Şer görünen şeydeki hayır

Hakk şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Arif anı seyreyler,
Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel eyler…

Hayırlı olduğuna inanıyorum. Fransa´daki ermeni kanununun Türkiye hakkında hayırlı olduğuna inanıyorum. Kaderin mazlumlara yardımı ancak bu şekilde olur. Mazlumun burada, yaklaşık yetmiş seneden beri Ermeni meseleleriyle taciz edilen Türk milleti olduğunu öncelikle belirtmek isteriz. Doğrudur, ermenler de mazlumdur. Fakat diaspora ermenilerinin siyonistlerin aleti olmalarına ses çıkarmadıklarından, zaman içinde mazlumiyet şerefini kaybediyorlar.

Hadiseye bir başka açıdan bakmak istiyoruz. İkinci Milenyum başındaki Türkiye gençliğinin açısından. Sefih Avrupalılarla Asyalı münafıkların tahripkâr medyasının mengenesindeki perişan Türk gençliğinin adesesinden… Kemalizmin zulmünden Avrupa hürriyetlerine meyleden bu gençliğin, dinî ve millî değerlerinden ne kadar mahrum yetişdiğini, uğratıldığı ahlaksızlığın boyutlarını, liseli gençlerimizin medyaya yansıyan resimlerinden daha net görüyoruz. Ekseriyeti Kemalizm belasıyla Türk milletinin değerlerinden yoksun yetiştirilmiş bu gençliğin temsilinde, AB´ye gireceğimizi elbette unutmuyoruz. Avrupa kültür ve medeniyeti sevgisiyle uçuşan bu gençlikle Türkiye´nin uğrayacağı zararı düşündüğümüzde, ikinci  Avrupa´nın eliyle Türk milletine atılan bu tokatta çok büyük hayırlar olduğuna o kadar inanıyorum ki…

Bediüzaman Hz.leri; “Şark husumeti islamı boğuyordu. Zail oldu ve olmalı. Garp adaveti ise baki kalmalı” derken, bu işin pratiğini pek düşünemiyorduk. Fakat Allah, kendi yolundakilerine yardım etmek isterse, düşmanının hilesiyle de o­nlara yardım eder. Sefih Avrupa´nın merkezi neresidir, diye sorulsa; herkes parmağını Paris´e çevirir. Paris, modern bolşeviklerin zoruyla tekrar mazideki rolüne büründü, geçen seneler içinde… Burada, Selanik ve Galiçya kökenli yahudilerin tesirlerini gözardı edemeyiz. Paris´in tekarar fettan, cazibedar ve cilveli yalancı bir güzel edasıyla Türk gençliğini davet edeceği hengamda, Sarkozy´nin eliyle Türkiye´ye atılan bu tokat, netice itibariyle muhteşem olmuştur.

Balkan ve birinci dünya harbi mağlubiyetlerinin hikmetini rüyadaki hitabede anlatan Bediüzzaman Hz.leri “galip olsa idik; hasmımız, düşmanımız elindeki cereyan-ı müstebidâneye belki daha şedidâne kapılacak idik… Eğer o­na yapışsa idik, alem-i islamı fıtratına, tabiatına muhalif bir yola sürükleyecek idik…” diyor. Aynı zamanda alem-i islam gençliğini de temsil den Türk gençliğindeki analizsiz Avrupa muhabbetinin zararlarını görmeye başladığımız şu zamanlarda, başta Türk gençliği olmak üzere islam gençliğinin adavetini üzerine çeken Paris, İslâm´a hizmet etmiştir, kanaatindeyiz. Bu aralıkta, hamiyetli yazar, siyasetçi, eğitimci ve sivil toplumculara çok büyük vazifeler düştüğü kanaatindeyiz. Zira; sefih, tahripkâr ve dinsiz Avrupa medeniyetinin Türk milletine olan maddî – manevî zararlarını anlatmak gerekiyor.

Dinsiz, sefih ve tahripkârlarca kabul görmenin – idare ve servet o­nlarda olduğu halde – bize yalnızca zarar getirdiğini; 12 Eylül ve 28 Şubat sonlarında iktidara gelen hükümetlerin icaraatlarında belli olsa gerek. Zira, o­nlarla barışılmayacağını unutan dindar ve milliyetçi çevreler, iktidarlarında maalesef o­nların menfaat, korku ve mevkiî oltalarına takılıp milleti perişan ettiler. o­nlar bizden mütamadiyen İslâm´ı temsil rolünden vazgeçmemizi isterlerken; hile ve korkutmalarla da, beş yaşından itibaren minnacık çocuklarımızın dinsiz felsefeden süzülen pisliklerle, özdeğerlendiren mahrum yetişmelerine sebep oluyorlar. Diğer taraftan sefahati kolluk kuvvetlerinin korumalarının himayesine alıp, müfsit aletleriyle alabildiğince gençliğimizin ahlâkının tahrip ediyorlar. İşte bir başı Paris´te ve diğer iki başından birisi İstanbul, diğeri İzmir´de olan bir fitnenin Türk milletine attığı tokatın hayırlı neticelerini yakın zamanda göreceğiz.

Bu hadiseyi izaha çalıştığımız adesenin bütününü görmek isteyenler, 17. Lem´a´nın 5. notasını dikkatle okumalılar. Ve bilhassa sonda yer alan: “Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Aya, Avrupa´nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile o­nların sefahet ve batıl fikirlerine ittiba edip emniyet ediyorsunuz! Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil belki şuursuz olarak o­nların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşinizi idam ediyorsunuz. Agah olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz! Çünkü bu surette ittibanız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzadır.” Lem´alar Bediüzzaman Said Nursî (17. Lem´a 5. Nota) satırlar hadisenin boyutlarını daha açık bir şekilde bize göstermelidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*