Ecevitli Yıllar

Sayın Ecevitlerin hüzünlü vedalarına mukabil yazı yazacağımı hiç düşünmemiştim. Tirajik jübilenin peşi sıra hiç beklenmedik yerlerden gözyaşıyla ıslanmış tebrikleri okuyunca azıcık irkildim. Bülent Bey yalnızca siyasî hayata veda etmişti. Anadolu terbiyesi hayattan çekilenlerin ardısıra acı konuşmayı hoş karşılamaz, ama Ecevitler çok uzun ve mücadele dolu siyasî hayatlarına nokta koyduklarını söylüyorlardı. Neslimizin Genelsekreterlik, Halkpartisi başkanlığı ve başbakanlığını yaşadığı Bülent Bey´in vedasına, kuşağım adına bir – kaç söz söyleme ihtiyacı hissettim.

 

Onun “Ulus Başyazarlığı” günlerini yaşamadık ama, demokrasiyi tahribe yönelmiş ateşli yazılarını okuduk. Ulus´taki günlerini demokrasi ve hürriyet uğruna canlarını yola koyanlardan işittik.

O da yenilikçilik, gençlik ve daha birçok vaadlerle İsmet Paşayı devirmişti. Karaoğlanlı günlerde seslendirdiği sloganlarla peşine taktığı kitleleri halkpartisi bir daha göremedi. 70´li yılların başında meydana gelen anarşi ve terör neticesinde hapislere konulmuş onbinlerce anarşisti afvederek “Halk Partisinin” mahiyetini ortaya koydu. Generallerle paslaşarak siyaset yapmayı huyedinmiş devlet partisinin avantajını kullanırken, yardımına Kıbrıs Barış Harekâtı da kavuşmuştu. Dine, dinî değerlere ve demokrasiye daha rahat vurma imkânı bulmuştu. Meşhur Kenan Evren´in yardımını Paşa´nın henüz Ordu Komutanlığında ve daha sonra Genelkurmaybaşkanlığında görmüştü. Demirel Muhalefetini ancak Evren´in yardımıyla püskürtebiliyordu. Zaman zaman doğu blokunu yardıma çağıracağını ima ile blöf ettiği de oluyordu. Öğrenciliğimizin en sıkıntılı zamanları onun başbakanlığı dönemine rastlar. Malatya – Çorum ve Kahramanmaraş olayları ile merhum Hamit Fendoğlu´nun şehadetini o dönemde yaşadık. Şiir, edebiyat ve fesahatini İslama karşı çok şirretlice kullanıyordu. Bazen konuşurken kendisinden geçer, Ulus´lu günlere gider ve karşısında Menderesi hayal ederek gençlik dolu bir zindelikle saldırırdı.

Üniversiteler, seksenden sonraki Güneydoğu vilâyetlerimize dönüşmüştü. Hergün beş – on yerde vurulmuş gençlerin naaşlarıyla yürüyüşler yapılıyordu. Kurşun yağmurları altında derslere girip – çıkıyorduk. Vatanın bazı şehirleri marksistlerce kurtarılmış, ailenin iffetini ve canını kurtarmak isteyenler bu şehirlerden başka diyarlara göçediyorlardı. Vatan içinde kurtarılmış kantonlar oluşturmaya çalışanlar, Ecevitin Parti teşkilâtında vazife alıyorlardı. Dinsizlik ve ahlâksızlık bunların en önemli özellikleriydi.

Ecevitli yılların hafızamda bıraktığı bir resim de alevî vatandaşlarımızla ilgili yapılan çalışmalardı. Masum insanlar politize edilerek siyasî cephelere sürülürken, tüm alevî vatandaşlarımızın halkpartili olduğunu efkâr-ı âmmeye tescil etmeye çalışıyordu. Daha doğrusu Alevî kitle “siyasî bektaşilik” şemsiyesi altında, ülkenin diğer insanlarından koparılmıştı. Bu hadise, yüzbinlerce alevi insanımızın dinsizliğe kaymasına sebep olacaktı. Hafızalarınızı zorlamanıza gerek var mı? Millet iradesinin parayla alınıp – satıldığı “vekil pazarı”da ilk olarak Ecevit zamanında kurulmuştu. Askerlere “Tencerenin dibi kara!” sözünü söyleten Bülent Bey olmuştu.

Bizim neslimiz Eceviti İslama ve Milli değerlere karşı bir idol olarak tanıdı. Gerçi 1980 den sonra yeni bir çizgi tutturmuştu. Milliyetçi Sol´u Türkiye ilk olarak Ecevitle yaşadı. Kemalizm ortak paydasındaki “Kurtçu – solcu” ittifağıyla Ecevit´in bir iyiliğini Türkiye görmüş olabilir: Kemalizmle gelen Türkçülüğün halkpartisinin bir versiyonu olduğunu isbat etmiş oldular. Hafızalar Ecevitlerle ilgili çok da güzel hatıraları tarihe sunamayacaklar. Onun “dürüstlüğünü” dillendirenler, Türkiye´nin Cumhuriyet döneminde en fazla Onun başbakanlığında soyulduğunu belki bilemiyorlar. Sıhhatinin bozulduğu, beliğ ve fasih adamın bir cümleyi doğruca telaffuz edemediğini ve yürüme kaabiliyetini yitirdiği dönemlerdeki resimleri yalnızca Tayyip Erdoğan´a yaramıştı. Dindar kesim O´nu Merve´yi başörtüsünden dolayı dışarı atmaya çalıştığı “celalli” haliyle hatırlayacak… Trajik vedadan bahsedebilirsiniz, fakat izzetli bir vedadan asla!.. Galip iken siyasetten çekilmiş olsaydı; mesela başbakan iken belki… Bozulmuş sıhhati, yerde sürünen partisi ve arkasında milyonlarca nahayr dua… Yani “çekildük izzet-ü ikbal ile bab-ı hükümetten” diyecek durumda değil…

Ayrıca müslüman Türk çocukları olarak neslimiz, Bülent Ecevit´in kırk küsürlük siyasî hayatını İslama muarız olarak geçirdiğine şahittir. Bu şehadetimize rağmen bazı müslümanların umumun hukukunu çiğnercesine Bülent Bey´e methiye dizmesine biz ancak itiraz edebiliriz. Tâki umumî musibete lâyık olmadığımızı Allah´a arzetmiş olalım…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*