Siyasal çoğunluk mu? Siyasal irade mi?

Hükümetimizdeki irade zaafını tesbit etmeyen hemen hemen yok gibi. Şayet tarafgirlik hastalığıyla malûl zihinleri saymazsak… Yalnız Türk seçmeninin değil, başta AB gözlemcileri olmak üzere birçok demokratik ülke takipçisi de aynı kanaatte. 3 Kasım öncesindeki seçim konuşmalarında millete verilen sözün yerine getirilememesi yalnızca “irade zaafına” bağlanıyor.

Siyasal çoğunluğun bir hükümete bu kadar sıkıntı getirdiğini yakın tarihimizde hatırlamıyorum. Başta Anayasa olmak üzere, milletin isteği doğrultusunda ve uluslararası hukuk çerçevesinde her şeyi düzeltmeye yetecek miktardaki “sayısal çoğunluk”, bahsetmeye çalıştığımız “irade zaafiyetini” biraz daha netleştiriyor.

Bugüne kadar teşebbüs ettiği—milletin istediği—hukukî düzeltmelerden geri adım atmasını takib edenler, farklı yorumlarda bulunuyorlar. Birileri askerleri ve engellendiklerini söylerken, diğerleri mücerred bir “derin devlet”ten bahsediyorlar. Son zamanlardaki bakanların müşahhas zaaf belirtileri, gündeme “bürokrasi engelini” getirdi. Yani kudretli bürokratlar, müsbet icraatlara müsaade vermiyorlarmış. Bürokratına söz geçiremeyen bakanın hâlâ görevde kalmasını demokrasiler pek ahlâkî bulmazlar. Direnen bürokratın dayandığı “iç dinamik” problemini, bakan açıklamak zorundadır. Yapamıyorsa mutlaka istifa etmelidir. “Derin Devlet” denilen ve bunca meclis çoğunluğuna rağmen “hükümeti kilitleyen” gücün mahiyetini millete izah etmek de bu iktidarın vazifesi olsa gerek. Bugüne kadar, zahiren millete sırtını dayamış ve anayasal çoğunluk ile iktidara gelmiş—Menderes’in dışında—siyasî bir iktidarımız görünmüyor. Kaldı “askerler” engeli… Hüküm zahire göre verilir. Demirel hükümetlerinin en küçük icraatlarında Çankaya’ya “nota mektupları” gönderen askerlerimiz, Allah’a şükürler olsun, bugün yok.

Hükümetin icraatını dışardan takib edenlerde bir kanaat oluşmuş: Bu hükümet Türkiye’de bazı şeylerin yapılamayacağını isbat için iç ve dış dinamiklerce getirilmiş. Bilerek bazı teklifler hazırlanıyor, sonra da yaptırılmıyormuş süsü verdirilerek rafa kaldırılıyor. Hukuk komisyonu başkanı Köksal Toptan’ın icraatından hareketle hiç samîmî olmadığı da söyleniyor.

Türkiye’nin 28 Şubat’ça uğratıldığı “alternatifsizlik musibetinin” şovlarla, dış dinamiklerin yardımıyla millet iradesine rağmen devam edeceğini beklemek, milletin siyasî iradesine ve demokrasiye saygısızlık olur. Hükümetin bugüne kadar, yalnızca yapmaya yeltenmek veya yapıyor görünmek psikolojisiyle ortaya koyduğu icraatı, hânedâna mensup medya gücüyle devam ettirmek de mümkün değildir. Tek haneli enflasyona rağmen dinozorcukların beslenmesi için dünya standartlarının çok üzerinde tutulan faizleri, iyileşme beklentisi içindeki fukara millet de sorgulamaya başladı. Meseleleri doğru bir biçimde ve temelden düzeltmeye gitmeyen AKP’nin AB’ye giriş niyeti de şüpheli görünüyor. Ekonomide, millet menfaati yerine bazı çevrelerin çıkarı söz konusu olduğundan, AB’den ziyade IMF esas alınıyor. Ayrıca, siyasal gücünü “siyasî iradeye” döndüremeyen bu iktidarın, AB nezdinde de tesirli olup olmayacağı şüpheli.

AKP biran önce millet adına inisiyatif sahibi olduğunu isbat etmelidir, kanaatindeyim. Devrim Kanunlarıymış, derin devletmiş, askermiş veya Amerika’ymış gibi “siyasî iradeye” zarar veren vehim ve şüpheleri gidermeli. Önünüzde millî irade çerçevesinde bir AB hukuk düzeyi dururken, kendinizi hâlâ geçen asrın çürük ipleriyle bağlamanın mânâsı olmasa gerek… Gerekirse sine-i milletle ve yeni bir seçimle bu iktidar milletle birleşmeli. Siyasal gücü “siyasî iradeye” çevirerek medenî iktidarlarla birlikte milletimizi şu zilletten kurtarmalı. 28 Şubat’ın kalıplarında yüzen bir AKP’nin ANAP’tan da kötü bir duruma düşeceğini söylemek, garaz olmasa gerek. Zîra ANAP’ın arkasındaki gayr-ı millî iç ve dış dinamiklerin yarısı AKP’nin arkasında yok. Ayrıca AKP’nin “siyasal İslâm” kolundan teşâub etmesi, başlı başına bir dezavantajdır. Seslendirilmesi hoşumuza gitmeyen böyle bir akîbetten kurtulmanın yolu, millete ait “siyasî iradeyi” üstlenmek ve 1.7 milyarlık İslâm âlemiyle dostâne hareketle medenî milletlerle kol kola yürümektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*