Milliyetçi ve dinci bir Kemalizm

1980’e kadar gelen açıktan rejim baskıları, 12 Eylül ile renkten renge girmiş, her yere sızmış, cereyanları ve partileri kendi bünyesine çekmeyi başarmıştır.

Sağ-sol çatışmaları, Demokrat-Cumhuriyetçi şeklinde keskin hatlar ayrışırken netice elde edilemediği, Nurculuğun bu virajda yol aldığı, milletin dindarlaştığı görüldükçe derinlerin makas değiştirme ihtiyacı artık ayan beyan ortaya çıkmıştı.

O güne kadar hatların, siyah/beyaz keskin ayrımı, 12 Eylül’le griye dönmüş; sağdan soldan tutuklamalarla devlet kendi ideolojisinden uzaklaşan idealistleri hizaya getirmek, Kemalizm potasında eritmek için farklı bir rota çizmişti.

Milletin iradesini hiçe sayıp demokrasiyi istemeyenler her türlü darbe ve nifaklara rağmen 300 milletvekili ile iktidara gelecek ve Anayasayı değiştirecek en büyük engel olan Demokratların önüne geçip, yeni rejimin teşekkülü için memleketin sosyo-ekonomik mimarları olan Demokratları sahneden çekmiş, icraatlarını dikte ettirecek iktidarların önünü açmıştı.

İlk icraatları “takunyalı” dedikleri Özal’lı ANAP’ı iktidar yaptılar. Çok değil, ihtilâlden 6 gün evvel 6 Eylül 1980’de 12 Eylül gerekçelerinden olan “Kudüs’ü kurtarma mitingi adıyla Konya’da düzenlenmiş, hilafet bayrakları açılması ve mitinge katılan bir grubun İstiklâl Marşı okunurken yere oturmasıyla hatırlanan olayda mitingi organize edenler arasında ve ön saflarda yer alan dönemin Millî Selamet’li Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler, 12 Eylül sonrasında, Turgut Özal’ın dört eğilimi bir araya getirdiği ANAP’a geçmiş, milletvekili olmuş hatta içişleri bakanlığı yapmıştı. Halbuki 80 öncesi siyasiler yasaklı listesindeyken, ihtilâle sebep gösterilenler iktidara taşınmıştı. Bu bile tek başına rejimin nasıl bir planlama yaptığının resmiydi ki, Özal’lı ANAP, aynen cuntacı ağzıyla yasakları müdafaa ve Demokratlara veryansın ediyordu.

Dolayısıyla denilebilir ki, 12 Eylül öyle bir soykırım ve öyle Firavunâne bir nesil kurutmadır ki; yaptığı anayasa ile de ne demokrasi ve ne de müsbet fikirler iflâh olmamış, hükümleri Kemalistleşmiş bir felsefedir.

Hedefi ise, dinin hayat bulması ve rejimin artık çökmeye yüz tutması karşısında seküler bir Atatürkçülük yerine dindar bir Atatürkçülük’le ölmekte olan rejimi kılıf değiştirerek yaşatmak.

Sadece İslâmcılık değil, solculuğun da rengini değiştirdiler ki, o da bu plânın bir parçasıydı. Zira Don Kişot’luk karşı tarafa yaradığından Atatürkçü Ilımlı İslâm projesi piyasaya sürülüyordu artık.

Şöyle bir hafıza yoklarsak; 12 Eylül’den sonra koyu solcu olan Ecevit CHP’den vazgeçip DSP’yi kurdu ki, önceleri Halkçı olan Ecevit daha sonra birden Devletçi olmuştu. Bir de baktık ki o keskin sekülerist ve laikçi Ecevit, iktidarda cemaatlere el altından derin ilişkilerdeydi.

Murat Belge; “12 Eylül’den sonra kamu yaşamında birçok önemli değişiklik meydana geldi. Bunlardan biri de, din-devlet ilişkisi konusunda yıllardır sürmekte olan bir kültür savaşının ve siyasî mücadelenin taraflarının ve bunların güç konumlarının değişmesidir. 1980-86 yönetimleri klâsik Kemalist laiklik ilkesini hiç değilse kısmen ve fiilen terk etmişler; dini, devletin gözetiminde tekrar kamu yaşamının hattâ siyasî yaşamın sınırları içine almışlardır. Din, ama belli bir tür din ve dinsel gruplar, toplumda zaaf noktasından kuvvet noktasına geçmiştir.”

“12 Eylül’den sonra meydana geldiğini düşündüğüm değişiklik, yönetimlerin ve bürokrasinin klâsik Kemalist laik çizgiyi bırakarak, Türk-İslâm Sentezi adı altında oluşmaya başlayan dinci bir milliyetçiliğe razı gelişleridir. Bu sentezde din, bir ahlâk sistemi ve toplumsal kurum olmaktan çok, bürokratik-otoriter devletin elindeki toplumsal denetim araçlarından biri olarak görülmektedir” ifadeleri -tamamen olmasa da- bizim bu öngörülerimizi dile getirmiştir.

Netice; asrın sonuna doğru Kemalizmin kulvar değişmesi 28 Şubat’la iyice alenileşmişti.

O kargaşa günlerinde o plan tam anlaşılmasa da 2000’lere girerken ANASOL-D ve M ile ete kemiğe bürünmüş, tavandan geldiği için tabanda tam makes bulmamıştı.

Ancak 28 Şubat ürünü olan AKP ile bin yıl sürecek proje hayata geçiyordu artık.

Kemalist milliyetçi bir dindarlık ya da dindar milliyetçi bir Kemalizm.

Bu vesileyle alem-i İslâmın mevlid-i şeriflerini tebrik ederiz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*