Hasankeyfli Mele Ahmet Saruhan ve Bediüzzaman

Ahmet Saruhan Hoca, Isparta’da askerken; talebeliği sırasında ders aldığı medrese seydasından bir mektup alır. Mektubunda büyük âlim Bediüzzaman Hazretleri’nin Isparta’da olduğunu en kısa zamanda onu ziyaret ederek selâmını söylemesini ve bazı sorularını sormasını yazar.

Bir yıla yakın Isparta’da asker olan Ahmet Saruhan seydasının mektubundaki yazılanı emir telâkki ederek 1955 yılının bir bahar günü Bediüzzaman Hazretleri’nin evini ararken sokağa gelir. Asker olan Ahmet’in Sokak aralarında dolaşmasının yasak olduğu jandarmalar tarafından görülmesi halinde yakalanabilir endişesiyle sürekli etrafına bakarak korkuyla kapıyı çalar. Ahmet, kapıyı açan gence Isparta’da askerlik yaptığını Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyarete geldiğini söyler. Kapıyı açan genç Bediüzzaman Hazretleri’nin hasta olduğunu kimseyle görüşemeyeceğini söyler ve kapıyı kapatır. Ahmet Saruhan kapıyı yüzüne kapatan gençten bir şey anlamaz ve öylece kapı önünde bir süre daha bekler. Nihayet kısa bir süre sonra kapı genç tarafından açılır ve “buyurun Bediüzzaman Hazretleri sizi bekliyor” diyerek onu içeri alır ve merdivenden yukarı çıkarır. Ahmet’te onu takip ederek kapısı açık olan odanın önüne geldiklerinde genç ona eliyle işaret ederek içeri girmesini söyler. Ahmet büyük bir özlem ve manevî bir yoğunluk içinde odaya girer. Bediüzzaman Hazretleri karyolanın üstünde yorganı yarı hafiften üzerine çekmiş bir vaziyette uzanmaktadır.

Ahmet medreseden aldığı hayâ ve terbiye gereği hızlı adımlarla Bediüzzaman Hazretleri’nin yanına geldi ve saygı ile elini öptü. Bediüzzaman Hazretleri de onu alnından öptü. Ahmet karyolanın hemen dibine diz çökerek başı eğik oturdu. Ahmet’e kapıyı açan genç de bu arada odaya gelerek bir köşede diz üstüne oturdu. Bediüzzaman Hazretleri Ahmet’e nereli olduğunu sordu. Ahmet Mardin’e bağlı Hasankeyf nahiyesinden olduğunu söyledi. Bediüzzaman Hazretleri Ahmet’e gençlik yıllarında Mardin’e gittiğini ve yaşadığı birkaç olayı anlattı. Bediüzzaman Hazretleri Ahmet’e askerlik süresi içinde şartlar ne olursa olsun çekinmeden ve korkmadan namazını eda etmesini, namaz kılacak yer bulamadığı takdirde açık alanda yere bir şeyler sererek namazı kılmasını söyledi. Ahmet, Bediüzzaman Hazretleri’nin bu sözünü kendine rehber ederek ömrü boyunca namazı korkmadan ve çekinmeden kıldı.

Ahmet, seydasının mektubunda Bediüzzaman Hazretleri’ne sormasını istediği soruyu izin isteyerek sordu. Fatiha Sûresi okurken ‘veleddallin’ okunması gerekirken ‘velezzallin’ diye okuyanların olduğunu ve velezzallin okunduğunda namazın kabul olup olmayacağını sordu. Bediüzzaman Hazretleri, velezzallin olarak okuyanların dilleri iyi dönmediği için onlar velezzallin okunmasında bir vebal olmadığını söyleyerek Ahmet’in seydasının sorusunu cevaplar. Ahmet birkaç dakika kalacağı odada yaklaşık kırk beş dakika kalır. Odadaki gencin işaretinden gitmesi gerektiğini anlar ve ayağa kalkarak bir daha Bediüzzaman Hazretleri’nin ellerinden öper. Bediüzzaman Hazretleri de değerli bir evlâdı gibi onu severek alnından öper ve ona “ne zaman gelmek istersen yanıma gelebilirsin” der. Ahmet aradan geçen 64 yılın ardından “O gün tam üç sefer Bediüzzaman Hazretleri alnımdan öptü” der. Ahmet kırk beş dakikalık bir ziyaretin ardında aklı ve kalbi elinden alınmış gibi o gün istemeden ayrılır. Bir uyurgezer gibi yürüyerek kışlaya varır ve koğuşuna gider. Boş bir çuval gibi yatağa düşer. Ruhu bedeninden ayrılmış bir ölü gibi yatağa uzanır. Zihni Bediüzzaman Hazretleri’nin manevî etkisinden ve düşünceleri elinden almış çaresizce yatakta gözlerini sımsıkı yumar.

Bir zaman sonra gözünü zar zor açtığında etrafındakilerin endişeli bakışlarını görünce “ne oldu bana” dediğinde ona üç gündür baygın yattığını söylerler. Uyandığında Bediüzzaman Hazretleri’nin ona söyledikleri hâlâ zihninde ve elektrik çarpmış gibi kafasını incitiyordu. Üç gün sonra kendine gelmişti. Yatakta doğruldu ve birkaç saat sonra normal hayata döndü. İçindeki farklılık ve merak bir hafta sonu onu yine Bediüzzaman Hazretleri’nin evine doğru götürdü. Kapıyı heyecanla çaldı. Geçen sefer ona kapıyı açan genç yine kapıyı açtı ve güler yüzle ona “hoş geldin kardeş” diyerek onu içeri aldı. Merdivenlerden yukarı çıkardı. Bu sefer onu Bediüzzaman Hazretleri’nin odasına değil de karşı taraftaki odaya götürdü. Odada sonradan adını öğrendiği Tahiri Mutlu ve birkaç talebe daha vardı. Ona kapıyı açan genç Ahmet’i odadakilerle tanıştırdığında onlara Bediüzzaman Hazretleri Ahmet’e her zaman yanıma gelebilirsin dediğini söyledi. Oradaki bütün talebeler Ahmet’i çok eski bir dostlarıymış gibi kucakladılar. Kısa bir sohbetten sonra Tahiri Mutlu Ahmet’e Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’a gittiğini ve ne zaman döneceğini bilmediğini söyledi. Ahmet talebelerden izin isteyerek kışlaya döndü.

Ahmet askerliği boyunca Bediüzzaman Hazretleri’ni görmek için birkaç defa daha girişimde bulunur, ama onu bir daha göremedi. Ahmet askerde ve sonraki sivil hayatında Risale-i Nurlar’ı Bediüzzaman Hazretleri ile konuşuyormuş gibi okudu. Bediüzzaman Hazretleri ile olan ziyaretini ve konuşulanları çok nadir kişilere anlattı. Ziyaretinin yazılmasını duyulmasını ise hiç istemedi. Ta ki 64 yıl sonra bir sohbet esnasında ilk günkü heyecanı yaşar gibi bana anlatmasıyla bu kaidesini bozdu. Neden bu hatıranı kimseye anlatmıyorsun dendiğinde ‘riya olur diye anlatmıyorum’ dedi. Mele Ahmet, Bediüzzaman Hazretleri ziyaretini en ince detayına kadar hatırlayarak anlattığında yanında oturan oğlu Selim “baba sen bize unutkan olmuşum çoğu şeyleri hatırlamıyorum diyorsun, ama bakıyorum söz Bediüzzaman Hazretleri olunca hatırayı en ince detayına kadar hatırlıyorsun” diye sorduğunda Mele Ahmet gülümseyerek “o başka bir âlem” dedi.

Mele Ahmet Saruhan 1933 yılında Hasankeyf’te doğdu. Klâsik medreselerde tedrisatını tamamladı. Batman müftülüğüne bağlı Kur’ân kursundan emekli oldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*