Van-Barla hattı

Bediüzzaman Hazretleri 1926 yılının şubat sonlarında Erek Dağı’ndaki mağarasında inzivada, zikir, münacat ve tefekkürle ile meşgul iken Ankara’dan gelen emirle hakkında sürgün kararı çıkar.
Bir yüzbaşı ve emrindeki üç kişilik jandarma müfrezesi, gelen emri ona tebliğ eder. Erek dağındaki mağarasıdan alınarak elleri kelepçeli bir şekilde Van’daki toplanma merkezine (ortaokul binası) getirilir. Bediüzzaman Hazretlerinin yanında bir sepeti sepetin içinde de çay demliği, birkaç bardak, bir seccade ve Kur’an-ı Kerim vardı. Van toplanma merkezindeki ortaokulda toplananların geneli âlimlerden, şeyhlerden, beylerden, ağalardan ve tanınmış nüfusa sahip kişilerden oluşuyordu. Okula hapsedilen aileler, çoluk çocuğuyla korku içinde nereye gönderileceklerini merakla bekliyordu.

Sürgüne gidecekler okul hapishanesinde yaklaşık on beş yirmi gün bekletildi. 1 Mart 1926 günü toplanan sürgün kafilesi hareket için Van Göl’ü kenarına getirilen yetmiş-seksen at ve öküzlerin çektiği kızaklara bindirildi. Kızaklarda yerleri olmayanların bir kısmı at sırtında, bir kısmı da yaya olarak yolculuğa devam edecekti. Yola çıkan kafilenin uzunluğu yaklaşık bir kilometre kadar uzundu. Kafile jandarma komutanının emirleri doğrultusunda yol aldı. Bazıları son defa geri dönüp evlerine ve topraklarına bakarak gözyaşı döktü. Yolculuğun başında aile reislerinin elleri ikişerli olarak kelepçelendi. Bediüzzaman Hazretleri ile Van Müftüsü Şeyh Masum Efendinin elleri birbirine kelepçelendi. Mevsim itibariyle kar ve buzun damarlardaki kanı donduracak şiddette olması çocukları, yaşlıları ve hastaları daha çok etkiliyordu. Bu yolculuğun ramazan ayında olması da eziyet içinde eziyetti. Kafile gündüz yol alıyor geceleri ise köylerde konaklıyordu.

Hastalardan dolayı kafile üç- dört gün Patnos’ta bekletildi. Kışın zor şartlarından at ve öküz kızakları yol almakta zorlanıyordu. Şiddetli soğuklar devam ederken kafile birçok zahmet içinde Ağrı’ya vardı ve geceyi Ağrı’da geçirdiler. Kafile sabah saatlerinde yola devam etti. Soğuk hava, donmuş kar ve kurşun gibi kesen rüzgâr hastaları, yaşlıları ve çocukları gittikçe daha çok zorluyordu. Kafile açlıktan ve soğuktan ölümle pençeleşirken ağlayan çocuk sesleri arasında kafile nihayet Erzurum’a vardı ve burada bir hafta kalındı. Askeri müfreze komutanı Van’dan getirilen at ve öküz kızaklarını Van’a geri gönderdi. Kafile Erzurum’dan at arabalarıyla Trabzon’a doğru yola çıktı. Kafile uzun ve zor bir yolculuktan sonra Trabzon’a vardı. Havanın yumuşaması ile yolcular biraz olsun rahatlamıştı. Yaklaşık yirmi gün burada gemi beklendi. Gemi Trabzon limanından 9 Nisan 1926 tarihinde İstanbul’a gitmek üzere hareket etti. Gemi ile yapılan deniz yolculuğu yaklaşık bir hafta sürdü. Yolculuk boyunca dev dalgalar yolcuların içlerini dışlarına çıkardı. Kafile İstanbul’a 15 Nisan 1926 ulaştı ve İstanbul’da yaklaşık yirmi gün kaldı.

İstanbul emniyetinin gizli şubesi, Şeyh Said hadisesiyle ilgili on beş gün boyunca Bediüzzaman Hazretlerinin tüm dosyalarını inceden inceye inceledi. sorgusunu tamamlamak için emniyet birinci şubesine getirerek ifadesini aldı. Böylece İstanbul emniyetinin tüm araştırmaları sonucunda Bediüzzaman Hazretlerinin ne yeni hayatından ne de Van’daki son hayatında olumsuz bir şey bulmayınca serbest bırakıldı. Ancak hükümetin siyaseti gereği Bediüzzaman Hazretleri aynı gemiyle İstanbul’dan 29 Nisan 1926 İzmir’e ve oradan da Antalya’ya götürüldü. Bediüzzaman Hazretleri jandarma muhafızları eşliğinde Burdur’a tahminen 15-16 Mayıs 1926 tarihinde vardı. Bediüzzaman Hazretleri Van’da iken almış olduğu imamlık- vaizlik vesikası ile burada vaaz, nasihat ve telif eser yazmak suretiyle Kur’an ve iman hizmetlerine devam etti. Sürgünlerin ispat-ı vücut için karakola gidip imza verme uygulamasına hiç gitmeyerek dini derslerine devam etti.

Yaklaşık sekiz ay kadar Burdur’da kaldı. Bu süre içinde Bediüzzaman Hazretlerinin ders halkası her gün biraz daha genişledi. Bediüzzaman Hazretlerinin Burdur’da bulunduğu süre içinde buraya yaklaşık dört yüze yakın âlim sürgün olarak gelmişti. Bediüzzaman Hazretleri ve Molla Mustafa’dan başka kimse dini dersleri verme cesareti göstermedi. Bediüzzaman Hazretlerinin derslerdeki temsili ve ikna edici sohbetleri çevresini her gün daha da genişletti. Bediüzzaman Hazretlerinin dini derslerinden rahatsız olan hükümet, onu yeni bir sürgünle 25 Ocak 1927 tarihinde Isparta merkezine gönderdi. Böylece Bediüzzaman Hazretleri Burdur’da yaklaşık sekiz ay, sekiz gün kaldı. Bediüzzaman Hazretleri Isparta’ya sürgün geldiği günden itibaren dini derslerine burada da devam etti. Katılan kişilerin sayısı burada da artarak devam edince evhamlanan yöneticiler bu çalışmadan tedirgin oldular. Kısa bir süre sonra yeni bir sürgün kararını devreye koyarak gözlerden ırak, kimsenin fark edemeyeceği ücra ve mahrum bir yer olan Barla’ya gönderildi. Isparta’da yaklaşık yirmi, yirmi beş gün arası kaldı. Bediüzzaman Hazretleri ile jandarma eri Barla’ya gitmek için Eğirdir Gölü iskelesine geldiklerinde vakit öğle olmasına rağmen hava soğuktu. Barla’ya gitmek için kayığa binerler. Kayıkçı elindeki uzun sopa ile buzları kırarak yelkenli kayığa yol açar. İki saatlik bir kayık yolculuğundan sonra Barla iskelesine vardıklarında vakit akşama doğru olur. Jandarma eri Bediüzzaman Hazretlerini karakola götürüp teslim ederek evrakı komutana imzalatır. Barla’ya geliş tarihi 01 Mart 1927dir. Bediüzzaman Hazretlerinin Van’dan ayrılarak Barla’ya vardığı güne kadar yaklaşık bir yıl geçer ve o gün elli yaşındadır. Böylece Bediüzzaman Hazretlerinin sürgün hayatı vefat tarihi olan 23 Mart 1960 tarihine kadar devam eder.

Kaynak:

1-Abdulkadir Badıllı- Mufassal Tarihçe-İ Hayat-1

2-Ahmet Akgündüz-Arşiv Belgeleri Işığında Said Nursi ve İlmi Şahsiyeti-2

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*