Soruyu garip karşılayacağınızı biliyorum… “Güzelim baharın sonunda, nihayet nimetler mevsimi yaza geçiş olan Haziran’dan neden tedirgin olalım ki?” dediğinizi işitir gibiyim…
Neden mi? Yeryüzünü insanlara, hayvanlara, bitki, bakteri ve cinlere bir sofra olarak hazırlayan Allah’a karşı, Haziran ayı son zamanlarda, azgın dinsizlerin faaliyetlerine hız verdiği bir zaman dilimi olarak tanımlanmaya başlandı. “Her şey gibi yaratılan zamandan uğursuzluk mu aranır?” diyeceksiniz. Haklısınız; zaman da tıpkı mekân gibi ilgi ve alâkalarından kıymet kazanıyor.
Bu meseleyi size rahat anlatabilmemiz için bir iki mukayeseye ihtiyacımız var. Müslümanlar için, sene içindeki üç ayların kıymetini biliyorsunuz. Özellikle “on bir ayın sultanı” olarak nitelenen Ramazan-ı Şerif’in… Elbette bu ay, içerisinde nazil olan Kur’ân’dan dolayı “ayrıcalık” kazanıyor. Yavaştan başlayan temponun, Kur’ân’ın nüzul gecesine yaklaştıkça nasıl sür’at kazandığını, mekânların da zamana uyarak ulvî bir raksa kalkıştıklarını yaşayarak geliyoruz. Müslümanların bu güzel geleneğini Hıristiyanlar, Hz. Mesih’in (as) doğum gecesinden tam altı hafta önce başlatırlar. Katoliklerde 24 Aralık’a yaklaşıldıkça heyecan ve kıymetli zamanın görünürlüğü müşahhaslaşmaya başlar. Bu her iki semavî dindeki zamanların ulviyetini taklit eden “SEMAVÎ DİN DÜŞMANLARI” da, sene içinde kendilerine “Haziran”ı seçmişler. Adem oğlunu insaniyetinden çıkararak, onu cani bir hayvan, bütün insanî prensipleri çiğneyen bir mahlûk, kişiliği şehvet ve zevke indirgeyen ahlâk karşıtı bir hale sokabilmek için, bütün sene içinde “HAZİRAN” hazırlıklarının yapıldığını, dikkatlice izleyenler ancak anlayabilirler.
Ahlâk sahibi insaniyetperverler, bu mahlûkların isimleriyle ağızlarını kirletmek istemediklerinden; sembollerle, baş harflerle veya coğrafî isimlerle onlardan bahsederler: LGBT…vs. SODOMİLER, ÇOK CİNSLİLİK, QUEER, DİEVERSE… İnsaniyete büyük zararı olan ahlâksızlığa giden bu kişi- guruplardan hem kendilerini hem de sevdiklerini uzak tuttuklarından, küresel saldırgan dinsizliğin bu cereyanının mahiyeti, ekseriyetle kamuoyunca meçhuldür.
Kırk sene boyunca Avrupa’da, dinsizlerin ahlâksızlıkla insanlığa yaptıkları amansız hücumlar karşısında, yalnızca dişlerini gıcırdata bilmiş birisi olarak yaşadığımdan, çoğu insanlar; Berlin, Köln ve New York sokaklarında gökkuşağı paçavralar altında ve “mutlak hürriyet” adına her türlü ahlâksızlığı irtikâp serbestliği isteyen binlercenin hay u huyunun karşısında şaşkınca bakan insanların ruh hallerini anlayamazlar. Hatta İslâm ülkelerinde yaşayan çoğu insanlarımız, şu şikâyet ve serzenişlerimizi mübalâğa olarak da görebilirler.
Dünde olsaydık, belki… Bu gün çok farklı. Teknolojinin harika makineleriyle, dünyanın en uzak noktasındaki “hayvanlaşma ve insanlıktan uzaklaşma” manzaraları, artık çocuklarımızın göz ve kalp dünyalarını parçalıyorlar. Hatta büyük paralarla hazırlanan çizgi filmlerle, Netflix gibi şirketlerin yardımıyla dünyanın her yerindeki masumların dimağına öldürücü zehir gibi şırınga ediliyor. Bir günahın bir kalmayıp, milyon-milyarlara dönüştüğü bir zamanı ve o zaman içindeki mevsimi konuşuyoruz. Ve karşımızda; Londra Ekonomi Okulunun deha çocuklarıyla, Chicago’lu Neoliberal hocaların yetiştirdikleri CEO’larla, FRANKFURT OKULU’ndan ahlâk! dersi almış gayretli elemanlarla, insanlığın servetine musallat olup çalan-çırpanların kurdukları vakıflarca finanse ediliyor, bahsettiğimiz “İnsanlık Karşıtı bu etkinlikler.” Vatikan Kilisesi, George SOROS ve beraberindeki bu Marksist kapitalisti heyetin tam elli Katolik ülkesinde önce ahlâksızlığı yaygınlaştırmak ve sonra da kürtajı serbestçe devlet tarafından yaptırmak üzere on milyarlarca doları harcamakta olduklarını müteaddit defalar medyada dillendirdiler.
Bu senenin Haziran’ı; dünya çapında insaniyet-yaratılış karşıtlarının faaliyetleriyle baştan sona kadar dolu görünüyor. İnsanlığa ihanet eden bu onursuzların “ONUR YÜRÜYÜŞLERİ”nin bir merkezden organize ve finanse edildiğine dair, bütün millî devletlerin ellerinde yeterince bilgi olduğunu biliyoruz. Güney Amerika, Afrika, Avustralya, Kuzey Amerika ve Avrupa’dan; Köln, Berlin, New York, Rio veya Brezilya metropollerinin merkezlerindeki milyonlara karışmanın masrafı elbette yüklü olmalıdır. İştirak edecek milyonlarca militanın seyahat masrafları, ibate ve iaşeleri ve ellerindeki propaganda malzemeleri “Neoliberallerin sermayesince” karşılandığını en iyi bilen siyasetçilerin başında, elbette Vladimir Putin geliyor.
Zira Putin’in insanlık, aile, tabiat ve çevre düşmanı olan bu gruplarla mücadelesinin resimlerini, Neoliberaller dünyanın her tarafına dağıtmışlardı.
Bu hareketin bizdeki en büyük tahribinin sosyal medya üzerinden geldiğini yukarda arz etmiştim. Ayrıca Marksist Kürt Partisi’nin de bu ahlâksızlığın bir parçası olmasına rağmen, hükümet yetkililerin bu husustaki suskunlukları, onların da bir yerden bağlandıkları izlenimini veriyor. Hatta, onların kimlerce finanse edildiklerini, ahlâk karşıtlığını ve militanlarının Kürt olmadığını halka bilinçli olarak anlatmayan yetkililer, kapatma dâvâlarıyla tersten güçlendirmeye çalışıyorlar. Daha önce seslendirdiğimiz; HDP‘nin mevcut hükümetin payandası oluşu tezimizi dolaylıca tasdike devam ediyorlar.
Haziran ayının insan fizyolojisi, biyoloji ve psikolojisi üzerindeki tesirleri elbette önemlidir. Mevsim olarak etkilerini anlatan bir eser olsa, elbette okuruz. Bediüzzaman Hazretleri bu mevsimin “NUR TALEBELERİ” üzerinde meydana getirebileceği menfî etkileri mektuplarında çokça yazmaları ilginç değil mi? Allah’ın şükür için verdiği bir nimeti, insanlar kendi haklarında nasıl nikmete dönüştürüyorlar meselesi, Risale-i Nur’da çok güzelce ifade edilmiş.
Burada, maalesef hükümetlerimizin vatanımızın güzel sahillerini “BOLŞEVİK HAMAMLARINA” dö- nüştürmelerindeki rollerini de nazara almak durumundaydık. Kadın-erkeğin çıplakça sahillerimizi kirletmesiyle ekonomiyi düzelteceğini düşünen şu hükümetimizin ne ilm mahfillerde, ne ahlâkî meclislerde, ne dünya hukukunda, ne de ahiret mahkemelerinde kendilerini savunabilecek halleri olmadığını da biliyoruz. Bilhassa Allah’a, ahirete ve meleklere inanan kardeşlerimizi, bu mevsimin aralığından size ve sevdiklerinize gelecek dehşetli maddî manevî hastalıklardan Rabbim korusun. Helâl dairesi keyfe kâfi ve üç-buçuk zehirli bir keyif için de harama girmeye gerek yok elbette…
Benzer konuda makaleler:
- Hürriyet ve Koruma Şemşiyesi Adil Olmalıdır
- Bu bir korona yazısı değildir
- Hırsızların hedefi gurbetçiler
- Sefih ve ahlâksızların korona korkuları…
- Meğer ki, bir insan dünyaya bedelmiş…
- Bir sene daha bitti, ama kıyamet de yaklaştı…
- İsveç´te şeriat
- YÂ MÜTEKELLİM!
- Amerika’da neler oluyor?
- İnsanlık baharına doğru
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun