Karanlık madde esir maddesi mi?

halil-akgunler26 Ağustos 2006 tarihli haber merkezlerine düşen bir haber:

“Amerikalı bir grup bilim adamına göre evrenin yüzde 25’i, gezegen, yıldız ve galaksilerden değil karanlık madde olarak adlandırılan maddeden oluşuyor. Uzmanlar, ışık yaymayan ve ışığı yansıtmayan, bu nedenle de görülemeyen karanlık maddenin varlığına dair ilk somut kanıtı bulduklarını belirtiyorlar.Vurguladıkları bir diğer nokta da görebildiğimiz kütlelerin oranının sadece yüzde beş olması. Karanlık madde, adının çağrıştırdığı gibi esrarengiz bir kavram. Bugüne dek gökbilimciler karanlık maddenin varlığını sadece çıkarım yoluyla belirleyebiliyordu. Gökbilimciler 1930’lardan bu yana galaksi öbeklerinin görünen kütlelerle açıklanamayacak kadar yüksek çekim gücü olduğunu biliyorlardı. Ancak öbekler içinden gözle görülmeyen maddeyi ayırmak imkânsızdı. Tâ ki gökbilimciler, 100 milyon yıl önce iki büyük galaksi öbeğinin çarpışmasını görene dek. Uzmanlar somut kanıtı işte burada bulduklarını söylüyorlar. NASA’nın Chandra ve Hubble teleskopları ile Avrupa uzay ajansı ve macellan teleskoplarını kullanan uzmanlar, çarpışma sonucu galaksilerdeki gazlarla maddelerin ayrıştığını, beklenenin aksine sıcak gaz bulutları çevresinde değil, tamamen boş görünen bir başka kesimde büyük bir çekim gücü olduğunu belirledi. Arizona Üniversitesi’nden Doug Clowe’a göre, bu, ‘karanlık maddenin hem varolduğunu, hem de evrendeki maddelerin çoğunluğunu oluşturduğunu’ kanıtladı.” (www.bbcturkish.com)

Esir maddesinin varlığı öteden beri tartışma konusu olmuştur. Manyetik alan ile uğraşan bazı bilim adamları esirin varlığını kabul ederken, bazıları da yokluğu üzerine fikir yürütmüşler. Tartışma bu gün bile devam etmektedir.

Fakat son zamanlarda ele geçen bilgiler esir maddesinin var olduğu yönündeki fikir ve düşüncelere kuvvet vermektedir. Yukarıda naklettiğimiz haber böyle bir maddenin varlığı ile ilgili ciddi bulguların elde edildiğini gösteriyor.

Zîrâ bilim adamları yaptıkları gözlemlerde kâinatta ‘kara madde’ diye tanımladıkları maddelere ulaştıklarını ifade ediyorlar. Gözlenen bir galaksi çarpışmasında, “maddenin görünmeyen bir bölgeye doğru ayrıştığını” tespit eden bilim adamları bunun görünmeyen bir madde olduğunu ifade ettiler. Görünmezliğine işaret için bu maddeyi ‘kara madde’ olarak tanımladılar. Bu gün kâinatın yüzde yirmi beşinin bu madde ile dolu olduğu tahmin ediliyor.

Peki bu kara madde esir maddesi mi?

Yıllarca tartışma konusu olan esir maddesinin varlığı ortaya mı çıkmıştı?

Gelin isterseniz bu ve benzeri soruların cevabına geçmeden önce Risale-i Nur’da geçen esir kavramlarına bir göz atalım. Esir maddesi nasıl ve ne şekilde bir tanım ve teşhise tabi tutulmuş onu anlamaya çalışalım. Evet, esir maddesi Risâle-i Nur’un sıkça tekrarlanan tâbirlerinin başında gelir.

Bediüzzaman Hazretleri esir maddesinin mevcudiyeti konusunda tereddüt etmez. Kur’ânî ilmin ışığında esir maddesinin varlığını kesin olarak kabul eder. Hatta varlığını kabulden öte esir maddesinin mahiyetinden bahseder. ‘Esirin zerreleri’ tâbirini kullanır. Esir maddesinin tüm kâinatı doldurduğunu ifade eder. Esirden yaratılmış bazı mahlukların varlığından söz eder.

Şu tâbirler bunun en açık delili:

“Kudret-i Zülcelâlin pekçoktur mir’atları (aynaları). Herbiri ötekinden daha eşeff (şeffaf) ve eltaf (latif) pencereler açıyor bir âlem-i misâle.

“Sudan havaya kadar, havadan tâ esîre, esîrden tâ misâle, misâlden tâ ervâha, ervâhtan tâ zamana, zamandan tâ hayale,

“Hayalden tâ fikre kadar muhtelif aynalar, dâimâ temsil eder şuûnât-ı seyyâle.” (Sözler, s. 645)

“Evet, Cenâb-ı Hak tarafından adem ve esîr ve semâ perdelerini açıp, güneş gibi dünyayı ışıklandıran pırlanta-misâl bir lâmbayı, hazîne-i rahmetinden çıkarıp dünyaya gösterdi.” (Sözler, s. 391)

“Coğrafyacı bir edibin o kelâmdan kısmeti: Küre-i zemin bahr-i muhît-i havaîde veya esîrîde yüzen bir sefine ve dağları o sefinenin üstünde tespit ve muvâzene için çakılmış kazıklar ve direkler şeklinde tefekkür eder.” (Sözler, s. 356)

Yukarıdaki ifadelerde, özellikle eşyanın şeffaflık derecesini tespit etmesi açısından su, hava, esir, misâl âlemi, ruhlar âlemi, zaman âlemi, hayal ve fikir âlemi tarzında bir sıralama verilmesi oldukça ilginç.

Su ve havayı bir ölçüde duyu organlarımız ile teşhis ve tespit edebiliyoruz. Ama ondan sonrasını ancak tezahürlerinden anlıyoruz. Ne görüp, ne de duyuyoruz. Kara maddenin de bu sınıfta olduğu açık. Meselenin bu noktasında yukarıda sorduğumuz soruya geri dönersek, yani “Kara madde esir maddesi mi?” sorusuna, bu soruya şu an için net bir cevap vermek mümkün gözükmüyor.

Gerçi esir maddesini gözle göremiyoruz, ‘Karanlık madde de gözle görülemiyor’ deniliyor. Bu noktada belki bir çakışma var. Ama Risâle-i Nur’da tanımlanan esir maddesinin mahiyeti daha kapsamlı gözüküyor. Şu an için bilim adamlarının keşfinde ise daha sınırlı bir tanım yapılıyor. Belki ileride daha ileri seviye bilgiye ulaşılır.

Fakat yine de her şeye rağmen ‘kara maddenin keşfi’ gözle gördüğümüz maddenin ötesinde bir maddenin tespit ve teşhisi bakımından oldukça önemli bir keşif. Esir maddesinin varlığı konusunda da bizce ilk adımdır. Ümit ediyoruz ki araştırmalar derinleştikçe bu konuda daha net bilgilere ulaşacağız. Ve böylece Risale-i Nur’da parlayan Kur’ân ilmini daha rahat anlamış olacağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*