Bulutların üzerinde

Esrar, eroin, kokain derken denemediği uyuşturucu kalmamıştı. Beş liralık paketlerle alınan zehire para yetiştiremez olmuştu. Vücudu her gün daha fazlasını isterken bulduğu bütün parayı uyuşturucuya harcıyordu. Günde iki yüz, üç yüz lira harcar hale gelmişti. Uyuşturucu parası temin etmek için yoldan gelip geçenden para dileniyordu. Buna ‘sinyal çekmek’ diyorlardı. Derken uyuşturucu parası için hırsızlık yapmaya başladı. Başlangıçta dumanını çekerken bir süre sonra bu da yetersiz kaldı. Her gün onlarca kez kullandığı eroin nedeniyle damarları delik deşik oldu. Eroin almadığı zaman ağrılar ve kan ter içinde kalıyor, kriz geçiriyordu.

“Ben giderek, ben olmaktan çıkmıştım. Aynaya baktığım zaman kendimi tanıyamaz hale geldim. Elli kilodan otuz sekiz kiloya düştüm. Çevremdekiler benden uzaklaşmaya başlamıştı. Hayatı hem kendime hem de yakınlarıma zehir ediyordum. Annemin karşısına geçip eroini onun gözleri önünde alıyordum. Kollarım morluktan ve şişlikten iğne yapılamaz hale gelmişti. Vücudumda iğne yapılabilecek damar kalmamıştı. Bacaklarım sürekli balon gibi şişiyor, yürüyemeyecek hale geliyordum. Kollarım, bacaklarım derken boynumdaki damarlara gelmişti sıra. Boynumdakileri de bitirdikten sonra kasığımdan iğne yapmaya başladım. Her gün eroini bırakma kararı alıyordum ama ertesi gün krize girince tekrar sarılıyordum.” (Doğan Haber Ajansı).

Halbuki bir zamanlar kendini; dünyada uyuşturucuya başlayacak en son kişi olarak görüyordu. Arkadaş çevresi bu güvenini yerle bir etmişti. Kendisini teşvik ederek ‘bulutların üzerinde’ dolaşacağını ve bundan büyük bir ‘mutluluk’ hissedeceğini söylemişlerdi. Hem canım ‘bir sefer denemekle’ bir şey olmazdı. O da bir sefer denemiş ve bir daha yakasını kurtaramamıştı.

Nitekim bir psikiyatrist ve psikoterapist ‘madde bağımlılığı’ konusunda şu tespitleri yapmaktadır: “Toplumun en küçük birimi olan ailedeki yapısal sorunlar, maddi ve manevi değerlerdeki zayıflamalar ve bozuk iletişim tarzları uyuşturucu bağımlılığında önemli bir yer tutuyor. Ayrı yaşayan, boşanmış veya sürekli kavga eden ebeveynlerin çocuklarında ruhsal travmaya bağlı uyuşturucu sorunları görülebiliyor. Yine çok küçük yaşta anne babasını kaybeden çocukların önemli bir risk grubu olduğunu görüyoruz. Aile içinde istediği değeri bulamayan, duygusal ihtiyaçları karşılanamayan gençler bu ihtiyaçlarını aile dışı ortamlarda aramaya yönelebiliyorlar. İşte bu noktada, girdiği ortamların nitelikleri gençlerin gidecekleri yolu tayin ediyor. Eğer iyi bir arkadaş grubuna düşmüşlerse kendilerini kaostan kurtarıp yollarına sağlıklı bir şekilde devam edebiliyorlar. Lakin kötü bir arkadaş grubuyla karşılaşmışlarsa tehlikeli bir yolculuğa ilk adımı atmış oluyorlar. Bu yolda karşılaştıkları en büyük tehlike ve tuzak ise uyuşturucu oluyor.”

“Esrar gibi maddeler insan beynindeki önemli kimyasalların aşırı tüketilmesine, eksilmesine ve bunun neticesinde de ruhsal bozukluklara sebep oluyorlar. Depresyon, panik, korku, kaygı, paranoya, takıntı rahatsızlıkları bunlardan bazılarıdır. Ancak çok daha önem arz eden bozukluk şizofrenidir. Son zamanlarda ani gelişen şizofreni vakalarında akla ilk esrar gelmektedir. Esrara bağlı şizofreni günümüzün en ciddi ruh sağlığı sorunları arasına girmiştir.”

“Dünyanın en itibarlı bilim dergisi Lancet’te yayınlanan bir araştırmada esrar içen bireylerde şizofreni riskinin %40’lara yükselebileceği bildirildi. Amerika’da yapılan bir başka araştırmada da esrarın şizofreni riskini en az 7 kat artırdığı ortaya kondu. “Ottur günahı yoktur” diye hafife alınan esrar, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerde 2004 yılında bir dönem kullanması ve bulundurulması suç teşkil etmeyen maddeler kapsamına alınmıştı. Ancak bu yasadan sonraki beş yıl içinde şizofreni hastalığında patlama yaşandı. Bunun üzerine yapılan araştırmalarda yukarıdaki sonuçlara ulaşıldı. Bunun üzerine bu ülkelerde hızla yasal düzenlemeler yapıldı ve esrar kullanmak da bulundurmak da suç kapsamına alındı.” (https://www.adnancoban.com.tr/madde-bagimliligi).

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre uyuşturucu kullanımı nedeniyle dünya genelinde her yıl 200 bin kişi hayatını kaybediyor. Uyuşturucudan ölümlerde de başı ABD ve Rusya çekiyor. Dünyada uyuşturucu kullanan insan sayısı ise 250 milyon civarında.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2015 raporuna göre doğal, yarı sentetik ve sentetik olmak üzere 200’ün üzerinde uyuşturucu madde türü bulunuyor. Bunlar arasında en fazla bilinenler opiatlar, kokain, kenevir, amfetamin ve yeni psikoaktif maddeler olarak sıralanıyor.

Türkiye nüfusunun %15,8’i 15-25 yaş grubunda. 12 milyon 971 bin 396 çocuğumuz madde bağımlılığı riskine karşı savunmasız durumda. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon insan madde ve davranış bağımlısıdır. (6 Ocak 2021) (https://ihh.org.tr › turkiyede-10-milyon-madde-bagimli).

İstanbul esrar kullanımında 10 kentin yer aldığı listede Barselona’dan sonra ikinci sırada yer aldı. Eroin kullanımında da ABD’nin New York kentinin ardından ikinci sırada yer alan İstanbul, kokain kullanımında ise başka kentlerin gerisinde yer alıyor. (7 Nisan 2021).

Aklı olmayanın dini de olmaz ilkesinin yer aldığı İslâm’da, sarhoşluk haramdır. Sarhoş eden bir şey, beyin işlevlerini etkileyerek akıl dinamiklerini ortadan kaldırır. Bu sebeple İslâm toplumlarında aklı korumak esastır ve sarhoşluk veren ‘içki’ler yanında her türlü uyuşturucu yasaklanmıştır. Çünkü bunlarda da sarhoş edici özellik vardır.

Âyeti kerimede: “Ey inananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz, şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz” (Mâide Suresi, 90) ve hadislerde genel olarak sarhoşluk veren sıvı veya katı bütün maddelerin içilmesi, kullanılması yasaklamıştır. “Sarhoşluk veren her içki haramdır” (Buhâri, Vırdû, 81, Eşribe 4, 10; Müslim, Eşribe, 67-68); “Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.”(Ebû Dâvud, Eşribe, 5: Tirmizî, E,fribe, 3); “Her sarhoşluk veren şey içki (hamr) hükmündedir ve her sarhoşluk veren şey haramdır.” (Müslim, Eşribe, 7375; Buharî, Edeb, 80).

Bediüzzaman Hazretleri de ‘gençlik psikolojisi’ni dikkate alarak yaptığı uyarıda şöyle demektedir: “Gençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez; bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker; ve bir saat sefâhet keyfiyle, bir nâmus meselesinde, binler gün hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur. Bunlara kıyasen, bîçare gençlerin çok vartaları var ki, en tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar.” (Sözler, s.241).

Hüseyin ÇETİNSOY

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*