Çare, Risale-i Nur ile musalahadır

Yüz yıla yakındır yüzde yüz yerli ve Kurânî bir çığır olan Risale-i Nur hareketine muarız durumda bazı fikir ve cereyanlar var.

En başta Kemalizm olmak üzere, Kemalizmin muhtelif versiyonları. Bir de dahilde-hariçte ittifak halindeki mason ve zındıka komiteleri ki, bunlar, dünden bugüne daima o Nur hareketini durdurmaya, karalamaya ve her yönden zarar vermeye çalıştılar.

Bütün o menfi cereyanlar, elli sene baskı, hapis, yasaklama ve mahkemeler yoluyla uğraştıktan sonra, kırk-elli yıldır bu kez münafıkane metotlarla Nur’un tesirini kırmak için var güçleriyle çabaladılar, çabalıyorlar.

Ne var ki, maddî-manevî, resmî-sivil bütün kuvvetleriyle yüklendikleri halde, o Nur’u yine de söndüremediler. Asla ve kat’a mağlup edemediler. Nitekim, Risâle-i Nur, Türkiye’de olduğu gibi dünya sathında da galibâne bir şekilde tesirini icraya devam ediyor. Haza min-fadli’r-Rabbî.

*

Bir asra yakındır yaşanan hâl-vaziyet, Risâle–i Nur’da mağlûp edilemeyen bir dehânın varlığını tesbit ile tescil ettirdi. Madem ki, mağlûp edilemedi ve edilemiyor, o halde onunla barışma yoluna gitmeli.

Evet, kim bu vatanın ve milletin hayrını düşündüğü halde Risâle–i Nur ile muaraza-mücadele ediyorsa, artık yaptığı kavgadan vazgeçmeli ve onunla musalaha cihetine gitmeli. Başka türlü bir hareketin kimseye faydası olmadığı gibi, bundan sonra da olmaz, olamaz. Çünkü, bu Nur’un vatana-millete sadece faydası oldu ve hiçbir zararı dokunmadı. Aksini iddia eden, şu geçen yüz sene içinde vuku bulmuş bir tek, sadece bir tek sâbıka göstersin.

Evet, şükürler olsun, Nur hareketinin mahcup edecek, yüz kızartacak hiçbir vukuatı yoktur. Bu noktaya Nur Talebeleri dikkat ettiği gibi, karanlık odakların provokasyonlara ve leke sürme çabasına mukabil, Cenâb-ı Hak, bu hizmet-i imaniye dairesinde bulunanları inayetle muhafaza ediyor.

İHTAR: “Risâle–i Nur’a karşı gizli düşmanlarımızdan bazı zındıkların şeytanetiyle çevrilen plânlar ve hücumlar inşaallah bozulacaklar. Onun şakirtleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez, Cenâb–ı Hakkın inayetiyle mağlûp edilmezler.” (Tarihçe–i Hayat)

*

Her yönüyle Kur’ân’ın malı olan Risâle–i Nur, aynı kudsî kaynağa dayalı birtakım ölçü ve prensipleri bulunan, aynı zamanda orijinal ve kendine has bir hizmet ve mücadele tarzını ihtiva eden bir hareketin adıdır.

Bu hareketin bir şahs–ı mânevisi vardır ve bu şahs–ı mâneviyi teşkil eden “cemaatleşme şuuru”nun mayası, 1926–27’lerde Barla’da atıldı.

İşte, o gün bugündür, bu Nur hareketi bütün unsurlarıyla meydandadır ve umumun tetkikine-tahkikine gayet şeffaf bir şekilde açıktır. Şimdiye kadar, kasdî karalama dışında kimse onda bir kusur, bir kan lekesi, bir ihanet şüphesi, bir cinayet sâbıkası bulamadı.

O halde, bu vatanda yaşayan resmî-gayr-ı resmî çevreler yeniden bir muhasebe yapmalı. Kimsenin yok edemediği, ortadan kaldıramadığı bu hareket ile bir arada ve dostane bir şekilde yaşamanın çaresi bakmalı.

Nitekim, Kurânî bir çığır açan bu Nur hareketinin öncüsü olan Üstad Bediüzzaman da, Risâle-i Nur ile musalaha yapılması yönünde önemli tavsiyeleri var.

İşte onun 12. Şua’da yer alan söz konusu barışa, musalahaya yönelik bir ifadesi: “Elhasıl: Madem biz ehl–i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz; onlar da bizim âhiretimize ve imanî hizmetimize ilişmesinler.”

Birbirini karşılıklı kabule dayanan bu ifadesini tam teyid ve tekid eden bir başka ifadesi de Tarihçe–i Hayat isimli eserin Eskişehir Hayatı Bölümünde şöyle yer alıyor: “Ey efendiler! Beyhûde yorulmayın! Eğer aradığınız (sâbıka-vukût-ihanet) varsa, hiçbir ucunu bu kadar zaman bulamadığınızdan biliniz ki; onu (Risâle-i Nur’u) idare eden öyle acîb bir dehâ vardır ki, mağlûp edilmez ve mukabele edilmez. Çare–i yegâne, onunla musalahadır.”

Evet, demek ki, yegâne çare Risâle-i Nur ile barışmak, onunla musalaha yapmaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*