Şam-ı Şerif’in tarihçesini az çok bilenler, Dimeşk’in semavî kitaplardaki hikâyesini veya İslâmın kaynaklarında bu mübarek beldeye yapılmış vurguyu okuyanlar yukarıdaki başlıkla hangi manaları ifade etmeye çalıştığımızı daha kolayca kavrayabilirler. Mevzuyu sınırlamak zorundayız.
Talut ile Calut’un savaşından çok önceleri de Şam’ın düşmanları vardı. Mesih’i Şam’ın sokaklarında takip edenler kadar, Mesih adına Sultan Selâhaddin’e hürmetsizlik edenler de aynı hizbe mensuptular. Şam muarızlarının hikâyesinin, şehit peygamberleri şefkatle bağrında saklayan bu beldenin düşmanlarının hikâyesi kadar uzun süreceğini herkes bilir. Biz konuyu “ahirzamanla” sınırlamaya çalışalım. Veya Peygamberimiz’in (asm) ahirzamanla alâkalı verdiği haberler adesesinden izleyelim…
Allah’ın Cemal’i kadar Celal’i de bir hakikattir. Gönül her ne kadar Cemal tecellilerine mazhar hikâyeleri dinlemek istese de, Celal Cemali yalnız bırakmıyor. Şam-ı Şerif’in kapılarını insaniyete ve İslâmiyete açan Mute Meydan Savaşını Mescid-i Nebevi’deki Ashabına, mahiyetinin ve görüntülerinin detayıyla anlatan Efendimiz (asm), Şam-ı Şerif’e musallat olacak “ahirzaman şerirlerini” aynı mescidin minberinde haber verirken, minber şiddetli depremlerdeki gibi lerzeye geliyor. Bu Celâl tecellisini bizzat yaşayan Ashab, Deccal ve Süfyan fitnelerinin dehşetini biraz daha derince ruhlarında hissediyor.
Yine Medine-i Münevvere’nin bir mutlu gününde, Ashabının muzafferane istikbalin ufuklarına bakışlarıyla tutundukları bir zamanda, Efendimiz (asm) dehşetli bir düşmanı haber verir: ”Yaklaşan o büyük şerden (tahripten) Araba yazık oldu…” Bu dehşetli düşmanın ahirzamanda çıkacak Deccal ve Süfyanların öncüleri olan Çingiz ve Hülagu olduğunu muhaddisler izah edeceklerdi. Güzelim Bağdat ve modern Basra’dan ta Maveraünnehir’deki Buhara, Taşkent ve Semerkand’a kadar taş üstünde taş bırakmayan dehşetli tahripçiler Mekke ve Medine gibi Şam’a da yönelmeye çekinmiş olmalıdırlar. Şam’a 100 km uzaklıktaki Harran harabezara dönerken Hülagu’yu titreten mana, BOB’çu ittifakı da ürkütüyor olmalı ki, Şam’ ın çocuklarını rüşvetle elde ederek Şam’a saldırtmaya çalışıyor bugün.
Osmanlının durup dururken Birinci Cihan Harbindeki mağlûbiyetinin asıl sebepleri yeniden yorumlanmayı beklerken Bediüzzaman’ın bakışını hatırlayalım. Şam-ı Şerif’i Hicaz ile birlikte Süfyanın bid’akârane tahribinden kurtaran kader, hissemize yenilgiyi veriyor.
Arap baharı zındıka enstitülerinin laboratuvarlarında elde edilmiş bir iksirdi. Kuzey Afrika beyabanlarından Akdeniz’e akan masumların kanları Trablusgarp’tan Bingazi’ye kırmızı bir sahil şeridi çizdi. Binleri aşan kayba rağmen Mısır, demokrasi baharından hâlâ çok uzakta… Kafese koydukları Mübarek’in haleflerinin iktidarı devam ediyor. Burada çok ilginç bir manzarayla karşılaşıyoruz: Leş kargaları gibi Libya’ya dadanan BOP’çuları Şam fena halde ürküttü. Ortak beyanlarını biliyorsunuz: Suriye Libya’ya benzemiyor. Bunun üzerine Şam-ı Şerif’in Deccaliyet destekli düşmanları korku, rüşvet ve hileyle Şam’ın çocuklarını elde ederek silâhlandırdılar. Son zamanlarda İslâm coğrafyasında cinayet üstüne cinayet işleyen NATO, haris tüccarların paralarını muhaliflere dağıtmakta o denli cömert ki…
“Şam düşmanlarının” güney sınırlarımızda kurdukları kamplarda, Şam’ın bedbaht çocuklarına gerilla eğitimi veriyorlar. Şam’ın general askerlerini Şam’a karşı kullanıyorlar. Sayısı meçhul ajan, aktivist, medyatör, tetikçi ve paralı askerleriyle Şam-ı Şerif’e saldıran tahripkâr dinsiz cereyana ahmakçasına servis yapanlar, Şam’ın yarınki ateşine yanacakların çetelesini okuyorlar…
Şam-ı Şerif’in Hicaz’ı bekleyen bir nöbetçi olduğunu ahirzamanın münafık ve dinsizleri bildikleri için bu dehşetli “iç savaşı” organize ediyorlar. Afrika Hutilerini Tutsileriyle birbirlerine kırdırdıkları gibi, Suriye’de kardeşi kardeşe kırdırıyorlar… Galip kim, mağlûp kim… Hergün yüzlerce evlâdının kanında yürüyen Irak’a bakarak ders alması gerekenler, Amerika’dan daha saldırgan davranıyorlar Şam’a…
Benzer konuda makaleler:
- Şam-ı Şerif duâ bekliyor
- Bediüzzaman ve Libya
- Şam-ı Şerîf’in biricik bekçisi veya Mah-ı Muharrem…
- Şam-ı Şerif Mesih’in de kalesidir
- Şam-ı Şerif’te Ehl-i Beyt ve ehl-i sünnet ittifakı
- İfsad şebekelerinin Suriye ittifakı
- Avrupa güler ağlanacak halimize
- 500 yıllık “Mushaf-ı Şerif”in tıpkıbasımı yapıldı
- Medenî olmak saygılı olmayı da gerektirir
- Libya’da çifte bayram
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
Leş kargaları gibi Libya’ya, Mısır’a, Sudan’a, Afganistan’a, Pakistan’a, Irak’a, Suriye’ye dadanan ve saldıran, saldırtan BOP’çular; sıraya İran ve Türkiye’yi koydular. Türkiye ve saldırılan ülkeler; bölünmek için, parçalanmak için gereken ne ise yapılıyor. Bizimkiler de terörle mücadele adı altında bu işe benzin taşıyor, döküyor, bilerek bilmeyerek bu ihanete alet oluyorlar.
Son zamanlarda İslâm coğrafyasında cinayet üstüne cinayet işleniyor. Neden Güney Amerika’da olaylar olmuyor, Avrupa’da doğru dürüst kan dökülmeden/Müslüman olanlar hariç- olaylar yatışıyor?
“… Galip kim, mağlûp kim… Hergün yüzlerce evlâdının kanında yürüyen Irak’a bakarak ders alması gerekenler, Amerika’dan daha saldırgan davranıyorlar Şam’a…”
Evet, Yeni Asya okuyanlar, Risale-i Nur’a sadık olanlar; olaya, olaylara böyle bakmalılar ve tavırlarını, taraftarlıklarını, dualarını bir tarafa yönlendirmeliler. Yoksa, havaya ok atıp, hedefi kendi bulsun tarzı dualar, Nurculara yakışmaz.