Dünya işleri, ahiret işlerinin önüne geçmesin

Teknoloji ilerledikçe, TV ler çoğaldıkça, artık insanlar, kendilerini hep dünyaya veriyor.
Mahalle dedikoduları, lüzumlu-lüzumsuz bir çok şey, insanları hakikî işlerinden, maksadlarından uzaklaştırıyor.

Savaşlar, salgın hastalık haber pompalanması, afatlar v.s. çok kimseyi oyalayıp, malâyaniyata sevk ediyor. Bu gibi hadiselerin haberleri verilmeye başlayınca, biraz da, ortalığın onlara odaklanmasıyla, birçok kimse, TV başına geçip, kanaldan kanala, haberden habere, adeta atlayarak, saatlerini heba edip, boşa geçirmeye başladılar. Aslında, işin meraklıları, bir-iki defa dinlese, yeterli bilgiyi alabilecekler, ama yok…  Saatlerce canlı yayın moduna geçilmeden tam bilgi sahibi olunur muymuş?

Bundan, yaklaşık yetmiş sene önce, 2. Dünya Savaşı zamanında, dünya birbirini yerken, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, o vaziyetle alâkalı soruya güzel bir cevap mahiyetinde, Meyve Risalesi’nin 4. Meselesi’ni kaleme almış ve muhteşem bir cevap vermiştir. Buraya kopyalamak istemiyorum. Zaten çoğunuz biliyorsunuz, ama yeniden okumanızı istirham ediyorum.

Hakikaten de, Dünyanın birçok lüzumlu, lüzumsuz işiyle uğraşan bir kısım kişiler, at gözlüğünü takıp, yanındaki, yakınındaki tehlikeyi görmüyor. Çoğumuzun bir ayağı çukurda. Ölüm, genç-ihtiyar dinlemiyor Vallahi. Her an, hepimizin ayağı kayıp, kabre yuvarlanabiliriz. En basitinden, bir-iki günlük dünya seyahati için, yanımıza, bir küçük çanta, valiz alıp giderken, ebedî ahiret yolculuğuna, hangi çantamızı alıp götürüyoruz acaba?

Kâinatta en büyük hadise olan, imandan sonra gelen namaza, ne kadarımız meftun acaba? Lüzumsuz işlere, saatlerini tahsis edenler, en lüzumlu ve büyük, hem de ebedî bir hakikate, günde bir saatini vermeye üşeniyor. Yazık değil mi? Kendi kendimize zulmediyoruz. Ölüm gerçeği bizleri uyandırmadan önce, Allah, basiret ve şuur vererek, uyanmayanları uyandırsın inşâallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*