“Suçlu´´ kim?

Son zamanlarda sıkça duyuyoruz, “kapkaç”, “hırsızlık”, “dolandırıcılık”, “tinerci”, “mafya” kelimelerini. Aktörlerse henüz ilköğretim, lise ya da üniversite çağlarındaki gençler olarak görünüyor. Biraz dikkatli baktığımızda ise, okul sıralarında, fakülte anfilerinde olması gereken bu insanların aktör değil, sadece figüran olduklarını fark edebiliyoruz.

Nüfusumuzun büyük bir oranının gençlerden oluşmasıyla övünürüz. Ancak bu “nicelik” “nitelik”ten yoksun kaldığı müddetçe, pek iç açıcı manzaralarla karşılaşamıyoruz. “Dinamik” olduğu için gurur duyduğumuz nüfusumuz, bir takım suç örgütlerinin elinde olumsuz bir enerji yayıyor.

Toplumun çözüm bekleyen bu büyük problemine dikkat çeken Genç Yaklaşım Ekim sayısının kapak konusunu “Gençler ve suç” olarak seçmiş.

Dr. Gıyasettin Ekici suç kavramından yola çıkarak kaleme aldığı yazısında, kuralları “içselleştirme”nin önemine değiniyor. Ekici, “Herkesin vicdanında bir zabıta olmadığı sürece herkesin tepesine bir zabıta gerekecektir” diyor.

Yasemin Güleçyüz ise, “ayrıntı” gibi görünen bir noktadan hareket ederek soruna parmak basıyor: “Kolay yoldan köşeyi nasıl döndüğünü iftiharla anlatan babasını merakla dinleyen çocuk, ilerde babasından bir adım önde atılır hayata ve topluma bir dert olur. ‘Baban sorarsa sakın söyleme, şöyle de..’ sözleriyle çocuğunu yalana alıştıran anne, müstakbel bir dolandırıcı yetiştirdiğinin farkında mıdır acaba?”

Dr. Fatih Menderes de ailenin rolüne dikkat çekiyor: “Hükümlü gençler üzerinde yapılan bir araştırmada da suçluların % 22’sinin dağılmış ailelerden geldiği, % 48’nin de çeşitli nedenlerle ana-babasından ayrı kaldıkları belirtilmiştir. Bu çalışmalar gençlerdeki davranış bozukluklarının 83 ana sebepten doğduğu ve bunların %90,36’sının gencin dışından yani aile ve yakın çevresinden aldığını ortaya koymuştur. Buna göre saf ve temiz olarak dünyaya gözlerini açan çocuğun ileride iyi veya kötü, nasıl biri olacağını belirleyen büyük oranda sosyal çevresidir.”

Peki ne yapmalı? Cezaevleri suçluları ıslah edebiliyor mu? Bu konuda yıllardır dile getirilen olumsuz görüşleri biliyoruz. Pratikten gelen bir isim olan emekli infaz koruma emekli memuru Kâzım Bayındır da, içimize su serpmiyor. Bayındır’ın verdiği örnek ibret verici. “Meselâ adam bir hırsızla arkadaşlık yapıyor. O arkadaşı yüzünden suç işlemeden hapse düşüyor. o­nun suçsuzluğu anlaşılana kadar o hırsızlar o­nu da eğitiyor. Suçsuz genç dışarıya çıktığında o işin ustası oluyor” diye anlatıyor eski “gardiyan”.

Dünden itibaren Şehr-i Ramazan’ın manevî havasını solumaya başlıyoruz. Yusuf Sönmez, “Ramazan Günlüğü” başlıklı hikâyesiyle bize bu ulvî atmosferi yaşatıyor.

Ekim ayı ayrıca üniversitelerin yeni akademik yılının başladığı bir ay. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, “Nasıl bir üniversite mezunu istiyoruz?” sorusunu ortaya atarak, her şeyin üniversiteye endekslenmesini, gençliğin önünün kapalı olmasını eleştiriyor ve “Üniversite eğitimi öğrenciye ne kazandırmalıdır?” diye soruyor.

www.gencyaklasim.com

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*