Üstad’ın Sarıyer’deki menziline bir seyahat

Bediüzzaman Hazretlerinin Rus esareti sonrası teşrif ettiği İstanbul’da, biraderzadesi Abdurrahman ile birlikte kaldığı nurlu menzili ziyaret ederek, Üstadın bu evde yaşadığı nurlu hatıraları tahattur ettik.

Bir Cuma namazı akabinde vasıl olmuştuk Sarıyer’e. Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin Rus esareti sonrası teşrif ettiği İstanbul’da, biraderzadesi Abdurrahman ile birlikte kaldığı nurlu menzile varabilmek hasretiyle Sarıyer’in Fıstıklı Bağlar mevkiinde bulunan yokuşları ine çıka aramaya koyulmuştum o haneyi.

Karşıma gelen her yaşlı zata sormuştum “Buralarda Üstad Bediüzzaman’ın kaldığı bir ev var, biliyor musunuz?’’ diye. “Yok, hayır” kelimeleri ile muhatab oluyordum.

Bildiklerini tahmin ettiğim dostlarımı aramıştım bu maksatla. Verilen bilgiler ışığında aramalarımı sürdürürken, bir posta dağıtıcısı ile karşılaşmış, bu defa ona sormuştum. “Hacı Mahmut Efendi Sokağı” diyerek, bizi o sokağın eşiğine götürüvermişti postacı. Sarıyer’de Hacı Mahmut Efendi Sokak’tan kuzeye doğru ilerlerken 8 nolu bir ahşap binayla karşılaşmıştım. Evet, aradığım mekân burasıydı.

İki kapılı, ahşap, şirin bir binaydı. Doya doya bakmıştım o nezih mekâna. Endişe ile dokunmuştum kapı ziline. Ya içeride kimse olmazsa? Burayı ziyaret etmeden gitmenin büyük kayıp olacağını düşünmüş ve üzülmüştüm. Kapı ziline dokunmakla birlikte içeriden şefkatli bir ses “Buyrun, kimsiniz?” deyivermişti. Kapıyı açan kişiye uzak yerden geldiğimi ifade ederek, “Üstada ait bu evin içini gezmek mümkün mü?” diye sormuştum. Meramımı anlamış, o da büyük bir nezaketle bize yardımda bulunmuştu. “Üstadımızın kaldığı oda burası işte” deyip gösterdiğinde, hayali bile cihan değer olan Aziz Üstadımın şereflendirdiği bu nurlu menzilde tefekkür içinde gözyaşlarıma hâkim olamamıştım. “Üstad’a ait herhangi bir şey var mı burada?” diye sorduğumda—ki maddî birtakım unsurları kasdetmiştim—ilgili kişi bize “Üstadın ruhaniyeti burada!” deyince daha bir derinlere dalmıştım.

Aziz Üstadımızın kaldığı bu mekânda bir ikindi namazı eda etmiş, ardından teberrüken bir Risale dersi okumuştum. Akabinde müsaade isteyerek, evin duvarlarına asılı Üstadımızın muhtelif resimlerinden bir kaç kare fotoğraf aldıktan sonra o mânâ dolu nur menzilinden ayrılmıştım.

EVİN MAHİYETİ

Rus esareti sonrası İstanbul’a gelen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, yeğeni Abdurrahman’la birlikte bu evde kalır bir müddet.

Ev ahşaptan yapılı, iki katlı olup, onarım sonucu içi ve dışı çok güzel bir şekilde dizayn edilmiş. Edindiğim bilgiler arasında, burada her Pazartesi günü erkeklerin, her Cuma ise bayanların Risale-i Nur dersi yaptıkları…

ÜSTAD BURADA NE ZAMAN KALMIŞ?

Hazret-i Üstad’ın, Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de üye iken bizzat kendisinin doldurduğu ve eşkali hakkında bilgiler ihtiva eden tezkerede, Üstadın ikametgâhı olarak gözüken Sarıyer’deki bu mekânla ilgili şunlar yazılıdır: “Sarıyer – Fıstıklı Bağlar Sokağında, 8 numaralı ahşap binada oturmaktadır.” (Son Devrin İslâm Akademisi: Darü’l-Hikmet-i İslâmiye, Y.A.Y, Sadık Albayrak)

Risale-i Nur Külliyatı içinde konuyla alâkalı birkaç yerde ifadeler mevcuttur.

Meselâ bunlardan birisi, Lem’alar’da, İhtiyarlar Risalesi olan Yirmi Altıncı Lem’a’nın Onuncu Rica’sındaki bahiste geçen şu ifadelerdir:

“..Ben de Boğaz tarafındaki Sarıyer’de, bir halvethane kendimi buldum. Gavs-ı Âzam (ra) Fütuhu’l-Gayb’ıyla bana bir üstad ve tabip ve mürşid olduğu gibi, İmam-ı Rabbânî de (ra) Mektubat’ıyla bir enîs, bir müşfik, bir hoca hükmüne geçti.”

Hazret-i Üstadın Eski Said döneminden Yeni Said dönemine geçişteki acîp ve sırlı hâllerinin bu mübarek mekânda cereyan ettiği bir vâkıa. Bu husustaki Üstadın sair değerlendirmeleri için 26. Lem’a ve 28. Mektub’a müracaat edilebilir.

Üstadın bu nur menziliyle alâkalı olarak, Risâle-i Nur’un saff-ı evvel talebelerinden İnebolulu Selahaddin Çelebi’nin de bir hatırası mevcuttur. Selahaddin Çelebi, bu nurlu mekânla alâkalı olarak şunları kaydeder:

“1952 senesinde Üstad İstanbul’da Akşehir Palas Oteli’nin üst katında kalıyordu. Güneşli bir sabahtı. Kendilerini ziyarete gitmiştim. Biraz sohbetten sonra bana: ‘Selahaddin, bugün kısmet olursa seninle eski ikametgâhlarımdan Sarıyer’e gidelim’ dedi.

“Sonra taksi tutarak Sarıyer’e gittik. Orada kahveciden, o semtin en yaşlısını sorduk. Kahveci, muhtarın yaşlı bir insan olduğunu söyledi. Aradım ve nihayet yaşlı muhtarı buldum. Ona, Üstad Hazretleri otuz sene evvel bu semtte oturduğunu, şimdi evin nerede olduğunu sordum. Muhtar hemen hatırladı. Fıstıklı Bağlar semtinde yokuşun hemen sağ tarafında durduk. Kapıyı vurunca bir hanım açtı. Hanıma ‘Müsaade ederseniz Üstad evi ziyaret edecek, otuz sene evvel burada oturmuş’ dedik. Hanım da ‘Buyursunlar’ dedi. Üstadla beraber eve girdik, merdivenleri çıktık.” (Mufassal Tarihçe-i Hayat, A. Badıllı)

Üstadımıza mekân olmuş Sarıyer’deki bu nur menzilini ziyaret edip Aziz Üstadı tahattur etmenin sevinci içinde oradan ayrılarak, Bursa’ya avdet etmiştik.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*