Bir rahledir kabir

Meyve Risâlesinin hakikatini ilmelyakîn ile bilen Bediüzzaman’ın şehit talebesi Hafız Ali 1943 yılında aynelyakîn ve hakkalyakîn makamına çıkmak için, kabre cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda âlem-i ervahta seyahat” etmiş, “vazifesini yapıp terhisle istirahate” çekilerek şehadet âleminden ruhlar âlemine hicret etmiştir.

Üstadı Bediüzzaman, 1943 yılında Denizli Hapsinden çıktıktan sonra bir ikindi vakti Denizli Kabristanındaki Hafız Ali’nin mezarına gider. Hüzünden yüzü çökmüştür. Kur’ân okur, duâ eder. Mezar taşına dokunur. Hafız Ali’nin ruhuna dokunur. Hep kâğıtlara Risaleler yazan Üstad bu sefer mezar taşına yazar: Mahkeme-i Kübray-ı Haşirde Nur Talebelerinin bayraktarı şehit merhum Hafız Ali…

Elini semaya kaldırır. “Bu şehit bir yıldızdır” diye diye inler. Talebeleri başlarını kaldırır. Bakarlar ki güpegündüz gökte bir yıldız ışıl ışıl parlamaktadır.

Evet, Denizli hapsinin bir meyvesi olan Meyve Risalesi ilk önce Hafız Ali’nin ruhunda telif edilir. Akabinde satır satır sayfalara dökülür. Hafız Ali de hapiste bu sayfaları kemal-i aşkla yazarken ve okurken vefat eder. Hapishaneyi Medrese-i Yusufiye’ye çeviren Hafız Ali bu sefer Meyve Risalesi ile kabri bir Medrese-i Nuriye’ye çevirir. Hapiste mahpuslara Nur dersleri veren Hafız Ali bu defa kabir de Münker ve Nekir meleklerine aynı dersleri verir.

Mezarlığının Hafızı ve Hafızası: Hafız Ali

Mezar Hafiz isminin en güzel tecelli ettiği yerdir. Mezar bir hafızadır. Orada ruh ve beden hıfzedilir. Hafız Ali, Kur’ân’ın ve onun tefsiri Meyve Risalesinin hafızasıdır. Öyle ki kabirde münker ve nekir meleklerine Meyve Risalesinden devşirdiği iman hakikatleri ile Nur dersleri verir ve hâlâ vermeye devam etmektedir.

Denizli Mezarlığının hafızı ve hafızası Hafız Ali’dir. Vefat etmiş Nur Talebelerinin sicilini tutmaktadır.

Vefatından 70 yıl sonra Hafız Ali’nin mezarı başındayım. Hafiz olan Rabbimi, kâinattaki hafiziyet tecellilerini, Hafız Ali’yi mezarına baka baka düşünüyorum.

İnsanın ilk durağı dünya,  son durağı kabirdir  

İnsan bir yolcudur. Onun ilk durağı dünya, son durağı kabirdir. Ölüm ve kabir taşları birer telkin edici, birer öğretmendir.

Rabıta-i mevt, ölümle bağ kurmak, Rabbini unutana bir hatırlatmaktır. Evet, mevt, ölüm hatırdadır, hafızadadır. Evet, ölüm insanı faniden ve fenadan koparıp Rabbine rabteder.

Kabir bir rahledir; ölüm üzerindeki kitaptır. Hafız rahlede Hafiz olan Rabbinin izini, özünü, eserini, çekirdeğini ve meyvesini okur. Rahlenin sağında şehadet, solunda ruhlar âlemi vardır. Hafız döne döne sayfaları arşınlar.

Kâinat Sayfası Esma-İ Hüsna Sofrası

Öncesi ve sonrası ile şu koca kâinat bir esma-i hüsna sofrasıdır. Binlerce isim farklı sesler, suretler, kokular, tatlar olarak o gök sofrasını, maideyi şenlendirmektedir. Ezelden gelmekte, ebede doğru gitmektedir. Batında birikmekte, zahirde neşredilmektedir. Her şey, Hafiz olan Allah tarafından ezelden ebede bu şekilde kaydedilmektedir.

Allah Hafiz’dir; muhafaza etmektedir. Ezelden ebede, batından zahire her şeyin siretini ve suretini bütün unsurlarıyla birlikte hıfz etmektedir. Her şeyi görüp gözeten Rabbimiz her şeyin her halini film kareleri gibi anbean kaydetmektedir. Hiçbir kareyi es geçmemektedir.

Allah Âlim’dir. Her şeyin her halini en ince ayrıntısına kadar bilir. İnsanın gözüne ilişenleri, tenine değenleri, diline düşenleri, kalbinden geçenleri, kalbinden geçip de gitmeyenleri en güzel şekliyle O bilir. Hiçbir şeyden kendini gizlemez. Hiçbir şey de kendine gizlenmez. Kaçamak bakışlar, ham hayaller, haram sözler ilk önce ve en gerçekçi şekilde onun radarına takılır. Âlim olan Rabbimiz ilmiyle her şeyin her halini hıfzeder.

Kâinat kitabı bir Hafiz’in kaleminden haşrolmuştur. Her bir harfinde binlerce hece, her bir hecesinde binlerce kelime, her bir kelimesinde binlerce cümle, her bir cümlesinde binlerce sayfa, her bir sayfasında binlerce kitap, her bir kitabında binlerce külliyat saklıdır.

Evet, koca kâinat kitabı Kur’ân’da saklıdır. Ondan sesler ve cüzler taşımaktadır. İnsan kalbte, kâinat insanda, sonsuzluk kâinatta saklıdır.

Fatiha Elif’te, Kur’ân Fatiha’da, kâinat Kur’ân’da, kıyamet kâinatta saklıdır.

Habibullah (asm) bu cihanın çekirdeği, yani hafızası, ebedî âlemin meyvesidir. İki cihan Peygamberimizde (asm) saklıdır.

Kâinatta her bir zerre Hafiz isminin cilvesiyle ve ihsanıyla aslının irsiyetini ve mirasını noksansız olarak göstermektedir.

Her bir zerre, zerreden şemse, seradan süreyyaya kadar binlerce vecihle vecd ile Rabbini göstermekte, milyonlarca ses ile Rabbini zikretmektedir.

Kâinat Kur’ân’da hıfz edilmiştir. Hafızlar her an her zerreleri ile harf harf Hafiz’in kitabını ezberlerinden okuyarak arşı inletmektedir.

Levh-i mahfuz, olmuşların ve olacakların, zamanın ve mekânın ve onlara renk ve ses veren varlıkların yazılı bulunduğu İlâhî muhafaza levhasıdır. İlâhî ilmin aynası, kaderin defteri ve kâinatın programıdır. Levh-i mahfuzun insandaki misali hafızadır. Hafıza hardale ile tabir edilen bir buğday tanesi hükmündedir. Duyduğumuz, gördüğümüz, dokunduğumuz, tattığımız, kokladığımız, hissettiğimiz her şeyin hıfzedildiği yerdir. Mazinin hazinesi, kendimizin tarihidir.

Bugün dünün mirası, yarın bugünün bakiyesidir

Hafızasız insan olamaz. Ezel ebedî, mazi atiyi, dün yarını içinde taşımaktadır. Onun için ezeli olmayanın ebedi, mazisi olmayanın atisi, dünü olmayanın yarını olmayacaktır. Bugün dünün mirası, yarın bu günün bakiyesidir.

İnsanın hafıza kuvveti hafiziyetin bir cilvesi, tecellisi ve tezahürüdür. Kulun geçmişi hafızasında saklıdır. Geleceği kalbinde saklıdır. Hafiz olan Rabbimiz onu haşir günü gün yüzüne çıkaracaktır.

İnsan geçmişine bakarak geleceğini inşa eder. Hayy olan olan Rabbimiz insanın geçmişine bakarak geleceğini ihya eder. Ameli üzre bakileştirir, ibka eder. Demek bir Hayy, Hafiz ve Baki var…

İnsan ezele mensup, ebede meb’ustur

İnsan ezele mensup, ebede meb’ustur. Hiçlikten varlığa, vekillikten asilliğe doğru gitmektedir. Bablar arasında cüz cüz haşredilmektedir. Her an yeni bir âleme göç etmektedir. Hafiz ismi ile her daim başka âlemlere devredilmektedir.

İnsan bir kitaptır. Ruh onda önsöz, kabir onda sonsözdür. Haşir Risalesi bu kitapta 10. Sözdür. Söz babtır, kapıdır. Elbette insan sarayına girmek isteyene.

Sevgi bir sırdır; kalbde sırlanır. Sevilen olarak ayılır. İnsan toprakta sırlanır. Ebede namzet bir kul olarak ayılır.

Allah ezelidir, ebedir. Evveldir, ahirdir. Batındır, zahirdir. Allah önce hıfzeder. Sonra haşreder, neşreder. Ezelden ebede, evvelden ahire bu hep böyledir.

Rabbimiz ebedi ezelde hıfzeder. Ezeli ebedde haşreder. Ahiri evvelde hıfzeder. Evveli ahirde haşreder. Allah batında zahiri hıfzeder. Zahirde batını neşreder.

Rabbimiz Hafiz’dir. Ağacı çekirdekte hıfzeder, meyvede neşreder.

Rabbimiz Hafiz’dir. Tohum toprakta saklanır. Ağaç olarak dallanır.

Şehadet âlemini ruhlar âleminde, kabir âlemini şehadet âleminde, ebedî âlemi kabir âleminde hıfzeder. Sonra da bunları hep birlikte haşir âleminde neşreder.

Çocuklar anneleri dünyaya getirir

Anne rahmi batındır. Batındadır. Rahimdeki bebek dünyaya geldikten sonra anne zahir olur. Zahire çıkar. Gerçekte anneler çocuklarının batnında saklıdır.

Rabbimiz gerçekte çocuğu annede değil de, çocukta anneyi hıfzeder. Annelerin çekirdeği rahmindeki bebek, meyvesi şehadet âlemindeki çocuktur. Çocuklar anneler için çekirdek ve çiçektir. Anneler çocukları dünyaya getirmez. Çocuklar anneleri dünyaya getirir. Anneleri hayata bağlar.

Rabbimiz bir kalbi, o kalbe karşılık verecek başka bir kalbde hıfzeder. Seven sevdiğinin kalbinde kabre gider. Ölmeden önce ölmek sırrına erer. Bu ihlâslı sevgi hürmetine kalb-i kabirden hakikatler çıplak çıkar. Yeni doğmuş çocuklar gibi en güzel elbiseleri giyer. Bazen insan hak etmeyen bir insanın sevgisini içinde taşır. Kalbinin alâkasına değmediğini anlayınca kalbini kabir yapar. Bir daha haşrolmayacak şekilde üstüne ölü toprağı atar.

Bak; ne diyecektim…

Allah Hafiz’dir. Sevdiklerini sevdiklerinin kalbinde saklar. Her insan içinde bir Hafiz olan Allah’ı, bir de Hafız Ali’yi taşır. Bize düşen de içimizdeki şu Hafiz’i ve Hafız Ali’yi bulup çıkarmaktır. Şu mezarlıkta olduğu gibi üzerine ölü toprağı serpmek değildir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*