeti körükleyen medya organlarının habercilik üslûbu bile şiddet dolu. Özellikle gerilimli ve tartışmalı konularda kullanılan şiddet dili, makulde ve sağduyu çizgisinde uzlaşma imkânını iyice zayıflatırken, anlaşmazlıkları çatışmaya dönüştürme istidadında.
Ki, terör fitnesinin bir türlü söndürülemeyip, tam tersine azgınlaşarak devamında, istibdad-ı mutlakın ürettiği şefkat ve merhametten yoksun politikalar ve bunların resmî ideoloji cenderesindeki eğitim ve medya kanallarıyla propagandası da son derece önemli bir etki ve paya sahip.
Onun için, evvelâ bu kaynağı kurutmak, şiddet üreten müstebit ideolojik zihniyetin yerine, ahlâkî değerlerle donatılmış bir demokrasi kültürünü hakim kılmak gerekiyor. Ve yanı sıra, yoğun bir şefkat ve merhamet “bombardımanı.”
“Hayat-ı içtimaiyeyi idare eden en mühim esas olan hürmet ve merhamet gayet sarsılmış” diyen ve bu durumun “bazı yerlerde biçare ihtiyarlar, peder ve valideler hakkında dehşetli neticeler verdiğine” dikkatleri çeken Bediüzzaman (Kastamonu Lâhikası, s. 206), “Bu millet ve vatanın hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halâs olmak için lâzım ve zarurîdir” dediği beş esastan birini de merhamet olarak ifade ediyor (a.g.e, s. 347).
Ve bu esasları temin ile asayişin temel taşını tesbit eden Risale-i Nur’un, girdiği her yerde bu noktalardaki tahribatı tamir ettiğini vurguluyor.
Risale-i Nur dersleriyle yetişen ve sayısı on milyonlara erişen nesillerin, tahkikî imana dayalı yüksek ahlâkî hasletlerle de temayüz etmeleri, bunun yaşanan hayattaki müşahhas tezahürü.
Evvelce gözünü bile kırpmadan birçok cana kıyan azılı katillerin, tutuldukları hapishanelerde Nur talebeleri ve Risale-i Nur dersleriyle tanıştıktan sonra tahta kurularını öldürmekten dahi çekinen bir hassasiyete sahip hale gelmeleri de.
Dolayısıyla, hak yerine kuvveti, fazilet yerine menfaati, ittihad ve dayanışma yerine mücadeleyi esas alan materyalist felsefenin ürettiği şiddet, kaos ve anarşiye karşı hakkı, ahlâk ve fazileti, şefkat, merhamet ve muhabbeti, velhâsıl Yaratıcının fıtratımıza koyduğu bütün insanî değerleri teşvik edecek topyekûn bir seferberlik başlatılmalı ve bu istikametteki çalışmalarda Risale-i Nur’dan da âzamî şekilde istifade edilmeli.
Diyanet’in bu seneki Kutlu Doğumla başlattığı merhamet seferberliği de buna vesile kılınmalı.
Benzer konuda makaleler:
- Hürmet, merhamet, emniyet seferberliği
- Şiddetin ilacı da iman
- İnce ince mânâlar ve yaşamak…
- Diyanet İşârâtü’l-İ’câz’ı Ramazan’da neşredecek
- Şiddet-i İkaz Şiddet-i Muhabbetten Gelir
- İnsanın kalbinden merhamet çıksa…
- İslâm, kadına hakkını veriyor
- Bahar geldi uyanın!
- Hanımlar taifesinden tablolar…
- Bediüzzaman ve anarşi
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun