İslam eşler arasında adaleti emreder

İslamiyetten önce de çok eşlilik vardı, hatta kadın bir mal gibi alınıp satılıyor, hak ve hürriyetten yoksun, adeta köle gibi kocasının emri altında bulunuyordu.

Ancak İslâmiyet ile birlikte çok eşlilik normal hale dönüştü. Evlilikte sınırı olmayan prensipten, dörde indirip sınırlama getirilmiştir. İslâmiyet tek eşliliği tavsiye edip kadına hürriyet vermiştir. Hatta eşinin nafakasını temin edemeyen erkeğe evlenmeyi bile uygun görmemiştir.

Şunu da belirteyim ki, evlilikte en uygun davranış olan hünküf yani denklik, şe r’i bir düsturdur. Bu da İslâmiyetin kadına verdiği hak ve hürriyetin açık bir göstergesidir.

İslâmî kaynaklarda çok evlilik değil; tek evlilik teşvik ediliyor, keza erkeğe eşleri arasında adaletli davranmayı önemle vurgu yapılmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de: “Ey kocalar! Bütün benliğinizle isteseniz dahi eşleriniz arasında tam adaleti sağlayamazsınız. Öyleyse bir tarafa büsbütün gönlünüzü kaptırıp da öbürünü kocasızmış gibi bir vaziyette bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, işlerinizi iyileştirir ve haksızlıktan sakınırsanız, unutmayın ki Allah ğafurdur, rahîmdir.” 1

Âyet-i Kerîme’nin meâlinde, eşler arasında adaleti muhafaza edemeyen erkek birden fazla evlilik yapmasın. Çünkü koca ne kadar istese de birden fazla eş arasında âdil davranması mümkün değildir.

Ancak Cenab-ı Allah zaruret ve  ihtiyaç halleri bildiği için birden fazla eş ile evlenme yolunu açık bırakmıştır. Batı medeniyetine göre çok evlilik değil, tek evlilik hükmü geçerli olduğu için zarurî durumlarda fuhşiyat ve zina normal görülmüştür.

Bediüzzaman Hazretleri, çok evliliğe ruhsat veren İslâm’ı tenkit eden Batı medeniyetine şöyle cevap veriyor:

“Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde (doğma) kabil ve ayın yalnız yarısında kabil-i telâkkuh (hamile) olan ve elli senede ye’se (ümitsizliğe) düşen bir kadın, ekserî vakitte tâ yüz seneye kadar kabil-i telkih (dölleme) bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pek çok fahişehâneleri kabul etmeye mecburdur.” 2 diyor.

İslâmiyet fuhşiyat ve zinaya geçit vermemek için dördüncü evliliğe kadar ruhsat verilmiştir. Bu ruhsatta da öyle ağır şartlar getirilmiş ki, herkes kendine güvenip çok eşliliğe tevessül edemez.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin aşağıdaki reçetesi ile konumuzu bağlamak istiyorum:

“Binaenaleyh şeriat vâzı-ı esaret (kölelik) değildir, belki en vahşi suretten böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek surete indirmiştir, ta’dil (hafifletme) etmiştir. Hem de dörde kadar taaddüd-ü zevcat (zevcelerin çokluğu) tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla beraber şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz-dokuzdan dörde indirmiştir. Bâhusus taaddüdde (çoğalma) öyle şerait koymuştur ki; ona müraat (riayet) etmekle hiçbir mazarrata müeddi (sebep) olmaz….” 3

Demek ki, zaruret ya neslin devâm etmeme tehlikesidir, ya da günah ve harama düşme riskidir. Yani bir kimse birinci eşinden neslini devam ettiremiyor ise, neslinin devâm etmesi için ya da kendini fuhşiyat ve haramlardan koruyamıyorsa birden fazla evlilik yapabilir. Bu da toplumun çok az bir kesimini oluşturuyor. Zaten toplumun geneli tek eşliliğe eğimlidir.

Hülâsa: Evliliğin temeli neslin devâmı ve haramdan korunmaktır. Yoksa sırf cinsellik ve kazay-ı şehvet için evlilik yapılmaz. Kadını sadece şehvet metaı (menfaat) olarak görmek, abes ile iştigâldir, çok çirkindir, hayasızlıktır. Vesselâm

Dipnotlar:

1- Nisa, 4/129. 2- Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule.

3- Münâzarât, s. 81.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*