Bugün Ramazan iki geriye ne kaldı ki?

Rabbimize şükürler olsun.
Bu sene de bizi, mübarek Ramazan-ı Şerif ayına vâsıl eyledi. Ve bu gün ikinci gündeyiz. Tam bunu yazınca, başlıktaki garabeti merak ettiniz gibi geldi.

Evet, başlıktaki ifadeyi anlatayım: Eski arkadaşlarımızın çoğu, rahmetli İhsan Paşalıoğlu’nu tanır. Vefat ettiğinde, ona bir tâziye yazısı da yazmıştık. (https://www.yeniasya.com.tr/osman-zengin/pasalioglu-allah-sana-rahmet-eylesin_219902) Allah rahmet eylesin, renkli şahsiyeti olan biriydi. Yazarlık ve şairlik hususiyeti de vardı. Yeni Asya’da bazen onun şiirlerini görürdünüz.

Bundan seneler önce Ramazan sayfasına, “Ramazan takvimi”ni o yazardı. Orada ikinci günden bahsederken “Bugün Ramazan iki/ Geriye ne kaldı ki?” diye yazmıştı. O zaman da tabiî, Ramazan yaz ayına denk gelmektedir. Bunu okuyan, İhsan Abinin eski arkadaşlarından, Ankara’daki Nazif Özer Ağabeyimiz, biraz da lâtifeli kızarak telefon açar, “Paşalı, Paşalı!!! Zaten sıcakta oruç tutuyoruz. Dur bakalım daha yeni başladık. Niye, sanki bitiyormuş da, sonlara geldik gibi ‘geriye ne kaldı ki?’ diye, bizimle dalga geçiyorsun?” demiş. (Tabiî, bu iki muhterem abimizle de, 70’li senelerde Ankara’da beraber olduğumuzdan, bunların samimiyet ve birbirine yaptıkları şaka ve lâtifelerini de bildiğimizden, gülmüştük.) Bunu, hem kendisi, hem de Nazif Abi sonradan anlattı.

Evet başlığı da böyle izah ettikten sonra, gelelim Ramazan’a. Geçen sene aramızda olup, bu sene berzâh âleminde olanlara selâm ve rahmet olsun. Ama vâsıl olup da, meşrû bir mazereti olmadan, Ramazan’a hürmet göstermeyenlere de veyl olsun!

Takriben, bu seneki orucumuzla inşâallah, 60 seneye yakın bir oruç tutmuş olacağız. İki kış, iki yaz oruçları tuttuk. Bu uzun müddet zaman diliminde çok şey görüp, çok şeyler yaşadık. O eski günlerimizin hatıralarını, “Ramazan sevinci” kitapçığımızda anlatmıştık.

Enteresandır, bu seneki, o geçmiştekilerine benzemiyor. Bu sene, buruk bir Ramazan’a giriyoruz. Beş vakit namaz kılmadığımız, o çocukluk günlerimizden beri kıldığımız neş’eli teravih namazlarını, bu sene camilerde kılamayacağız maalesef. Ona da üzülüyoruz. Artık, topu topu kırk beş dakika süren o namazı bile kuşa çevirip, hemen kaçmak için, camilerin en arkasında duran “sekiz rekâtlıklar” da sevinsin bu sene.

Milleti, her sene kazıklayan, Ramazan fırsatçıları da baksın bakayım noluyormuş?

Yine bu mübarek aydan önce “fiyat ayarlaması” zammıyla, insanlara pide satanlar ne yapacak acaba? İftar vaktine yakın, “en tatlı kuyruk” da olmayacak bu sene.

Ya o, “Ramazan mönüsü” kazığı ile, 20 liralık yemeği, en az iki misline satan lokantalar ne yapacak acaba?

Bu gibi menfî şeyleri uzatmamız mümkün. Sizler de, çoğunu biliyorsunuz zaten.

Öyle veya böyle, Ramazan’a girdik. Rabbimiz; sıhhat ve selâmetle oruç tutanlardan eylesin! İnşâallah, şu virüs musîbetini de bir an evvel başımızdan defedip, hiç değilse, bayram namazını cemaatle kılmamızı nasib etsin inşâallah.

Bu mübarek günler, Kur’ân’ın ifadesiyle “sayılı günler”dir. Sayılı gün dediğin ne ki? Hemen gelir geçer.

Eeee ne demiş rahmetli? “Bugün Ramazan iki/ Geriye ne kaldı ki?”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*