Sefih ve ahlâksızların korona korkuları…

Korona veya Çin Vebası’nın insanlığı ikaz etmek üzere gönderilmiş bir musîbet olduğunda, artık bütün semavî dinler ve insaniyet-perverler ittifak ettiler.

Diyanetimizin ve dinî cemaatlerimizin bu husustaki beyanları, vaaz ü nasihatleri ve medyada yazdıkları bize fazla bir şey söyleme imkânı bırakmıyor. İşin ilginç yanı ise; Müslümanların bu kanaatlerinin Avrupa ve Amerika Kiliseleri’nce de seslendirilmesi. Mesele insanların günahları ve onlara karşı Allah’ın ikazı olunca, bildiğiniz gibi elbette semavî din ve ahlâk ile savaş içinde olanlar, itiraz edeceklerdir.

Başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere bütün semavî kitaplarda, inanmayan kavimlerin ikazlar karşısındaki halet-i ruhiyeleri aşağı-yukarı aynıdır. Peygamberler Tarihi’nde anlatılan “mukaddes kitaplardaki” hikâyelerde, insanlık yolundan sapmış ve şerleriyle azgınlaşmış kavimlerin peygamberleriyle diyaloglarını okuduğunuzda, kendinizi günümüzde korona salgınını yaymakla suçlanan “ahlâksız ve sefihlerin” itiraz ve isyanları karşısında hissediyorsunuz. İlk insan Âdem (as) babamızdan ta kıyamete kadar iman ile küfrün mücadelesi nasıl devam etmiş ve edecekse, insaniyetperverlerle ahlâksız dinsizlerin karşılıklı mücadeleleri de aynen devam etmiş ve edecek. Bu gazetenin okuyucuları, meşhur Marmara Depremi’ne “İlâhî İkaz” dediğinden dolayı iki sene hapse mahkûm edilmiş muhterem Mehmet Kutlular’ın hikâyesini iyi bilirler.

Semavî dinlerdeki “helâk olmuş kavimler” hikâyesi, insanlığa ihanet içinde olanların başları üzerinde “Demokles’in” kılıcı gibidir. Tsunami felâketinde; Kuzey Amerika ve Avrupa’dan yılbaşından istifade ile Tayland/Phuket’e gidenlerin acıklı hikâyelerini o günün medyası hemencecik sansürlemişti. Dünyanın bu güzel adasında çirkin fiilleriyle çevreye dağıttıkları pislikleri, dev dalgalar kaş ile göz arasında temizlemişlerdi. Fakat hakikati, zamanın hükümranları ellerindeki imkânlarla halktan bir süreliğine gizleseler bile, tarih oradaki örtüyü er geç çekip alıyor.

Günümüzde aynı ruh hallerini Seol, New-York, Londra ve diğer Avrupa metropollerindeki semavî din ve ahlâka “rengârenk” bayrak açmışların histerik duygularla karışık bozulmuş psikolojileri, Mukaddes Kitaplar’daki isyankâr kavimlerin hallerini tedai ettiriyor, bize.

Güney Kore’nin medeniyet yolunda Amerika ve Hür Avrupa ile ittifakının güzel tarafları olduğu gibi, maalesef sefahat ve ahlâksızlıkta negatif cihetleri de oldu. Seul’un Itaewon semtinin yüzlerce bar ve diskotekten dolayı karantina alanı olarak belirlenmesi, Güney Kore’deki ahlâksız ve sefihlerde büyük korku ve panik meydana getirdi. Hatta işi ileriye götürerek; telefonlar, kredi kartları ve güvenlik kameraları üzerinden bu batakhanelere gidenler tamamen mercek altına alındılar. Çocuklarına bakmak üzere sosyal kuruluşları harekete geçirilerek, hastalığın buradan bütün ülkeye yayılmaması için kendilerince tedbir almaya çalıştılar. Bu sefahethanelere girmiş olanların korona korkularına, ayrıca halktan dışlanma korkuları da başlarına belâ olmuş durumda.

Ahlâksızların korona ile mücadelelerinin boyutları, dünyanın hem Şark’ını ve hem de Garbını tutmuş. Beyaz Saray’ın “İncil Okumaları Semineri” şefi Ralf Dollinger, koronanın bayraklı ahlâksızların yaptıkları iğrençliklere “Allah’ın bir gazabı” demesi, tartışmanın hararetini arttırmış görünüyor. Rahip; Amerika’da inananlar da çok olduklarından, henüz Sodom ve Gomore’nin akıbetlerini yaşamadıklarını da beyanına eklemiş.

İsrail’de Kisse Rhamim Tevrat Okulu dekanı Meir Mazuz da aynı kanaati taşıyor. Amerikan Protestan Kilisesi Rahibi Stewen Andrew, bulaşıcı bir hastalık olan şu ahlâksızlığın mutlaka tedavisi olmalı, diyor.

İsviçre CHURER başpiskoposu Merian Eleganti korona ile ahlâksızlık arasında irtibat kurunca, epey hücuma maruz kaldı. Hatta bu arada, Eleganti ve Diyanetimizin ortak beyanına, Karlsruhe‘deki bir Türkiye kökenli kalp doktorumuz da katılınca, ister istemez meşhurlar arasına girmiş oldu.

Almanya’dan ve Rusya’dan yüzlerce Hıristiyan din adamlarının beyanlarını bir tarafa bırakarak, Temmuz sonu medyaya yansımış bir bilimsel çalışmadan bahsetmemiz, daha fıtrî olacak gibi. William İnstitut Kaloforniya bölgesinde Khryn O’neill’e bir çalışma yaptırmış. UCLA Hukuk Fakültesinin ”Ucla Center of health policy“ adı altında iki yüz bin talebe üzerinde yaptırdığı araştırmada, söz konusu ahlâksızlığın başta covid 19 olmak üzere daha nice hastalıklarla tehlikede en başta olduklarını ortaya koymuş oluyor. Daha geniş bilgi sahibi olmak isteyenler, 29 Temmuz 2020’da yayınlanmış araştırma haberini elektronik medyada bulabilirler.

Bu arada, başta Almanya ve İsviçre olmak üzere birçok ülkenin alkol kısıtlamasına gittiklerini de gazetelerden okuyoruz. Alkol alan insanların başta mesafe olmak üzere diğer korona tedbirlerine dikkat edemeyeceğinden, bazı kasabaların tamamen kısıtlamaya gittiklerini de okuyabiliyoruz. Hem sefaletin, hem ahlâksızlığın ve hem de bağımlılığın covid-19’un yayılmasında etkin olduğunda ittifak eden ülkelerin aldıkları tedbirler, aynı zamanda “hakikî insaniyeti arayan” Avrupa ve Amerikalılara fener de tuttuklarını söyleyebiliriz. Medeniyetin bunca güzellikleri, nimetleri, hürriyetleri ve imkânlarının Batı Toplumunu mutlu edememesinin sırrını arayanlar, için, çok büyük bir fırsatın doğduğunu siz de düşünüyorsunuzdur.

Bu arada; korkunun ve bazı kanunların bizdeki sefahate yardımlarından dolayı olacak ki; ne Diyanetimiz ve ne de aileden sorumlu bakanlık ve yetkililerimiz maalesef kendilerinden beklediğimiz çalışmalara bir türlü başlayamıyorlar. Gençlerimizin geleceğini, genel insanlarımızın sağlığını bitiren sefahat ve aileyi paramparça eden her türlü ahlâksızlığa karşı Kur’ân, Sünnet ve geleneğimizden hazırlayacakları ilâçları toplum hâlâ bekleşiyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*