Neoliberallerin Türkiye’deki ikinci hukuk darbesi Teşebbüsü

Zamana yaydırılmış büyük global projelerin parçalarını, bütünden uzakça inceleyenlerin düştükleri hataları görmeye devam ediyoruz.

12 Eylül’den önce, kendisine kutsallık izafe edilmişçesine, tartışılması günah sayılan Anayasa Mahkemesi’nin ve üyelerinin içine düşürüldükleri labirenti gören hakperestlerin imdat çığlıklarının duyulamadığı bir ortamda “hukuk” meselesini yazmanın zorluğunu mutlaka biliyorsunuzdur.

Yazımızın başlığındaki “Neoliberal” kelimesinin manasını izaha yeterli kitap ve makalenin, medyamızda görüldüğünü düşünüyoruz. Fakat Yeni Asya okuyucusu, “Neoliberaller” denildiğinde, Türkiye demokrasisini katleden 12 Eylül zihniyetinin arkasındaki global sivil Marksistleri hatırlar. Bu küresel tahribat için; Almanya’da Helmut Kohl, ABD’de Ronald Reagan, Türkiye’de Turgut Özal, İngiltere’de Margaret Thatcher, Latin Amerika’da Milton Freedman ve arkadaşlarının projelerde eş zamanlı olarak çalıştıklarını, üniversitelerin ilmî dergilerinden okuyabilirsiniz.

1980 öncesinin enternasyonal solunun da vazifelerini DAVOS koordinasyonuyla üzerine alan bu yeni Marksist sivil sosyalistler (münafık komünistler), küresel dönüşümün önemli bir merkezi olarak telakki ettikleri Türkiye’mizde, 12 Eylül devrimi için kırk küsur senedir yüzlerce proje geliştirdiler. Önce aktif Marksizm-Kemalizm ile mefluç edilen toplumumuzu, yavaş yavaş Müslümanlık-Türklük karışımı konsantreler içirerek kontrollü bir şekilde uyandırdılar. İşte İskenderpaşa cemaatinin ileri gelen bir kişisi ve meşhur bürokrat Turgut Özal’dan başlayalım, tâ ikinci etapta (2000’den sonraki dönem) AKP’nin önemli beşlisine kadar… Bu zaman dilimi içinde ülkemizde istismar edilmedik bir dinî veya millî değer gösterebilene, mutlaka hediyemiz olacaktır. Türkiye toplumunun düşüncelerini ve zevklerini hesaba katarak fevkalâde ince balans ayarlarıyla sürdürülen şu plan-programın ANAP veya AKP tarafından yapılıp yürütüldüğünü iddia edenleri ciddiye almıyoruz. Çokları, gerçekleşmesi için el kaldırdıkları kanunu bilmeyen vekiller, bünyesinde yürütülen projelerden habersiz imza sahibi bakanlar ve üniversitelerini Neoliberallerin araştırmalarına alet eden bazı rektörler gösteriyor ki; yapılanlar gayr-ı millî idi. Dışarıdan hazır gelen projelerin tatbik sahası oldu, güzel Anadolu’muz. Bu hususta elimizin altında yüzlerce müşahhas delil olduğunu, okuyucularımız biliyorlar. Mevzumuz “hukuka darbe teşebbüsleri” olunca, sadede geçmek zorundayız.

Efkâr-ı ammede bilinen 17-25 Aralık hukuk darbesi teşebbüsü (!)nü, AKP hükümeti kendince engellemişti. Neoliberallerin Pakistan’da muvaffak olduklarını Türkiye’de gerçekleştiremediklerinin sebebini merak edenlere, AKP’nin bir 12 Eylül partisi veya Neoliberal müttefiki olduğunu göstermeniz yeterli olacaktır. Bu hususu AKP’nin düşünce önderleri itiraf etmişlerdi. Medya arşivlerini taradığınızda yüzlerce bilgiye ve belgeye ulaşabilirsiniz.

Kaldı ki, Henry Kissinger’ın şakirdi ve Yahudi asıllı DAVOS şefi, bu gerçeği gizlemiyor. Seçilmiş yüzlerce milli mecliste; üniversitelerinde yetiştirdikleri vekillerinin, yüksek bürokratlarının ve hatta devlet idarecilerinin olduğunu müteaddit defalar iftiharla söyledi. Gerek ANAP’ın gerekse AKP’nin bünyesinde bu yetişmiş elemanlardan çokça temsilcileri olmadığını kim iddia edebilir ki… Neoliberallerin bu projelerinde çalışanları görmemezlikten gelerek, mütemadiyen sözü tarikatlara ve dinî cemaatlere getirenlerin samimiyetlerini de sorgulamak gerekiyor. Türkiye’deki sıradan bir dinî cemaate, inancı doğrultusunda irtibatlı olanın Türkiye’nin millî varlığına vereceği zarar ile küresel sivil Marksizm (Neoliberalizm) bağlantılı fertlerin verebilecekleri zararların mukayesesi bile abestir.

Global Marksist sosyalistlerin hukuk darbelerine maruz Almanya’da Christian Wolf’un ve Fransa’da François Fillon’un mağduriyetleri, küresel komünist sivil yeni çetenin sadece bizde müdahil olmadığını gösteriyor.

Günümüzdeki Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki çatışmaya, AKP’nin müstakil projesi veya “tek adamlılığa” açılan yol nazarıyla bakanlar, hükümetler üstü global “hukuk darbelerinden” -habersiz değillerse- şuurlu bir şekilde ülkenin iç savaşlara, dışarıdan müdahale ortamına getirilmesine yardımcı olduklarını hatırlatmamız gerekiyor. Kriz çıkararak mesafe almayı veya dehşetli projelerini halklara çatışma ortamlarında kabul ettirmeyi prensip edinmiş Neoliberalizmi tanıyamayanlar; ne iç barışa, ne yargı bağımsızlığına, ne milli birlik-beraberliğe ne de çok muhtaç olduğumuz demokrasiye yardımcı olabilirler.

Netice itibariye diyoruz ki, Neoliberallerin 15 Temmuz kalkışması öncesinde giriştikleri hukuki darbeyi, küresel sivil Marksist sosyalistlerin (Neoliberallerin) projesinde ortak çalışan AKP hükümeti bizatihi kendisi yapmak istiyor. Çünkü 12 Eylül’de yapılan anlaşmaya sadık kalmak zorunda…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*