Sıla-i Rahim ve Tatil Mukayeseleri

HABBE & KUBBE

Dünya her ne kadar küçük bir köy haline gelse de, ulaşım vasıtaları sayıca artsa da, yerleşim yerlerin birbirinden uzaklığı ile beraber bireysel meşguliyetlerimiz git gide fazlalaşsa da, Nebevi terbiyenin sıla-i rahim dersine, her zamankinden fazla ihtiyacımız var.

“Seri-üs seyr zamane çocuğu” bir çok şeyi bir arada yapmak için çaba sarf ededursun, aslında  “zaman” değişmedi. Dünya imtihanı kuruldu kurulalı yirmi dört saati paylaşıyoruz mütemadiyen. Kendine yepyeni modern bir dünya kuran gençler ise, bu yirmi dört saate sıla ziyaretini pek sığıştırmaz oldular.

Vsl kökünden türeyen bir mastar olan “sıla”nın, “vuslat”a da uzanır mana uçları vardır. Sılanın anlamı hasret giderme olursa, vuslata da kavuşma manası düşer. Peki, sıla neye vasıl eder insanı. İşte ahirzaman Peygamberi sıla-i rahimle ilgili hadislerinde bunu açıklıyor bize… Uzun ömre ulaştırır mesela diyor… Rızık genişliğine, berekete kısaca “zenginliğe” diyor. Bunlar bildiklerimiz… Ya bilmediklerimiz: Karşılık beklemeden ve Allah için yapılan sıla ziyareti ile kişi, Rabbisinin hususi muhafazasına ve gözetimine dâhil olur. Daha evinden çıkmadan aldığı bilet ve hediyeler dâhil olmak üzere yaptığı bütün masraflar sadaka olarak kabul edilir. “Sıla-i rahim hürmetine kişinin günahları tamamen unutulup gider”. Hele ki bu ziyaret ve gönül alma işine “baba” dostlarını da ilave ederse, Cenab-ı Hak kalbine yaşamdan zevk almayı, ferahı ve huzuru yerleştirir. “Babanın sevgi bağını sen de devam ettir. Sakın ola kesme! Aksi halde Allah senin nurunu söndürür.” hadis-i şerifi de dikkatimizden kaçanlar arasında…  Bakın “sıla” ne gibi mükâfatlara vasıl ediyor, tersi ise nelerden mahrum ediyor… Tabii ki bunlar “muaccel” hediyeler. Ahirettekileri saymak mümkün değil. Dünya da ise en hızlı verilen iyilik sıla-i rahim mükâfatı olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

Sıla ziyaretlerinin psikolojik yönü birçok sahada tez çalışmalarına konu olmuş. Bireyselleşmenin ideal haline geldiği zamanımızda bunun peşine düşen, insan bedelini de “huzursuzluk” olarak ödüyor. Yalnızlaşma sendromu neredeyse fobilerin başında yer almaya başladı bile. “Kendi başına tatil” kendi başına dert olarak geri dönüşüm buluyor.

“İndividual” hayat tarzı ikinci Avrupa’nın çeşitli metotlarla empoze ettiği bir sistem olduğu halde, artık neredeyse tamamen geniş aile modelini terk edip “çekirdek aile” olarak yaşamamız, bizim de bu empozeden nasibimizi aldığımız göstermiyor mu? Oysa “Das ist mein Leben!” “Bu benim hayatım!” yaklaşımı Avrupa’yı komşusuz ailesiz, akrabasız, iyiliksiz, misafirsiz ve hediyeleşmesiz bırakıp çaresizliğini arttırdı. Şehirlerini mamur etseler de içleri, evleri yalnızlaştı ve sevgi tatminleri dibe vurdu. Kendi huzursuzluklarını teşmil etmek suretiyle, bir nebze rahatlamak istercesine, bize üflemeye devam ediyorlar.

Önceleri keyfemayeşa hareket ve sınırsız özgürlük hoş gibi gelse de fıtratı “medeni” olan insanın bireysellik peşinde koşması, beraberindeki sıkıntıları Müslüman topluma da taşımaya başladı. Akrabalık müessesi çocukları güzelce ve fark ettirmeden eğiten sosyal bir kurumken yılda bir bile “akaribi” ile bir araya gelemeyen ama yüzmeyi çok iyi bilen dindar aile çocukları türemeye başladı. “Akraba Eğitim Kurumu”nun kaynağı “Kur’an ve Sünnet” iken, kenarı kıyısı tatil beldelerine ince bir patikayla ulaşan hadis-i şeriflerin seyahat tavsiyeleri daha bir önemsenir oldu. Sonuç mu?  Bayram, izin ve tatil dönüşü kaza bilançoları, bereketsiz kazançlar, ismi unutulmuş kuzenler, torunlarını ve yeğenlerini büyürken göremeyen aile büyükleri vs…

İzin dönüşleri ve akrabaya yatırım” konulu bir sonraki yazımızda buluşmak ümidiyle…

Benzer konuda makaleler:

9 Yorum

  1. Yeni köşeniz hayırlı olsun. Uzun zaman okuyamamistik ama pratik nükteli akıcı üslubunuzu özlediğimizi fark ettik. Nice yazılara

  2. Dertlerimizi bile böylesine okşar gibi ifade eden yazılarınızı özlemişiz.Elinize sağlık.Nur ışığıyla okşar diyor üstad. Nurun kaynağı da kainatın efendisi olunca merhem olur inşaallah

  3. Rabbim Risale-i Nur’un bakış açısıyla bakabilmeyi cümlemize nasip etsin inşallah, muvaffakiyetlerinizin devamına duacıyız.

  4. Çok doğru tesbitler. Değişen zaman değil, değişen insan ve insanların nefsani arzuları…
    Allah razı olsun. Elinize yüreğinize sağlık. Yeni yazılarda buluşmak duasıyla…

  5. Yazi icin tebrikler Nuray abla.zarif ve akici üslubunuzla mevsim gündemimizin problemini ve çözümünü çok güzel ifade etmişsiniz.Allah razi olsun

  6. Geleceğin hala,amca,teyze,dayı,dede ve ninelerini yetiştirirken; her daim aklımızda olması gereken bir ayrıntıyı bizlere hatırlattığınız için Allah razı olsun.Kaleminize ışık olan yüreğinize sağlık.

  7. Günümüz yaralarini devalariyla hatirlatan cok aciklayici bir yazi olmus kalemine saglik Nuray ablam devamini bekliyoruz..

  8. Kulaklarda hem hoş seda ve hem de küpe niteliğindeki yazınızdan dolayı tebrik ediyorum… Devamına Allah muvaffak eylesin… Amin

  9. Elimden gelse de bu yazıyı tüm insanlara okutsam, toplumda kanayan bir yara, umumi bir bela, sila-I rahim neredeyse unutulmaya yüz tutmuş. Nuray abla yazılarınızı özlemiştik. Devamını bekliyoruz

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*