PKK ve Hizbullah´a Nurcular set oldu

Image
Din adamı Fevzi Güzelsoy: Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye her yerde Türkleri, Kürtleri, Arapları kucaklaştırarak PKK’nın oyununu bozan nur talebeleri, Hizbullah’ın da önünü kestiler. Bu yüzden herkes çocukları için nur talebelerini bir tahassüngâh olarak görüyor.

 
* Doğuda uzun yıllardır devam eden kargaşanın temelinde yatan sebep nedir?

Gaziantep’te bana, “Doğu insanı dindardır. Nasıl oluyor da dinden uzak bir partiyi, insanları seçiyor” diye soru sordular. Ben de onlara olayları ve sonuçlarını şöyle anlattım: Bu olaylara zemin hazırlandı. Örgüt bu zemini kullandı. Türkiye menfi milliyetçilik üzerine tesis edildiği için başka milletleri kışkırtmak gibi icraatlar yapılıyordu. Turgut Özal zamanına kadar Kürtçe konuşmak yasaktı. Eskiden anlatırlardı. Köyden Diyarbakır’a gidenlere Kürtçe soruyorlarmış “Sofi tu kute” yani “Sofi nereden geliyorsun?” Kürtçe cevap verse birkaç kuruş hemen ceza kesiliyor. Tuzağa düşürmek için Kürtçe soruyor, hem de ceza kesiyor. Ulu Caminin önünde Mevlid-i Şerif, Ahmed-i Hani’nin Nubahar eseri yasaktı. Cezalandırırlar diye gizli okuyordum. Buralardan geldik.

* Terör örgütü de bunları mı kullandı?

PKK bir hamle yaptı. Bir taraftan dağ kadrosunu oluşturdu, bir taraftan halkın içinde milislerini tesis ettirdi. Hükümetler aciz kaldı. Halk gece dışarı çıkamaz hale geldi. Birileri “ne yapalım bunu” diye toplandı. “Güneydoğu gidiyor. Halk bile elimizden gitti. Rastgele öldürmek de olmaz, ne yapalım şimdi. Mahkemeye sevk ediyoruz, mahkemede beraat ediyor. Mahkeme yoluyla, demokrasiyle bu çözülmez. Adamları tesbit edelim. Onları evlerinden alalım, sokak infazı yapalım, cenazesini atalım” diye düşündüler. Binlerce kişi bu mantıkla her evden, aileden gitmiş. Benim abim Molla Mensur dünyaya bedel bir âlimdi. Şarkın en büyük âlimlerindendi. Gazetelerde beyanatları çıkmıştı. Çok harika bir ilim ve zekâsı vardı. Hiçbir âlim ilmiyle onun yanında başa çıkamazdı. O da bu yöntemle gitti. Her bir ailenin bir ismi bu yöntemle gitmiş. Aile yaralanmış. Şimdi sizin takdirinize havale ediyorum. Sizin ağabeyiniz, babanız asker, jandarma veyahut başka bir güç tarafından evden çıkarılıp götürülse ve daha sonra cenazesini sokakta görsen sen ve sülâlen tarih boyunca o devlete dost olur musunuz? Dost olmak mümkün değil. Belki dağa çıkamaz, ama her türlü fırsatta meselâ ona rakip olanları destekler. Dünyanın en dinsizlerini de getirseler aday gösterseler o insanlar kazanırlar.

* Bir nev’î intikam hissi mi taşınıyor?

Evet. İntikam peşindedirler. “Belediye bize hizmet edecek.” Diyarbakır bunun peşinde değil ki. Yapılsın, yapılmasın umurunda değil. Bir rakip arıyor. Güneydoğu, şark sadece bu gibi felâket ve helâketlere maruz kalmamış. Aynı zamanda maddî bir terakkiyat da onlara verilmemiş. İş imkânları da açılmamış. PKK altınla, gümüşle onları kandırmıyor. Bir adam az bir bahaneyle bile bunları dağa çıkarır. Şu anda geçici olarak kontrol altına alındılar. Bitti denemez. Burada kayboldu mu başka yerlerde kendini gösterir. Türkiye büyük bir devlet olduğu halde bu zihniyet onu ne hale getirdi. Fakat lillahilhamd Nur talebeleri yine şayanı tebrik hareketleriyle, okuma programlarıyla, batıdan doğuya, doğudan batıya, kuzeyden güneye güneyden kuzeye Kürtleri, Türkleri, Arapları birbirine kucaklattırarak, muhabbetle yaklaşmaları PKK’dan yüzde 50 civarında bir insan koparmaya vesile oldular. Dinî hissiyat yine kendini gösterebilir. Fakat sadık olmak lâzım. Samimî olmak lâzım. Gaziantep’teki cemaate böyle söyleyince oradakiler dedi ki, “Vallahi biz şimdi anladık. Hakikat budur. Artık inşallah bunlar aklı selimle çözülür.”

* Halk ne istiyor?

Kimse Türkiye’yi bölmek istemez, ancak Türkiye gibi büyük bir devlet, bu millete kucağını açsın. Oyalamakla, aldatmakla değil samimane yapsın. Risâle-i Nur da, bütün bu şartlara rağmen hizmetini sürdürüyor. O da olmasaydı Türkiye’de Irak’ı, Lübnan’ı, Afganistan’ı geride bırakacak derecede bir iç savaş olacaktı. Bu manevî boyutudur. Maddî boyutlar da olması lâzım. Gerçi şu anda GAP projesine hız veriliyor. Bu biterse bir de samimî bir yaklaşım içerisinde olunursa netice alınır. Bir taraftan askerî operasyonlar yapılsın. Fakat o son çare. Esas işi bitiren o değil.

* İntikam hissinde bir azalma olmuyor mu?

Faili meçhul cinayetler bitti. İntikam bitmiyor, o devam ediyor. Çünkü yanlışlar devam ediyor.

* Ne gibi…

Birkaç sene evvel köyümüze yakın bir yerde bir cenaze çıktı. O kadar muhtar var “gözaltına alınırım” korkusuyla kimse askere haber veremiyor. Ben çok vicdan azabı çektim. Gittim. Bir petrolün arkasına atılmış, şişmiş cenazeyi gördüm. Karakola haber verdim. Bana “Sen niye bize haber veriyorsun merkeze söyle” dediler. “Burası merkeze bağlı değil, sizin mıntıkanızdadır. Sen gelmek istemiyorsun, o gelmek istemiyor bu cenaze böyle olmaz ki. Bu bir vatandaştır” dedim. Karakol komutanı geldi cenazeyi gördü. Adamın başına kurşun sıkılmış. Komutan küfür etti, bir şeyler söyledi. Askerler de bizim etrafımızda. Güneşin batmasına az kalmış. Komutan neredeyse bana kızacak; “Siz hocalar olarak vazifenizi yapmıyorsunuz. Bu memleket ne hale geldi.”

* Sizi mi suçladı?

Evet, beni de suçladı. Ben de durdum biraz. Baktım hissî davranıyor. O anda uzaktan iki kişi geldi. Bana dediler “Hocam ölen filanın oğludur.” “Peki kim öldürmüş” dedim. Komutan da bize bakıyor. “Korucular öldürmüş” dediler. Bu sefer komutan ne kadar hiddet etmiş ise ben hiddet ettim. Komutana döndüm; “Komutanım siz demin bana bir şey söylediniz. ‘Siz hoca olarak görevinizi yapmıyorsunuz’ dediniz. Nasıl görevimi yapacağım? Ben hutbede ‘PKK teröristtir, hep kan döküyor, her türlü terörizm böyledir’ falan diyorum. Bak bu adamın babası benimle birlikte namaz kılıyordu. Bana diyecek ‘hoca efendi böyle saptırıyorsun sen. Her türlü terörizme lânet getirmen lâzım, tek taraflı terörizm olmaz. Bak devletin korucuları tarafından öldürülmüş.’ O zaman ben devlet teröristtir diyebilir miyim? Şimdi beni mazur görün. Hz. Ömer’in adaleti yoktur ki, ona dayanarak konuşalım. Bu çelişki karşısında cami içinde bizi sustururlar. O zaman benim konuşmam beş para etmez. Siz benden beklediğiniz o tesiri de bulamazsınız. İşte biz bu tavır karşısında hayret içerisinde suskunluğumuzu muhafaza etmekten başka çare yok” dedim. Beni dinledikten sonra, “Hocam tebrik ederim, anlıyorum” dedi. Bu sefer o düşünmeye başladı.

* Emekli genelkurmay başkanlarının açıklamaları nasıl karşılık görüyor?

Halk böyle bir samimiyet görmemiş ve inanmamıştır. Askere güneydoğu değil batı da güvenmiyor. En son cumhurbaşkanlığı seçiminde gördünüz. Asker hangi konuda karşı çıkıyorsa millet tersini yapıyor. Nerede bu memleketin göz bebekleri? Nerede ‘ölürsem şehidim, kalırsam gaziyim’ inancı? Nerede bu kahramanlar? Halk neredeyse başka bir gözle onlara bakar. Onlar kendini toparlasınlar. Yoksa sadece güneydoğu ve şarkın insanları değil batı da onlara güvenmiyor.

* Askerler bizim içimizden çıkmıyor mu? Niye farklı düşünüyorlar? Onları değiştiren nedir?

Türkiye ve dünyada içimizden çıkıyorsa da başa çıkanlar daima başka mecrada gösteriyorlar. Sadece Türkiye’de değil âlemi İslâmın her tarafında baştakiler halkın ruhunu, hissiyatını temsil etmiyorlar. Yabancı insanlar gibi görünüyorlar. Millet ile baştakiler arasında bir kopma var. Zaten terörizmin ilk ruhu buradan gelir; Devlete güvenmemek. Baştakilere güvenmemek. Kendilerinden biri kabul etmemek. Şu anda şark insanı da, batıdaki de hükümet ile devlet arasında kopukluk görüyor. Yüzde 50 aynı partinin oy alması da beni tasdik ediyor. Köyde yaşıyorum, taziyelere gidiyorum milletin hissiyatı böyledir tahmin ediyorum.

* Halka neler anlatıyorsunuz?

Bana sorduklarında onlara, “kardeşlerim Nur talebelerinin hedefi Kürdistan, Türkistan, Arabistan değil. Her bir adam Kürdistan, Türkistan, Arabistan kadar bir baki mülk saltanatı iman karşısında ihzar edilmiştir. Bediüzzaman’ın nazarı, dikkati başka âlemdedir. Dünya savaşı umurunda olmayan bir insan böyle küçük muharebelerle uğraşmaz. İşte Nur talebeleri de böyledir. Biz Türklerin, Kürtlerin, Arapların ebedî hayatlarını kurtarmaya çalışıyoruz. Şefkatimiz budur. Şu anda Risâle-i Nurun orijinalini muhafaza etmeye çalışarak Kürtçeye tercüme etmeye çalışıyorum. Tabirler nasıl Arapçadan muhafaza edilerek Türkçeye çevriliyorsa öyle yapıyorum. Bazı tercümeleri köylerde okudum. Dinlediler, “Bu Kürtçeyi biz de okuyacağız” dediler. Risâle-i Nur yanlış imajları da bu memleketten siler.

* Bu konuda eğitim aldınız mı?

İlkokul okumadım. Türkçeyi askere gidince öğrendim. Bir senedir Farsça çalışıyorum. Halk benden tercüme etmemi istiyor. Ben de bunun üzerine çok çalışıyorum. Düşünerek, kelime yakışır mı yakışmaz mı dikkat ediyorum.

* Güneydoğuda Said Nursî nasıl algılanıyor?

Şu anda zirveye çıkmış. Artık medreseler de yönlendiler. Bismil’de arkadaşım bir çok âlimi bir arada toplamış. Beni de çağırdı. Gittim. Risâle-i Nur’un Kur’ân’ın icazıyla alâkalı ilmî meselelerini onların yanında okudum. Dersi okuduktan sonra hepsi oybirliği ile Üstad’ı tebrik ettiler. Orada bizi dinleyen çok genç de vardı. Çok faydalı oldu. Nur talebeleri Güneydoğuda yeni bir takdirname kazandı. O da şu: Birkaç sene faili meçhul cinayet oldu. Hizbullah adı altında örgütler çıktı. Ehl-i din ve diyanet hepsi karanlık güçlere teslim olmadı. Bazı bilmeyen kişi arkalarından gitti. Bazı tarikat ve sınıflardan arkalarından giden oldu. Ama tek bir Nur Talebesi aralarında bulunmadı ve bu hareketi de tasvip etmedi. Şu anda herkes kendi çocukları için Risâle-i Nur talebelerini tahassüngâh olarak kabul ederler. Biz korkmadan, çekinmeden her yerde ‘Nur talebesi’ diyebiliriz. Takdir ederler. Millet anladı ki bu memlekete hıyanet niyetleri yoktur. Onun için Nur talebeleri Güneydoğuda çok büyük hizmet ediyor. Sadece burada değil yurt dışında da hizmetler devam ediyor.

* Örnek verebilir misiniz?

Risâle-i Nur’un bu memlekete kazandırdığı bir fayda da Türkiye’nin itibarını yükseltme hususudur. Amerika bütçesi gibi bir bütçe olsaydı Risâle-i Nur kadar itibar kazandırmazdı. Mekke’ye, Medine’ye gittim, seyyidler cemaatiyle buluştum. Onlara dedim ki, “Ben Türk değilim. Ana dilim Kürtçedir. 20 yaşına kadar Türkçe bilmezdim. Hayatım Arapçayla devam etmiştir. Bir adam Türkçe kitap verse okuyamıyordum. Fakat Risâle-i Nur’un Türkçesinin öyle harika bir lezzeti var ki bir hususiyet kesbetmiş. Benim şehadetim makbuldür. Çünkü ben Türk değilim.” Böyle söyleyince dediler ki, “Biz Türkçe bilmiyoruz, ama Risâle-i Nur’lar yanımızda Türkçe okunduğu zaman biz de o lezzeti hissediyoruz. Türkçenin içinde bir zevk var.” Büyük oğulları bana, “Türkiye’ye gelirsem ne kadar sürede Türkçe öğrenirim” dedi. “5 ay hiçbir Arap arkadaşın olmayacak. 5 ay sonra bülbül gibi Türkçe konuşur, gidersin” dedim. İşte Araplardan birilerinin gelip burada Türkçe öğrenmek istemesi. Amerikan bütçesi kadar olsa bile itibar kazandıramaz dediğimin delili budur.

Bir diğer örnek Nebil Bas. “Risâle-i Nur’u Arap âlemine tanıttıracağım Allahın izniyle” diyen İslâm Bakanlığında bulunan büyük bir zattır. Kaza geçirmişti, hastanede ziyaretine gittim. Araplara şöyle dedi: “Kardeşim ben size bir şey söyleyeyim. Kelâmımı mübalâğa görmeyin. Vaktiyle aktar-ı âlemden herkes Hicaz kıt’asına gelerek dinî mubini öğrenirdi. Kaderi İlâhînin fetvasıyla, Resul-i Ekrem’i (asm) temsilen Türkiye’de Bediüzzaman Said Nursî, Risâle-i Nur var. Bunu kabul etmemiz gerekir. Ne yapalım Resul-i Ekremin vekâletinde olduğu için bunu kabul etmemiz gerekir.”

* Halk yöneticilerde hangi vasıfları arıyor? Gaffar Okkan’ı sevdiren neydi?

Gaffar Okkan’ın samimiyetini gördüler. Gaffar Okkan sporla çok ilgiliydi. Eğer çok zengin hissiyatlı biri gelirse ne hale gelecek kıyas edilsin. Bir spor sevgisi böyle yapıyorsa diğerlerini anlayın. Tefessüh etmemiş bir Kürt kesinlikle bölünme taraftarı değildir. Çünkü birbiriyle evlenmişler, birbirinin içine girmiş. Bu uhuvvet kopmaz artık. Fakat bu memlekete hem maddî, hem manevî, hem siyasî yönden şefkatkârane el uzatmak lâzım. Bölmemek için her türlü tedbiri alsınlar. Dış mihrakların ve bazı sinsi kişilerin bahanelerine zemin olmasın diye aklı selimle bu insanları kucaklasınlar. Bir daha yanlışlar olmasın. Annelerin ağlamaları olmasın bir daha. Türk arkadaşlarla oturup kalkıyoruz. Hissiyatlarımız birbirinin içine girmiş. Kabili tefrik olamaz.

Benzer konuda makaleler:

22 Yorum

  1. güzel bir roportaj fakat hocanın adı neden yazmıyor.kim bu şahıs. adı yok mu acaba.bence adının yazılması gerekiyor
    hayırlıgünler

  2. Evet, Risale-i Nur camiası olmasaydı bugün Türkiye´nin yüz ölçümü daha küçük olurdu terör ancak dini bağların kuvvetlenmesiyle biter.
    Risale-i Nur ana baba kardeşliğinden öte 1 kan kardeşliği sunuyor.
    Yaşasın Sıdk, Ölsün Yeis!

  3. Risalenin enfazla üzerinde durduğu, hedefi ve hizmette olmazsa olmazları İHLAS, MUHABBET ve UHUVVETtir. Ancak bugün bu misyonu yüklediğini iddia eden ve kendisini NURCU lanse eden birçok zatın RİSALENİN ve dolasıyla ÜSTADın ruhundan ve anlayışından hiç nasiplenmedikleri görülüyor. O zatlara sormak lazım. Acaba İman ve İslam davasında, başka bir seçeneğin kalmadığında iman ve islam hizmetini muhafaza ve müdafaa etmek için münkirlerle cihad etmek terörist olmak mıdır. Yoksa size göre bırakıp kaçmak mı gerek. Birçok NURCUyum diyen grup gibi. Evet 1990 a kadar cılız da olsa bölgede bazı faaliyetleri vardı. Mülhidler rahatsızlıklarını gösterince malesef mevziler terk edildi. Çünkü çok kişi koltuklarda konuşabilir. Ama herkes iman ve islam davası için canını, malını, evladını kurban edemez. Üstadın davasını bu fedakarlıkları yapanlar ve yapmaya hazır olanlar sürdürebilir. Ki bunu ÜSTAD pervasızca ve layıkıyla yapmıştır. Evet hamdolsun bugün bölgede yoğun bir RİSALE-İ NUR hizmeti var. Bu hizmet bunca fedakarlıkların oluşturduğu bir ortamdır, kendiliğinden oluşmuş veya zındıkların oluşturdukları bir ortam değil. Bunu görmemek için kör, anlamamak için fehimsiz olmak gerek. Allahu Teala müminleri kardeş kılmışken, müminin mümini hedef alması, gayrısını dost edinmesi müminin hayrına değildir. Mümin ırkı, rengi, grubu, cemaati, tarikatı ne olursa olsun, iman ve islam davasına hangi şartta ve imkanda hizmet ederse onu takdir etmeli ve onun hizmetiyle iftihar etmeli değil mi. ÜSTADın temel öğretisi bu değil mi.
    O zaman kendimizi sorgulayıp BİZ-üstadın istediği haliyle -NE KADAR NURCUYUZ VE RİSALEYİ VE ÜSTADI NE KADAR ANLIYORUZ.- tabi halis olan hizmet ehline, diğerleri derdimizde değil muhatabımız da.

  4. Sayın SEYYİD,

    Hizbullahçılar ellerine silah almışlardır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hiç bir zaman vatana ve devlete karşı silahlanmamıştır. Gaffar Okan cinayeti gibi cinayetler işlememiştir. Hizbullah’ı ve bütün terör örgütlerini buradan lanetliyorum!!!

    Saygılarımla…

  5. Allahtan korkusu olan bir müslüman, başka bir müslümana lanet etmez. Fitne katilden büyüktür, diye buyuruyor yüce Allah. Bunca islam düşmanı varken, mümine lanet okumak akıl, vicdan ve şuur işi değildir. Bizler evimizde, bizim dışımızda ve bizden uzak mekanlarda şartlarını, sebeplerini bilmediğimiz, içinde olmadığımız bir konuda, sadece malum medyanın haberlerine dayanarak, kendi dışımızdaki müslümanlara böyle önyargılı ve acımasızca tavır koymak müslümanca bir tavır değil. Allaha sığınmak lazım. Müslümana lanet okuyan melundur. Bir grubun, bir cemaatın çalışmasını, metodunu beğenmeyebilir ve eleştirebiliriz. ANCAK lanet asla. Ben burdan filistindeki, çeçenyadaki, afganistandaki müslümanın derdini, kahrını, mağduriyetini bilmeden mücadelesini, savaşını eleştirmem, kınamam ne kadar doğru. Bu anlayış, bu zihniyet islami değil. Devlet dediğiniz işte, Eegenokonlar, derin derin devletler, masonlar, ajanlar bunlara lanet ökusanız da. Devlet jitemleri ortaya çıkarsın, suçluları cezalandırsın, mağdurları tatmin etsin. O zaman hepimiz alkışlayalım, terörü lanetleyelim. Ama nerde… kesinlikle bu ülkede devlet mağdurları, terör mağdurlarından daha çoktur.

  6. Hizbullahçılar mı Müslüman? Örgütün Müslüman olmadığından eminim ama örgüt içerisinde kandırılmış safdil Müslümanlar olabilir. Rabbim inşallah o kardeşlerimizi uyandırıp müsbet hareketi onlara da nasip eder.

    Ben T.C. nin Müslüman milletinin huzurunu ve moralini bozan tüm illegal yapılanmalarını lanetlerim. Bu ülke bizim, göz dikenlerin gözleri çıkar inşaAllah!

  7. O büyük ve çetin günde kişi ağzından çıkan her sözün, kaleminden dökülen herbir satırın ve tüm ayrıntılarıyla bütün yaşamından hesaba çekilecektir.Bu sebeple akıl ve şuur nefsi, kişisel ve kendisini zor durumlarda bıracak hallerden sakınmayı, ilahi ölçüleri baz almayı gerekli kılar. Şüphesiz insan kendi nefsine karşı çok zalimdir.
    Kendimizi bir an Efendimiz sav.in yerine koyalım. Herkes tarafından çok seviliyor ve en emin kişi olarak kabul ediliyorsun. Yalnız, yetim ve öksüzsün. Ama işte ilahi bir görev ve her beşere çok ağır gelecek bir emir. “En yakınından başlayarak bir davete, gelişmelerle kavga ve savaşa… bunu kendi ailenle, akrabanla, komşunla, şehrinle ve inançlarıyla, adetleriyle, yönetimleriyle, devletleriyle yapacaksın. Çok zor değil mi, ama emir böyle. Yani “Hoşunuza gitmediği halde savaş üzerinize farz kılındı. Sizin şer gördüğünüz bazı şeylerde hayır, hayır olarak gördüğünüz bazı şeylerde de şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
    Dolayısıyla ölçü ilahi emirler olmalı, elbette bu tasası olanların. Hayrı ve doğruyu söyleyen, buna çağıran ve buna sebep olan onu kazanır, yalan-yanlış söyleyen ve dalalete sebep olan onu kazanır. Yani esasında “NE edersen kendine, edersin kendi kendine”
    Biz insanlar çok zavallı, feci bir fakr ve acz içerisindeyiz. Allahın gazabını celbedecek söz ve fiillerden kaçınmamız gerek.
    ALLAHIN AZABINA HANGİMİZ NE KADAR DAYANABİLİRİZ…

  8. SEYYİD, cerbeze yapıyorsun. Bu anlattıklarının Hizbullah örgütüyle uzaktan veya yakından alakası yok. Adamlar illegal yollardan silah temin edip Müslüman milletime hizmet için yaşayan başarılı emniyet memurunu öldürüyorlar. Ben sevmem kardeşim. Şeyh Said’i sevmediğim gibi Hizbullahçıları da sevmem, silahla şeriat getirecez diyenlerin de alayını da sevmem. Ben Bediüzzaman’ı ve talebelerini seviyorum. Tasavvuf ehli kardeşlerimi seviyorum. Yüreği Allah diye çarpan, Allah için yaşayan insanları seviyorum. CIA ve MOSSAD’ın verdiği silahlarla kendi kardeşini öldüren katilleri sevmiyorum. Bunun hesabını da Allah’a veririm, gocunmam.

    Gelelim sadede:
    1- İslam’da işkence yasaktır ve haramdır. Hizbullah örgütünün işkenceci olduğunu hiç kimse inkar edemez delilleri var.
    2- İslam adaleti yargısız infazı kesinlikle cinayet kabul eder. Hizbullah bütün katliamlarını kişileri yargılamadan yapmıştır.
    3- Hizbullah’ın yargılama yetkisi yoktur. Çünkü Müslüman halk reyleriyle Hizbullah’a böyle bir yetki vermemiştir.
    4- Hizbullah, derin devlet tarafından PKK’nın dindar türevi olarak yani dinsiz PKK’ya karşı dindar Hizbullah çıkartılmıştır. Derin devletin illegal cinayetleri bu ve benzeri örgütler tarafından işlenmiştir.
    5- Nurcular hiç bir zaman devlete ve devlet memurlarına karşı ellerine silah almamıştır ve asla almazlar. Bazı Hizbullahçılar Nurcu olduklarını iddia etseler de bunun aslı yoktur. Hizbullah örgütü, günümüzde kendine cemaat görüntüsü vererek kendi süfli emellerine İslam’ı alet ettikleri gibi, Risale-i Nur’u da alet etmek istemektedirler. Çünkü halk desteği kaybetmişlerdir.
    6- Hizbullah örgütü yüzünden Adıyaman’lı Şeyh Abdulbaki Hazretleri çok sıkıntı çekmişlerdir. Hizbullah örgütü, kendi içyüzlerini anlattıkları için Menzil grubuna münafık yaftası bile takmaktan çekinmeyecek kadar ikiyüzlü bir örgüttür.

    Bana Hizbullah örgütünü anlatmayın. Hele hele Hizbullah ile İslam veya Müslümanlık kelimelerini bir arada sarf etmeyin. Çünkü El Kaide örgütü ne kadar Müslüman ise Hizbullah da o kadar Müslümandır.

    NOT: Türkiye’deki Hizbullah ile Lübnan’daki Hizbullah örgütlerinin herhangi bir organik bağı veya alakası bulunmamaktadır. Burada söylediklerimin tamamı sesli, yazılı veya görüntülü olarak belgelidir. Belgeleri şahsımca mahfuzdur, ve kimseye hiç bir şey ispatlamak zorunda değilim… Akıllı olan bu adamın dedikleri de ne deyip şöyle bir medya arşivlerini tararsa zaten dediklerimin doğruluğunun farkına varır. Vesselam…

  9. “İnna lillah ve inna ileyhi raciun. “Rabbim, bize hakkı hak olarak gösterip ona ittibayı, batılı batıl olarak gösterip ondan sakınmayı nasip etsin. “Şüphesiz Allah sinelerdeki gizli-açık herşeyi bilir.”
    Müminler o kimselerdir ki, Allah için sever ve Allah için buğzederler.”
    EL AKİBETU LİL MUTTAKİN. VELA UDVANA İLLA ELEZZALİMİN.
    selam hidayete tabi olanlara…
    Davamızın SONU alemlerin Rabbine hamd etmektir.

  10. Allahın, peygamberlerin, meleklerin ve tüm insanların laneti cerbeze yapanların, islam maskesini kullanıp derin ve karanlık güçlerle hareket edenlerin, CIA ve MOSAD ile çalışanların, islamı tahrif edenlerin, müminlere karşı şiddetli, kafirlere ve islam düşmanlarına karşı zelil mütevazi, hoşgörülü olanların, müslümana inancından ve hizmetinden dolayı işkence edenlerin üzerine olsun.

  11. Sayın SEYYİD,

    Bir Hizbullahçı olarak iddialarıma cevap vermenizi beklerdim. Yine konuyla alakasız yorumlar yapmışsınız. Her neyse…

    En azından Hizbullah hakkında kamuoyunu bilgilendirmiş oldum sayenizde.

    Saygılar…

    Saygılar…

  12. SAYIN CİHAN,
    Ben müslümanım, her zaman ve heryerde İslamı ve küfre karşı hergrup, cemaat, tarikat gözetmeksizin İslamı yaşamaya ve ona hizmet yapmaya çalışan her fert ve camiayı da savunur ve destek çıkarım. Ben Said nursiyi de, Şeyh Saidi de, İSKİLİPLİ Atıf hocayı da, A.Kadir Geylaniyi de, İMAM Rabbaniyi de, Şeyh Şamili, Seyyid KUTUP, Hasan elbenna, MALKOM X, İmam Humeyni veNasrullahı da seviyor hepsini rehber ve baştacı kabul ediyorum. Yani takkede zikir çeken de kardeşim ,meydan da kılıç sallayan da kardeşim. Yeter ki gaye Allah ve İlayı kelimetullah olsun. Benim ırkım, milletm, devletim, grubum yok. Irkımızda, milletimiz de, devletimizde islam. Bunu böyle bileni kardeş biliriz.
    İddialarınıza gelince, KARDEŞİM size yakışacak olan İslama ve müslümanlara düşmanlığı ilke-hedef edinmiş medyaya dayanarak mümüinleri değerlendirmemendir. Dikkat edilirse bir tarafta sen, Şeyh Saidi ve şeriatı silahla getirmeye çalışan hiç kimseyi sevmiyorum, diyerek Hizbullahı silahla şeriatı getirmeye çalışan bir hareket, birbaşka tarafta PKKya karşı derin devlet tarafından çıkarılmış bir grup, başka tarafta da CIA ve MOSSAD a bağlı bir örgüt.
    Şimdi Allah rızası için bunların tümü tamamen tezat ve herbiri diyerini reddeden itham ve iftiralar değilmidir. Diğer bütün iddialar da bunlara benzer itham ve iftiralar olduğu ve islam düşmanlarınca ortaya atıldığı için onları elealma gereği duymuyorum. Esasında bunlarada girmeyecektim, ancak size ve okuyuculara karşı bir hak oldu.
    Bütün müslümanları kardeş biliriz. Zira bizi kardeş yapan Yüce Allahtır. Orta da Kuranı Kerim ve Sünneti seniyye dururken müminlerin cepheleşmeleri üzerinde düşünmek ve kendizi hesaba çekmemiz gerekmiyor mu. Eminim ortaya çıkacak kişilere ve bizi birbirimize düşüren kişiler hiçbirizden olmadıkları gibi, hiçbirimize tahammülleri de olmayan kişileredir. Medyada müslümanlar hakkında-hangi grup, cemaat, örgüt hakkında olursa -çıkarsa ve onları hedef alıyorsa, hiçbir müslümanın ,ırkı,grubu, cemaatı ne olursa inanmaması ve gerçeği çıkmayıncaya kadar onu doğru kabul etmemesi gerekir. Takva bunu, kardeşlik bunu gerektirir.
    Son olarak tüm kardeşlere selam ederim.

    saygı ve muhabbetle….

  13. SEYYİD , kıymetli din kardeşim,

    Adıyaman’da halen hasta olarak bulunan Abdulbaki Hazretleri’nin Hizbullah mensubu bir it tarafından zehirlendiğini,

    Yine Hizbullah’ın sinsi oyunu yüzünden Menzil grubunun gizliden gizliye parçalanma durumunda olduğunu,

    Menzil grubundan Hizbullah aleyhtarı olup da kaçırılan akibeti meçhul (benim nazarımda şehit onlar) dervişlerin Hizbullah tarafından kaçırıldığını ve ailelerinin de perişan duruma düştüğünü,

    Ve daha nicelerini biliyorum.

    Gaffar Okan gibi vatanperver, namazlarını kılan ve namuslu şerefli bir devlet memurunu öldüren katil canileri bana karşı savunma. Savunursan kardeşliğimiz biter!

    Burası internet. Kimin kim olduğunu, kimde hangi belgeler bulunduğunu, neyin neye göre değiştiğini bilemediğimden hiç bir belgemi burada yayınlamam kardeşim. Bu yüzden iddialarımı belgeleme lüksüne sahip değilim.

    Radikal İslamcıların alayına karşıyım. Onların hepsiyle ahirette teker teker hesaplaşacağım. Bende ne kadar hakları varsa vermeye razıyım ama ümmet-i Muhammed’in hakkıyla birlikte kendi hakkımı da son kuruşunadek radikal İslamcılardan almak üzerime vaciptir.

    Dersim’de binler Müslümanı katleden cani olduğu gibi, o katliama sebep olan akılsız Müslümanlardan o günahlardan nasiplerini alacaklardır. Zira Hadis-i Şerif’te “Sebeb olan, yapan gibidir” buyuruyor Resulullah (asm)

    Ben ve bütün Nurcular Hz. Hasan’ın (r.a.) yolundayız, Yezid’lerle işimiz olmaz!!!

    Daha fazla Hizbullah konusunda konuşmayı kendime yasaklıyorum. Bu konudaki son sözlerimi söyledim. Lütfen bundan sonra beni muhatab alarak yorum yazmayınız. Hizbullah konusunda artık sizinle muhatab olmuyorum. Vesselam…

  14. Sizin hakikatı anlama ve hakikata uyma gibi bir derdiniz yok. Hikmet ve takvadan yoksun bir anlayıştasınız. Hakaret, küfür müslümanın ve kendini bilen insanların ahlakı değildir. Müslümanın ahlakı ve ölçüsü Kuran-ı Kerimdir. Yüce Kitap bütün insanları konumlandırmıştır. Hizbullahı da, hizbuşşeytanları da çok açık olarak vazıflandırmıştır. Hakikatte herkes te neyin ne olduğunu iyi biliyor.
    Kimisi taassuptan, kimi ırkçılıktan, korkudan, sosyal statüsünden, dünya düşkünlüğünden, kibirden vb. birçok sebepten dolayı hakkı ikrar etmekten, tabi olmaktan kaçınıyorlar. İslamı düşman seçmiş olanlar ve buyüzden ne olursa olsun, ona karşı hareket edenler başka… Nihayetinde ölüm var.. ne kafir islamı engelleyip ortadan kaldırabilir, nede geçici heveslere tevessül eden hastalıklı müslümanlar zarar verebilir. Küfür ahlakıyla müslümanlık olmaz.
    ALLAH yalancılara, zalimlere, fasıklara, kafirlere, münafıklara LANET etmiştir. AMENNA VE SADDAKNA….

  15. Zaten İslam’ı tek bilenler, Hizbullahçılar. Allah’tan tek korkan Hizbullahçılar. Yeryüzündeki tek Müslümanlar da Hizbullahçılar.

    Madem bunları iddia ediyorsunuz, o zaman ben sizden değilim kardeşim. Böyle bir anlayış benim İslam bilgime uygun bir görüş değil. Size tavsiyem gidin kendiniz gibi düşünenlerle bir olun buralara uğramayın. Hiç değilse kendinizi komik duruma düşürmemiş olursunuz.

    Madem bizi Müslümanlıktan aforoz ettiniz ve İslam= Hizbullah dediniz. O zaman size söyleyecek tek sözüm kaldı, o da:

    “Leküm diniküm veliyedin” Ben Hizbullah dininden değilim, Vesselam.

  16. selam ve duaile cihan koç kardeşime ünce bir ayet size fasıktan bir haber geldiğinde onu araştırın yoksa zalimlerden olursunuz şeyh saide gelince oda süzde ingiliz ajanıydı değilmi yuhbe sizeki sizlerde islamdan birşey anlamışsınız işte kirlet yok et meselesi parçala yok et politikası sizlerde evinizde oturup bize burda ahkam kesiyorsunuz ve müslümanlara bedel üdüyenlere laf atıyorsunuz yazıkki ne yazık sizler hala küfrün ne olduğunu tağutun tuğyanın ne olduğunu bilmeyen şeyh ahmet yasinin değişiyle acizkalmış ülülersiniz

  17. hakkınızı helal edin bahsetiğiniz müslümanlar olmasaydı cihan koç ne sen nenurcu kardeşlerim nede ehli tarıkatın hadinemi düşmüştü güneydoğuda islamdan bahsetmek silvanda çarşaflar sokak ortalarında yırtılıyordu sakkalar kesiliyordu birdiğeride işkence olayı diyiyorsun yok üyle birşey varsa bu devlete yarar devlet neden yayınlamıyor eybe çok akkılı kardeşim

  18. SADECE MÜSLÜMAN,

    Hizbullah, silahını kendisi mi üretiyor söyler misiniz? Üretmiyorsa hangi devletlerden alıyor?

  19. laik bir rejımı islam cumhurıyetı kılıfına ancak faşist ruhlular sokar. nasıl ki pkk yı savunan imam, hoca, fıkıhçı ilahıyatcılar varsa -ki sırf kürtçülük ideali için- aynı sekılde türk devletini herseye ragmen bırılerının savunması ve vahset, namussuzluk, dayatma, işkencelerını de gormezden gelmesi gayet normaldır. devlet derken de rejımın kastedıldıgını göz ardı etmeyın. halk avrupa i deyımlerden pek anlamaz.
    yukarıda kı yorumlarda gaffar okkan gibi solcu, hakıkı ,islam düşmanı birinin namazla ilişkilendırılerek müslüman yapılması da ılgınc bır nokta.
    zaten bu nurcuyum dıye gecınen – zatında Risale’nin mucadele yapısından gayet habersız- sahıslar zamanında suleyman demırel gıbı bır mason islam düşmanını kurtarıcı ılan edebılmişlerdi. bugun Hizbullah gibi islam cemaatlerıne dil uzatmaları da normaldır çünkü cehalet perdeler halınde uzerlerınde durmaya devam edıyor.
    cehalet perdesını kaldıracak olan ancak bazı içsel kabullerden vazgecmekle olur. Resulullah zamanında sahabeler bıle nefsı davranarak bazen hatalar yapmısken Hizbullah’tan hemd e guneydogu gibi bir ateş kapanında kusursuzluk beklemek akıl karı mdır ?
    laik rejımın ebu cehıl, ebu lehep vari eylem soylem ve mucadelesı ortada iken, din düşmnanı duzene islami kılıf uydurmak muslumanca davranıs mıdır ?
    Kur’an da o kadar acık beyanlar ve acıklamalar varken herkesın kendı yorumlarını hakıkat dıye yutturması islami bır davranıs olmasa gerek. guneydogu da yasamadıgı halde sırf gazete tv lerden kaptıgı sahte haberlerle o bolge de yasanan olaylar hakkında yorum yapmak ve bırılerını karalamak neden cok masumca oluyor ?
    http://duayayincilik.com dan cıkan soguk sureç ve konuş yoksa isimli kıtapları okuduktan sonra neler düşündüğünüzü merak ederim.
    halk eski halk degıldır. devlet eskı devlet degıldır. yonetım eskı yonetım degıldır. rejım eskı yonetım degıldır. anayasasında ”dinsiz” yazan bir havuzun ıcındeyız…

  20. [quote name=”ömerr faruk”]laik bir rejımı islam cumhurıyetı kılıfına ancak faşist ruhlular sokar. nasıl ki pkk yı savunan imam, hoca, fıkıhçı ilahıyatcılar varsa -ki sırf kürtçülük ideali için- aynı sekılde türk devletini herseye ragmen bırılerının savunması ve vahset, namussuzluk, dayatma, işkencelerını de gormezden gelmesi gayet normaldır. devlet derken de rejımın kastedıldıgını göz ardı etmeyın. halk avrupa i deyımlerden pek anlamaz.
    yukarıda kı yorumlarda gaffar okkan gibi solcu, hakıkı ,islam düşmanı birinin namazla ilişkilendırılerek müslüman yapılması da ılgınc bır nokta.
    zaten bu nurcuyum dıye gecınen – zatında Risale’nin mucadele yapısından gayet habersız- sahıslar zamanında suleyman demırel gıbı bır mason islam düşmanını kurtarıcı ılan edebılmişlerdi. bugun Hizbullah gibi islam cemaatlerıne dil uzatmaları da normaldır çünkü cehalet perdeler halınde uzerlerınde durmaya devam edıyor.
    cehalet perdesını kaldıracak olan ancak bazı içsel kabullerden vazgecmekle olur. Resulullah zamanında sahabeler bıle nefsı davranarak bazen hatalar yapmısken Hizbullah’tan hemd e guneydogu gibi bir ateş kapanında kusursuzluk beklemek akıl karı mdır ?
    laik rejımın ebu cehıl, ebu lehep vari eylem soylem ve mucadelesı ortada iken, din düşmnanı duzene islami kılıf uydurmak muslumanca davranıs mıdır ?
    Kur’an da o kadar acık beyanlar ve acıklamalar varken herkesın kendı yorumlarını hakıkat dıye yutturması islami bır davranıs olmasa gerek. guneydogu da yasamadıgı halde sırf gazete tv lerden kaptıgı sahte haberlerle o bolge de yasanan olaylar hakkında yorum yapmak ve bırılerını karalamak neden cok masumca oluyor ?
    http://duayayincilik.com dan cıkan soguk sureç ve konuş yoksa isimli kıtapları okuduktan sonra neler düşündüğünüzü merak ederim.
    halk eski halk degıldır. devlet eskı devlet degıldır. yonetım eskı yonetım degıldır. rejım eskı yonetım degıldır. anayasasında ”dinsiz” yazan bir havuzun ıcındeyız…[/quote]

    Eskiden harpler mertce yapilirdi. Ölenlerin veya sehit olanlarin hepsi kilicini kusanip harp meydanina gelen kisilerdi.Cocuk, kadin ve yaslilar ise müsrikler tarafindan sehit edilmesine ragmen Efendimiz (a.s.m.) kesinlikle cocuklara, kadinlara ve yaslilara dokunulmamasi gerektigini vurguluyordu. Her türlü kimyasal silahlarin ve atom bombalarinin katliamlarda kullanildigi bir zamanda, müslüman kardeslerimize bombalar yagdirarak masum cocuklarin ölmesine sebep olan katillere karsilik olarak Müslümanin atacagi bir bomba yine cocuklarin masum insanlarin ölmesine sebebiyet verecektir.Bir cocuk blug cagina varincaya kadar Müslüman sayilmasi hasebiyle Müslüman, Müslümani öldürmüs olacak.
    Nur talebelerine cesitli ittihamlarda bulunanlar, bilsinler ki nur talebeleri Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, yani AHIRZAMAN MÜCEDDIDINiN getirmis oldugu ölcüler üzere hareket ediyorlar.insafsiz elestirilerinin, asrimizin insaninin fehmine uygun gönderilmis olan Kur’an tefsirini, Kur’ani ölcüleri yani Cenab-i Hak’kin takdirini ittiham etmek manasina gelecegini bilerek konusurlarsa Kur’an’a ve Resulullh’a (s.a.v.) olan saygilarina daha bir emniyet edecegiz.
    Bu durumda söyle bir soru gelebilir aklimiza; “peki o zaman biz ne yapacagiz ki Müslümanlarin zulüm ltinda oldugu bir zamanda bir Müslüman olarak üzerimize deüsen vazifeyi yapmis olalim?”
    Elcevap: Her meselede oldugu gibi bu meselede de söz asrin müceddidinindir, bakalim ne diyor:
    …….

  21. ……”ÜÇÜNCÜ CİNÂYET : İstanbul?da yirmi bine yakın hemşehrilerimi-hamal ve gafıl ve safdil olduklarından-bazı particiler onları iğfal ile vilâyat-ı şarkiyeyi lekedâr etmelerinden korktum. Ve hamallann umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle Meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu meâlde:
    İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşıvtiyet, adâlet ve Şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halîfedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehâlet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san?at, marifet, ittifak silâhiyle cihâd edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularamızla dost olup el ele vereceğiz. Zirâ husûmet-te fenalık var, husOmete vaktimiz yoktur. Hükümetin işine kanşmayacağız. Zirâ, hikmet-i hükümeti bilmiyoruz. İşte o hamalların, Avusturya?ya karşı-benim gibi bütün Avrupa?ya karşı (*) -boykotaj-ları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda âkılâne hareketlerinde bu nasihatın tesiri olmuştur. Padişaha karşı irtibatlarını ta?dil etmeye ve boykotajlarla Avrupa?ya karşı harb-i iktisadî açmaya sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belâya düştüm.
    DÖRDÜNCÜ CİNÃYET: Avrupa, bizdeki cehâlet ve taassup müsaâdesiyle, Şeriatı hâşâ ve kellâ-istibdata müsait zannettiklerinden, nihâyet derecede kalben üzülmüştüm. Onların zannını tekzip etmek için, Meşrutiyeti herkesten ziyade Şeriat nâmına alkışladım. Lâkin yine korktum ki, başka bir istibdat tekrar o zannı tasdik eder, diye ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya Camünde meb?usana hitaben feryat ettim. Ve söyledim ki: Meşrûtiyeti, meşrûtiyet ünvanı ile telâkki ve telkin ediniz. Tâ yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdat, pis eliyle o mübareği ağrazına siper etmekle lekedar etmesin. Hürriyeti, âdâb-ı Şeriatla takyid ediniz. Zira câhil efrat ve avâm-ı nas; kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur. Adâlet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. Tâ ki, namaz sahih ola. Zira, hakaik-ı Meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dâva ettim. Ben ki, bir âdi talebeyim. Ulemaya farz olan bir vazifeyi omuzuma aldım, demek cinayet ettim ki, bu tokatı yedim.

    (*) Bediüzzaman?a zurefådan biri bir gün, irfaniyle mütenâsib bir esvab giymesi lüzumundan bahseder. Müşarü?n-ileyh de: “Siz, Avusturya?ya güya boykot yapıyorsunuz, hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bülün Avrupa?ya boykot yapıyorum, onun için yalnız memleketimin maddi ve månevï mamulâtını giyiyorum” buyurmuştur.
    Divan-ı Harb-i Örfi, Sayfa 25

    Evet, Bediüzzaman’in mesrutiyet (demokrasi) anlayisinin ne oldugu ve Müslümanlarin su an icerisinde bulundugu durumdan kurtulabilmesi icin düsmanlarinin neler oldugu bedihidir.
    Kur’an hesabina Kur’ani ölcüleri inkar veya ittiham etmek gibi bir gaflette bulunmaktan Rabbimize siginalim ve kendi kafa fenerimizle degil, Cenab-i Hak’kin asrimizin insanlarina göndermis oldugu Kur’ani ölcüleri baz alalim.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*