Pozitif düşünmek

Olay, kişi ve nesne/objelere iki türlü yaklaşırız: Müspet (olumlu, pozitif), menfi (olumsuz, negatif). Nötr bir nesneyi/hâdiseyi, olumlu veya olumsuz; olumsuzu olumlu veyahut olumluyu olumsuz değerlendirebilir, görebiliriz. “Oh bardağın yarısı dolu!” veya “Vah, yarısı boş!”; “Ne güzel, rahmet yağdı!” veya “Hay aksi yine yağmur bastırdı!” diye aynı olayı farklı yorumlar, farklı değerlendiririz.

En olumsuz şeyleri bile pozitif bakışımızla güzele çevrilebilir veya güzel yönlerini öne çıkarabiliriz. Hz. İsâ (as), köpek leşinin koku ve çirkinliğini nazara verenlere karşılık, “Ne güzel dişleri var!” diyerek; müsbet bakış dersi verir. Pozitif bakış sevinç, lezzet, hareket; negatifi ise elem, hüzün, durağanlık, karamsarlık getirir.

İman, pozitif, olumlu bir bakıştır. Her zaman güzel düşünceler ve enerji yayar. Bediüzzaman, olumlu düşünmeyi, “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır” 1 şeklinde formüle eder. Güzel/olumlu düşünme zihin tarlasına güzel; olumsuz düşünme ise menfî mânâlar ekmek demektir. “Yapamam, başaramam” tarzında negatif yaklaşımlar; peşinen olumsuza şartlanmaktır. O takdirde kişi gerçekten de yapamaz. Daha doğrusu ona oldurulmaz. Şiddetli bir arzuyla “Yaparım, ederim, başarırım” diyerek beynini, duygularını motive edip programlayan da başarır. Menfî, yanlış, bâtıl fikirleri atarak beynimizi, gönlümüzü olumlu düşüncelerle aydınlatmalıyız. Problemlerini halledememiş; sıkıntı, stres, gerginlik deryasında yüzen adam olumlu düşünemez.

Yaklaşım tarzımız çok önemlidir. Nesneleri “idrak-algılama” biçimine, yâni taktığımız gözlüğün renk ve mahiyetine göre kıymetlendiririz.

Nazar ve niyetimiz sevgiyi nefrete, nefreti sevgiye; üzüntüyü sevince, sevinci eleme; korkuyu cesarete, cesâreti cebanete; ağlamayı gülmeye, gülmeyi ağlamaya; günahı sevaba, sevabı günaha çevirir.

Ağlayan, dünyayı ağlar gördüğü gibi; her şeyin çürüyüp, solup, yok olup gittiğini düşünen, başta rûhu, hayatı, gençliği, sevdikleri, yakınları, malı-mülkü de solup gidecek diye düşünür. Tıpkı, eşyanın mahiyetini, hâdiselerin sırrını tam kavrayamadığı için üzülen-büzülen, ağlayıp-sızlayan çocuk gibidir. Meselâ, “ölümü”, yokluk değil varlık, ayrılık değil kavuşma, bitiş değil paydos, terhis ve mekân değiştirme olarak gören; firakın sillesini yemez, “kavuşmanın” sevincini yaşar.

Müsbet düşünceyle bakış, pozitif güç, olumlu enerji pompalar. Hem ferdî, hem de toplu gayretin, çalışmaları katladığını kendimiz ve çevremizde müşâhede ederiz. İmân müsbettir, ispattır; üretimdir. İmânlı bakış; olumsuz hâdise ve duygulara da olumlu yaklaşmayı sağlar. Hayatı bir bâr (yük) değil; bahar yapar.

Dipnot:

1- Mektûbât, s. 367

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*