Filistin meselesi, bir haçlı-hilal meselesi midir?

AKP Hükümetinin en yetkililerince yapılan bir açıklamadan sonra bu yazıyı yazma ihtiyacı duyduk.

Hz. Ömer’den (r.a) bu yana bütün semavi dinlerin mukaddes bir ibadethanesi olan KUDÜS’ün içinde bulunduğu; Hristiyanlarla birlikte Müslümanların da vatan edindiği Filistin meselesini doğru tarihin prensipleriyle tahlil etmemiz lazım. Devletler ve Milletler savaşının zümre ve sınıf savaşına dönüştüğü yirminci asrın başında; Yahudilerin sermayesiyle dünyayı ateşe verip emperyalistçe menfaatlerine ulaşmak isteyenlerin Belfaour anlaşmasının Hristiyan-Müslüman temellere dayanmadığını herkes biliyor. Yine; Amerika’daki Yahudilerle birlikte Anglosakson kimlikli bir dünya hükümeti kurmak isteyen Londra’daki savaş çetesinin,  o günlerde tekelinde tuttukları BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ’in marifetiyle oldu-bittiye getirdiği “İSRAİL” meselesini de henüz hakperest tarihçiler tartışabilmiş değiller… Yanlış hesap Bağdat’tan döner… Bütün hakperest Batılı tarihçi ve siyasetçilerin kabul ettikleri 1948 Filistin zulmünün, bu günlerde yüksek sesle Batı’da konuşulduğu halde, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarihe gömülen HİLÂL-HAÇLI mücadelesinin, AKP cerbezesi ile yeniden gündeme taşınmasının, öncelikle mazlum ve haklı Filistin davasına zarar vereceğini her akıllı kabul eder.

ABD ile AB‘nin İsrail’in Gazze katliamına yeteri kadar ses çıkarmamasını ve asılan İsrail bayraklarından hareketle AKP medyası, Türkiye kamuoyunu da Haçlı- Hilâl savaşına hazırlıyor, gibi. On-beş yirmi sene öncesine kadar İsrail mallarına boykot kararı alan AB’nin, DAVOS müdahalesiyle nasıl susturulduğunu araştırmadan, Filistinlilere zulmeden İsrailli yetkililerin tutuklanma korkusu ile Avrupa’ya seyahat etmekten çekindikleri dünkü zamanları sormadan ve günümüzde; yüzlerce gazeteci, devlet adamı, Vatikan mensupları ve Avrupalı siyasetçilerin Gazze katliamını tel’in ve Filistin’i haklı gösteren beyanlarını görmemezlikten gelerek kamuoyunu politik menfaatlerine angaje edenlerin FİLİSTİN’e zarar verdiklerini, önümüzdeki günler daha net gösterecektir.

AKP kurmayları; Bediüzzaman’ın tabiriyle İsevi demokrat AB ve ABD’nin, Filistin davasında Müslüman kamuoyuyla paralel düşüncede olduğunu biliyor. Bildiği halde, HAMAS’ın sözcülüğüne soyunuyor.

Tıpkı 1 Mart tezkeresi ile İşgalci ABD ve İngiliz ordularına ülkemizi açmak istedikleri gibi…

Tıpkı ÖSO perdesi altında İŞİD’in sahne almasına yardımcı oldukları gibi…

Tıpkı müttefikimiz Libya devletinin parçalanmasına yardımcı oldukları gibi…

Tıpkı Ukrayna’ya ‘iha’ları sattıktan sonra buradaki ölüm ve savaş sahnelerini manşetlerine çektikleri gibi…

Tıpkı Kuzey Irak’taki yanlışlara destek oldukları gibi…

Daha onlarca yanlışlara bu yanlış ile İslâm Alemi içinde yeni bir cepheleşmeye gitmek, Müslümanlara yalnızca zillet getirir.

Çünkü global sivil Marksizm “DÜNYA DEVLETİNİ” kurma planını DAVOS’tan tüm cihana duydurdu. Başta aile olmak üzere insani tüm sosyal yapıları bombardımana tuttuğunu hepimiz görüyoruz. Gasp ettiği bir kısım dünya kapitali ile devletleri ve halkları “YENİDÜNYA DÜZENİ” namı altında çökerttiğini de seyrediyoruz.

Milli meclislere sızan bu küresel çetenin, ülkelerin ziraatlarına, Emlaklarına, ticaretlerine, enerji kaynaklarına ve hatta tapularına nasıl çöktüklerini gözlerimizle gördüğümüz bir zamanda; AKP hükümeti bize yeni bir tiyatro seyrettiriyor. Küresel Marksist sosyalistlerin programlarına dâhil olarak Hristiyanlık düşmanlığına soyunuyor. Bu projenin Marksist dehalardan çıktığından şüphemiz yok. Zira o tahripkâr dehalar biliyorlar ki; Müslümanlar ile Hristiyanlar ittifak ederlerse, hedefledikleri dünya hâkimiyetine kavuşamayacaklar. Zira Peygamberimiz bu dehşetli tahripkârlardan haber veriyor. İstikbalde Müslümanların ittifak kurarak bu zalimleri dünyamızın başından defedeceğini müjdelemiş. Peki, bu dindar geçinen AKP kurmayları, söz konusu Peygamberî müjdeyi bilmiyor mu?

20. yüzyılın ilk yıllarında, bu dehşetli şerden haberdar olup İstanbul ulemasına soru soran Japonya başkumandanı kadar da mı Peygamberden habersizler… Veya Prens Bismarck kadar da mı?

Hayır, onların dünya ve iktidar hırsları basiretlerini kapatmış. MOSSAD’ın kontrolünde; Yaser Arafat’ın başında bulunduğu Filistin Devleti projesine karşı kurulmuş Hamas’ın oyununa gelmişler. Netanyahu’nun Allah’ın lütfu olarak nitelediği HAMAS saldırısı ile tahribe yeni bir kapı açmaya çalışıyorlar.

Onun için diyoruz ki; Filistin Meselesi Hilâl- Haçlı meselesi değil, bir insanlık meselesidir. Hristiyanları dışlayarak bu problemi Müslüman ülkeler yalnız başlarına çözemezler…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*