Anne rahmindeki mucize

ANA RAHMİNDEKİ YUMURTA İLE SPERM’İN BULUŞMASI İLE BURADAN ZUHUR EDEN MU’CİZELER

Kıymetli dostlarım,

Kendi yaratılışımıza dönük aslî unsurları ve kaynaklarını tanımaya, versiyonlarını çözmeye ve keşfetmeye ve bu vetiredeki aşamaları hayretle izlemeye devam ediyoruz.

Bu yolculukta, eğer bize refakat ederseniz, bilgi hazinenize, yeni parlak şeyler ilave edeceğinize inanıyoruz.

İnsanın, anne karnındaki yaratılışı ve bir nutfe sudan, kan pıhtısına, oradan bir çiğnem ete ve oradan da insan şekline getirilişi, öyle MU’CİZELER zinciri sonucu gerçekleşir ki; kim ona ibretle ve derin bir nazar ile bakar ve incelerse; hayretinden parmağını ısırır.

İnsanın aslı, bir yumurta hücresinin, bir sperm ile aşılanmasından, döllenmesinden meydana gelir. Annenin yumurtalıklarında, o yumurtaların ve erkekte ise spermlerin yaratılışı, başlı başına bir mu’cize olduğu gibi; tek bir boşalmada hasıl olan, yaklaşık 250-300 milyon sperm hücresinden, sadece 500 ile 1000 kadarı, ancak menziline ulaşmakta ve onlardan da; sadece bir tanesinin, yumurtanın içine girip onu aşılaması; ancak ve ancak muazzam bir mu’cize eseri olarak izah edilebilir.

Mitoz veya mayoz bölünmeyle çoğalan ve milyarlarca hücreden meydana gelen bir bebeğin, 9 ay 10 gün rahim içinde geçirdiği safhalar, nihayetsiz bir ilim, irade, hikmet ve kudretle gerçekleşebilir. Allâh Te’alâ; muhtelif âyetlerle bunu nazarlara vermektedir.

O âyetlerin birinde şöyle buyuruyor: “Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan öbür yaratılışa, halk edip duruyor.”(1)

Bir insanın normal vücud ısısı 37 °C olarak kabul edilmekle beraber; gün içerisinde nüans farklarıyla beraber, değişiklik arz edebilir. Bu değişiklik 36.1°C ile 37.2°C arasındaki dereceler de, normal vücud ısısı kapsamında değerlendirilebilir. 37.6 °C nın üzeri yüksek ateş kabul edilir. Bu derece normal bir insanın ısı derecesinin altına da düşebilir. Bu durum da, yani bu ısı, 35 °C derecenin altına düştüğünde “Hipotermi”* ortaya çıkar. Yüksek ateş tehlikeli olduğu gibi; şiddetli hipotermi’de yaşamı tehdit eden ayrı bir riskli durumdur.

Zira bu Hipotermi, kişinin hayatî organlarının çalışmamasına neden olabilir. Dolayısıyla bu durum, yaşam için büyük bir tehlike arz edebilmektedir. Bu nedenle başta soğuk kış günleri olmak üzere; her iklim şartlarına uygun, giyim kuşama dikkat edilmesi gerekir.

Şimdi gelelim spermin nasıl bir ısı ortamında geliştiğine ve erkeğin spermi (meni) nin oluşması ve nasıl üretildiği durumuna.

Burada amacım zihinleri bulandırmak değildir. Tıpta ve din’de, her türlü bilgilendirmede utanma olmaz, bu konularda haya edilmez. Zira her konuda olduğu gibi, burada da cahil kalmak; aslında utanılacak bir durum olsa gerektir.

İnsan vücudu denilen yapının ilk temel taşı, spermin üretim kaynağı olan testis, yani yumurtalar mevcuttur.

Yukarıda sağlıklı bir insanın vücud ısısı 37°C dır, dedik. Testislerde spermin üretilebilmesi için, 3-4 derece daha düşük bir ısı derecesi gereklidir.

Lütfen dikkat eder misiniz!

Bütün şeylerde ve her şeyi, Allâh Te’alâ bir ölçü ve dakik bir müvazene ve hassas bir dengede yarattığı gibi; bu testislerde de; hikmet dolu özelliklerle donatmıştır. Testisler, bütün iç organlar gibi, bedenin içinde yer almış olsaydı; normal vücud ısısı içerisinde değerlendirilecekti ve haliyle testislerde de, ısı 37 derece olacaktı. Binaenaleyh testisler, iç organlarla irtibatlı, lâkin vücûdun dışında konumlandırmasının bir hikmeti de; bu farklı ısıyı temin edebilmesidir.

Testislerde, 33-35 derecelik sıcaklığı sabit tutabilmek için; testis torbaları sıcaklıkta genişler ve sarkarken, soğukta ise büzülür ve o yumurtalar üzerindeki deri, nisbeten kalın bir muhafaza tabaka oluşturur. Anlayacağınız her şey uyumlu bir denge ile düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere, spermin üretilmesi, yani spermatogenez için en ideal ısı, 34°C dır. Burada dikkat edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken hikmetli nokta şudur: Testisler, vücudun dışında değil de, bedenin içinde bir uzuv konumunda olsaydı; ne testislerde, o ısı derecesi sağlanırdı ve ne de, sperm üretimi temin edilebilirdi, dolayısıyla insan nesli sekteye uğrar, ketum kalırdı.

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, her şey en uygun, en elverişli bir konumda organize olmuş, dizayn edilmiştir. Çünkü fazlalık veya eksiklik o işte olursa şayet; arzu edilen maksat hasıl olmaz.

Dikkat buyurun!

İçinde yaşadığımız asrın, belki de yarısına kadar bihaber olduğumuz, bu testislerin vücut’tan farklı olarak, 2-3 derece ekside olması, gerçekten çok düşündürücü değil mi?

Şüphesiz her şeyin yerli yerinde ve tam kıvamında yaratılması, Allâh’ın ilmine, iradesine ve sonsuz kudretine işaret ettiği gibi; aynı zamanda vahdaniyetine de en güçlü bir delildir, bir bürhan teşkil etmektedir. Şu hakikate, aşağıdaki âyetler de delâlet ederler.

“Allâh her şey için bir ölçü koymuştur.”(2)

“O’nun katında her şey bir ölçü iledir.”(3)

“Allâh’ın emri, mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.”(4)

Testis torbasına tıp dilinde SKROTUM* denir. Bu torba içindeki testislerin, yani erkek yumurtasının, başlıca iki büyük görevi vardır. Bunlardan birisi, çocuk yapmak için hücrelerin üretilmesi ve erkeklik hormonunun salgılanmasıdır.

Erkeklik hormonu, cinsel arzuyu sağladığı gibi; kıllanmayı ve kasların gelişmesini de temin eder. Bazen testisler, bu Skrotum denilen torbaya inmeyip yukarıda kaldığında, bu sperm üretimini yapamaz. Bunun nedeni ise; 37°C içerisinde bu sperm üretiminin sağlanamamış olmasındandır. Yukarıda da değindiğimiz gibi; sperm’in üretilebilmesi için, testislerin 34°C lık sıcaklıkta olması gerekir.

Sağlıklı bir erkeğin testislerinde, günde 200-300 milyon sperm üretilirken, bunların yarısı canlı sperme dönüşebiliyor. Sperm testislerde üretilmeye başlandıktan 72 gün sonra, testislerin hemen arkasında “Epididime” denilen, yani; yoğun bir şekilde donanmış durumdaki ince mikroskopik tüplerden oluşmuş, testis boyunca uzanmış bir eklenti organdır ki; sperm, bu epididim kanalcıklarında ilerlerken, olgunlaşır ve dölleme yeteneği kazanır.

Bu aşamadan sonra artık sperm, kadının yumurtalarıyla döllenmeye hazır vaziyete gelmiştir.

Dile getirmezsem mesele eksik kalır mülahazasıyla, özrümü de beyan ederek şunu da ilave etmek isterim.

Penis, erkek üreme organlarının en önemli parçası, hatta baş aktörüdür, diyebiliriz. Damarlarına kanın hücum etmesiyle sertleşir. Meni (sperm) hayvancıkları, vajinaya bu organ vasıtasıyla ulaşır. Rahim ağzına yakın bir yere dökülür. Meni’deki spermler buradan rahime doğru yola çıkar ve İlâhî kudretin takdir ettiği, onlardan biri aracılığıyla, kadının yumurtasını aşılar.

Burada penis ile ilgili dikkate değer bir noktaya daha temas etmek isterim, şöyleki: Penisin baş kısmının üstünde “Gulfe” veya “Kulfe” denilen bir deri parçası bulunur, Buna sünnet derisi de denilir. Ayrıca penisin uc tepesinde, süngerimsi, bir et ile sarmalandığını görüyoruz. Cinsi münasebette, sertleşen penise rağmen, burası gayet nahif ve yumuşacıktır. İşte bu özelliğinden dolayı, kadının cinsel organlarına hiç zarar vermediği gibi; haz ve lezzetle çiftleşmeyi de sağlamış olmaktadır.

Koparmak, çekmek, yırtmak, tırmalamak ve benzeri iş görmek üzere, parmakların ucuna tırnakları yerleştirip uzatan ve küçücük bir silah olarak yaratan kim ise; penise de o şekli veren aynı Zat’tır. Bir an için bu iki uzvun yer değiştirdiğini tasavvur edelim. O halde, her iki organ da işlevsiz, bir nev’i atıl duruma düşerler. Bu sefer penis, haz yerine, acı-sızı vermeye başlar, bir azab âleti olur.

Demek ki; her şey en münasip şekilde ve en uygun mahalde yaratılmıştır. Burada, penisin bu şekil ve fıtrat’ta yaratılmasına da tefekkürle, ferasetle ve basiretle bakılmalı ve yine Yüce Yaratıcı’nın, hikmeti aranmalı ve görülmelidir.

Tek bir seferde boşalmış, 10 milyonlarca erkek dölüne, güçlü bir mikroskop merceğinden baktığınızı, müşahede ettiğinizi tasavvur ediniz.

Bir miting alanında toplanmış bir-iki milyon kadar insan topluluğu, nasıl heyecanla izleniyorsa; aynen onun gibi; mikroskop ekranına, 10 milyonlarca canlı hayvancıkların o muhteşem manzarası nasıl büyüleyici, hayretengiz olur, hep beraber bir hayal edelim, düşünelim ve bundan da anlamlı dersler çıkaralım.

Kadının yumurtlama dönemi, sperm ile döllenmek için en uygun zamandır. Yumurtlama döneminde, spermin yumurtaya ulaşmasında, en önemli, en verimli andır, diyebiliriz.

Yumurtlama gerçekleştiğinde, olgunlaşmış bir yumurta, yumurtalıkta salınır ve fallop tüplerine doğru ilerler. Fallop tüpleri sperm ve yumurta hücresinin buluşması için bir geçiş görevi görürler.

Spermler, vajina boyunca rahim ağzına doğru hareket eder. Rahim ağzı, spermin rahim içine geçişini sağlamak için, “Servikal mukusu” salgılar. Spermler rahime geçtikten sonra; hareketlerine devam ederek, fallop tüplerine doğru ilerlerler.

Burada yumurta hücresi ile ancak sağ kalan, 1000 kadar spermin varlığı söz konusu iken; o yumurta hücresi ile sadece 1 sperm döllenir. Sperm başariyla yumurtayı döllerse; döllenen yumurta hücresi-embriyo fallop tüplerinden, rahim boşluğuna doğru ilerler ve rahim duvarına tutunur. Embriyonun rahim duvarına yerleşmesi ile gebelik gerçekleşmiş olur. Rahim duvarına tutunma ve yerleşme, 5-6 gün zarfında gerçekleşir.

Kadının leğen kemiği boşluğunda sağlı sollu olmak üzere, iki yumurtalık bulunur. Bunlar erkekteki husye dediğimiz, çift yumurtalarına karşılıktır.

Yumurta veya kadının suyu denilen şey burada oluşur. Şekli bademe benzer, boyu üç, eni ise bir buçuk santim olup, yüksekliği ise, eninin yarısı kadardır.

Her iki yumurtalığı, karından gelen aort kılcal damarları besler. Bunun çıkış yeri de tam omirilikle eğe kemiklerinin arasına tekabül eden kısmın yukarı tarafıdır. Nitekim yumurtalıktan çıkan kirli kan damarları da, aynı bölgeye giderler.

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, yumurtalığın gelişme ve beslenmesinin kaynağı, omurga kemiği ile eğe kemiği arasındadır. Bu durum erkek yumurtaları (husyeler) için de aynıdır.

Konuya dair şu âyet, ne kadar da ileri seviyede, manidar bir ilmî kuşatmaktadır:

Allâh: “İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir su’dan (Spermden) yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından (Beyne’s- Sulbi ve’t-Tera’ib den) çıkar.”(5) buyurdu.

Döl yatağı (rahim) leğen kemiği boşluğundadır. Döl yatağının her yanında birer tane olmak üzere, iki rahim kanalı vardır. Bu kanalların uçları yumurtalığın yakınında hafifçe şişkindir.

Kadın, cinsel hayatı devam ettiği müddetçe, yani adetlerden kesilince ve menopoza girinceye kadar; her ay bir yumurta olgunlaşır ve yumurtalıktan çıkar. Bir kadının ömür boyu çıkardığı yumurta sayıları; 400 ile 500 arasında değişmektedir.

Allâh Te’alâ, Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber hadislerinde, kadının bu döl yatağına çok değer vermişler ve en yüksek paye olarak “Rahim” diye isimlendirmişlerdir.

Bildiğiniz gibi, başta anne ve babalar olmak üzere; yakın akrabaları ziyaret etmeye ve bu ilişkileri taze tutmaya, İslâm örf ve geleneğinde SILÂ-İ RAHİM denilmiştir. Bu da naslarla yani âyet ve hadislerle belirlenmiş ve teşvik edilmiştir. Dolayısıyla, bu sılâ-i rahim; çok hayırlı bir iş ve aynı zamanda hasenatı yüksek bir fiil olarak kabul edilmiştir. Ve hakeza sılâ-i rahimi kesmek de büyük günahlardan, yani kebair’den addedilmiştir.

Bu sılâ-i rahim tabiri, ana rahmine (döl yatağına) izafeten hep kulanılagelmiş, şerefli bir terim olarak görülmüştür.

Bu şeref, insanın hiç bir organına nasib olmamıştır. Hatta o kadar önemli olmalarına rağmen; ne kalb ve ne beyin gibi organlar bu kadar öne çıkarılmamışlardır. Kadının bu cinsel organlarına “RAHİM” denilmesi ve bu kadar önem atfedilmesi; insan tohumunun tarlası olmasından ileri gelmektedır.

Zira, insan tohumu oraya atılır, gıdasını oradan alır, orada filizlenir, gelişir ve en şerefli varlık olarak, insan suretinde, dünya kendisi ile müşerref olur. İşin tabiatı gereği, kendisini insan sıfatıyla yaratan, yüce Rabbisini tanımak kaydıyla.

Görmüş, Bulmuş Ve Şöyle Demiş Ermiş:

“EY NEFSİM! KALBİM GİBİ AĞLA VE BAĞIR VE DEKİ; FANİYİM, FANİ OLANI İSTEMEM, ÂCİZİM, ÂCİZ OLANI İSTEMEM. RUHUMU RAHMANA TESLİM EYLEDİM, GAYR İSTEMEM.

İSTERİM, FAKAT BİR YÂR-I BÂKİ (EBEDİ VE ÖLÜMSÜZ BİR DOST) İSTERİM. ZERREYİM, FAKAT BİR ŞEMS-İ SERMED (EBEDİ GÜNEŞ, ALLAH’I) İSTERİM. HİÇ ENDER HİÇİM, FAKAT BU MEVCUDAT-I UMUMEN İSTERİM.” (6)

Dipnotlar

(1) Zumer 39/6
(2)Talak 65/3
(3)Ra’d 13/8
(4)Ahzab 33/38
(5) Tarık 86/5-7
(6) Sözler s.221

*Hipotermi: Vücud ısısının tehlikeli derecede düşmesine neden olan bir acil tıbbi durumdur.
*SKROTUM: İki uyluk arasında aşağıya doğru sarkan içinde testis, sperm kanallarını içeren bir torbadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*