İnsanların çoğu mutsuz olmaktan şikâyetçi. Oysa, mutlu olmanın, iç dünyasında huzurlu olmanın hem kolay, hem de pratik bir yolu var: Elinden geldiğince, yakınlarını buluşturma, birleştirme, kaynaştırma çabası.
Evet, insanlarımız arasında birlik-dirlik düzenin sağlamaya çalışan kimseler, hem mutlu olur, hem de daima şevkleri, heyecanları yerinde olurlar.
Özetle, birlik ruhu pozitif, ihtilâf hali negatif enerji yayar. Aklı başında olan kimse, moralsizliğe, karamsarlığa düşmemek için, daima pozitif enerji sağlayan davranışlar içinde bulunmayı tercih etmeli. Birlik-bütünlük atmosferinde ayrıca ortaya çıkan bir sinerji var ki, ekstradan hayata hayat katar.
Ülkemizin insanları her halükârda birlikte ve bir arada yaşamak eğiliminde. Her ne kadar lokal zaman ve zeminlerde birbirini iten, uyumlu geçimi sağlayamayan kimseler kendini gösterse de, nüfusun çoğunluğu öyle değildir. Ekseriyet bilir ki, toplum içinde zıtlıklar da, tuhaflıklar da bitmez. Bitmediği için de, karşı tarafın varlığını olduğu gibi kabul etmek durumunda kalıyor. Zira, günümüz dünyasında hiçbir kesim, bir başka kesimi bitiremeyeceğini bilir. Bildiği için de, bir şekilde geçinebilmenin yoluna-yordamına bakar.
Bu durum ayrıca gösteriyor ki, bu vatanda kolay kolay iç savaş çıkmaz. Çünkü, kabullenmek mecburiyeti hasıl olmuş durumda.
Nitekim, bu vatanda iç savaş çıkması için, dahilî ve haricî ihanet odakları vaktiyle her türlü dolabı çevirdi, her türlü fitneyi körükledi; ancak, yine de başarılı olamadı.
Zira, bu vatanda hakim olan şey din hissidir, kardeşlik bağlarıdır. İman kardeşliğinin yerini, başka hiçbir şey tutamaz. Şimdiye kadar da tutmamıştır.
Evet, insanlarımızın mutlak ekseriyetini diri tutan dindir, imandır. İmân ise nurdur, kuvvettir, servettir. Bizim en büyük şevk ve zenginlik kaynağımızdır.
Bu kaynak var olduğu müddetçe, vatandaşlar ve dindaşlar arasındaki bağı koparmaya hiçbir fikrî cereyan güç–kuvvet yetiremez.
İmandaki bu muazzam hazine, ülkenin sınırlarını da aşıyor. Alem–i İslâmı, hatta bütün dünyayı dolaşıyor.
Bu mukaddes nurdur ki, bütün cihanı adeta nuristana döndürüyor. Umumi kanaat şudur ki: Söz konusu kuvvetli iman kardeşliği dairesinde, herkese yetecek kadar nur var, sürûr var, huzur var… Dolayısıyla, başka daireye girmeye, başka yerler dolaşmaya, başka kapıları çalmaya ihtiyaç bırakmıyor.
Nur–u imân dairesi içine girenler, kendi aralarında harikulade bir anlaşma, uzlaşma ve paylaşmayı sağlarlar. Herşeyi kardeşçe bölüşüp paylaşırlar. Allah’ın yarattığı meşrû hiçbir şeye yasak getirmez, hiçbir şeyi birbirinden esirgemezler.
Onlar, dünyaya ve dünyalılara yaranmak için zillet göstermezler. Daima izzet içinde, vakar içinde, ciddiyet içinde kalarak hizmetlerini sürdürürler.
Başkalarına tabi olma, başkalarının peşinden gitme ezikliği göstermezler; dünyalılara perestiş etme ihtiyacını hissetmezler.
İman ve imandaki nur, onlara kâfi geliyor, vâfi geliyor.
Evet, hiç tereddüt eseri dahi göstermeksizin inanıyoruz ki, insanlarımızın ve bütün insanlığın saadetli kurtuluşu Nur’dadır: İmân nuru, Kur’ân nuru, İslâmın nuru…
Bu muazzam nurun dışındaki her şey ve her yer zifiridir, karanlıktır, bulanıktır, bataklıktır… O karanlıklı bataklıklara girmeye hiç niyetimiz yok. Allah, âhir ömre kadar bizi o kudsî Nur dairesi içinde muhafaza ve istihdam etsin.
Benzer konuda makaleler:
- Karşınızdaki insanın hangi kapısını çalıyorsanız, onunla karşılaşırsınız
- Niyetin çeşitleri ve etkileri
- “Sevad-ı Azam”a uyalım
- Pozitif insan deyince ne anlıyoruz?
- Bediüzzaman Geliyor
- Mutlu olmak isterseniz, her şeyin müsbet yönüne bakın
- Şahs-ı manevîdeki pozitif sinerji
- Duânın etkisi, yansıması ve dönüşü
- Meydanı negatif insanlara bırakmayalım
- Pozitif düşünmek
İlk yorum yapan olun