Ehl-i Sünnet ve Alevîlerin musalahası için el ele

Üstad’ın “âlem-i İslâm’ın en dehşetli büyük yarası” diye tanımladığı ve üzerine düşünmenin bile “hususi meşrebi[n]de tahammülü[n] fevkinde elem ver”diğini beyan ettiği “Alevîlik-Sünnîlik meselesi” hakkında bir inceleme.

Çalışma, müellifin Alevîlerle tanışmasını ve Tunceli günlerini anlattığı birinci bölümü müteakip, söz konusu kelimeler üzerinden “Alevîlik-Sünnîlik” konusunun işlendiği ikinci bölümle devam ediyor.

“Bediüzzaman ve Alevîlik-Sünnîlik” başlıklı üçüncü bölümde Üstad’ın yaklaşımları (hayat-iman-ibadet, hilâfet ve Âl-i Beyt) nazara verilirken, dördüncü bölüm olan “Alevîlik ve Sünnîlik üzerine mülâhazalar”da bazı aydın/yazarların (Hüseyin Tuğcu, Ahmet Taşgetiren, Ergun Göze, Yavuz Bülent Bakiler, Süleyman Er, Ömer Sevinçgül) değerlendirmeleri yer buluyor. Beşinci bölümde “yanlış tutum ve kanaatler”, “mum söndü” iftirası, “kadının/Alevî’nin kestiğinin yenip yenmeyeceği” ve “Yezid” takıntıları, “Alevî-Sünnî evliliği” deşifre edilirken, altıncı ve son bölümde ise meselenin çözümüne dair “teklifler” sıralanıyor.

Müellifin “Ehl-i Sünnet” mensubu olarak gençliğinde “Alevîlik” vak’asıyla tanışmasını anlattığı ilk bölüm (s. 13) pek tanıdık! Tersi de öyle olmalı. Demek ki “ayrılık/gayrılık” olgusunu (da) hemen hemen herkes aynı zaman diliminde keşfediyor, sonra da bunun derdine yanıyor…

Üçüncü bölümde, Alevîlerin namaz ve oruç gibi ibadetlerden uzak kalışının gerekçeleri birer birer ele alınarak çürütülmüş. Hakikaten söz konusu “bahaneler”e makul ve mukni cevaplar verilmiş olması (s. 45-47 ve 49-50) hoşumuza gitti ve “Keşke bunları izan/insaf sahipleri anlayabilse!” diye iç geçirdik.

Meselenin halline yönelik “teklifler”in sıralandığı, son bölümdeki—bizim de katıldığımız—teklifler de şunlar:

1- Kavram kargaşasına son verilmeli.

2- Münakaşa edilmemeli.

3- Suizan ve gıybetten uzak kalınmalı.

4- Asgarî müştereklerde birleşilmeli…

Başka teklifler akla gel(ebil)se de, bunların başarılması bile “büyük adım” sayılır, değil mi?

Eserin genelinde Alevîler açısından dikkat çeken bir nokta ise, “sesli” azınlığın ısrarla Alevîliği “İslâm dışı” göstermeye çalışmasına karşılık, “sessiz” çoğunluğun “İslâm dairesi”nde kalmaya devam ettiğinin nazara verilmesi. Elhak! Özellikle son on yıllarda sesleri çok çıkan “sosyalist/Kemalist/laik vs.” karakterli “birinci grup,” bugüne kadar pek sesi çıkmayan, ancak “Ehl-i Beyt” anlayışında Ehl-i Sünnet’le buluşan “ikinci grub”a yön vermeye çalışsa da nafile; çünkü “iman ve Kur’ân” eksenli tamirat çalışmaları, bu alanda da Süfyanizmin tahribatını önlüyor, önleyecek İnşallah…

Şimdi de Üstad’dan konuyla ilgili birkaç uyarı:

“Madem Ehl-i Beyt’e zulmedenler şimdi ahirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor. Ve mazlûm Ehl-i Beyt, muvakkat bir azap ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor.(…) / Haricî ve büyük bir düşmanın hücumu zamanında, dâhilî küçük düşmanlıkları bırakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden büyük düşmana yardım hükmüne geçer. Bunun için, daire-i İslâmiyede, eskiden beri tarafgirane birbirine mukabil muarız vaziyetini alan ehl-i İslâm, o dâhilî düşmanlıkları muvakkaten unutmak, maslahatı İslâmiye muktezasıdır.” (s. 147-148 ve 149)

“Ey ehl-i Hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beyt’in muhabbetini ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o aleti de kıracak. Siz ehl-i tevhit olduğunuzdan, uhuvvet ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kutsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüzi meseleleri bırakmak elzemdir.” (s. 144-145)

Ve küçük notlar:

*Eserde, Üstad’ın eserlerinden konuyla ilgili (Risâle-i Nur’un Hz. Ali’yle irtibatını, “iman”ın, “namaz”ın, “doğru İslâmiyet”in, “ittihad”ın, “aile”nin, “ehl-i iman”ın önemini anlatan) “çerçevelik yazılar,” aynı şekilde çerçeveye alınarak dikkat çekmesi sağlanmış.

*Eserin sonunda yer alan lügatçede, Üstad’ın ifadelerindeki “eski Türkçe” diye tabir edebileceğimiz kelimelerin günümüzdeki karşılıkları verilmiş.

Sonuç olarak, “Alevîlik” olgusunu, adı üzerinde, “bir başka açıdan” (ama doğru açıdan!) inceleyen, küçük hacmiyle ters orantılı önemde bir eser.

*

BİR BAŞKA AÇIDAN ALEVÎLİK

Yazan: Mustafa Sami Çetin; Sayfa Sayısı: 160; Ebatları: 13,5×19 cm; Türü: Araştırma; Yayınlayan: Yeni Asya Neşriyat; Yayın Tarihi: Ağustos 1996

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*