Devletin malı deniz… ve burası dar-ul harbtir

Bizim gençlik senelerimiz, hakikatten çok mücadelelerle geçmiştir. Bizler şükür, Nur talebeleriydik. Elimizde Kur’an’a istinad eden sağlam deliller vardı. Yâni anlayacağınız muvazenemiz sağlamdı.

Ve o ölçüler gözlüğü ile her hadiseye baktığımızdan, şükürler olsun, hata yapmadan bu günlere kadar gelebildik. Bunun en bâriz misâli, yarım asrı mütecâviz hem okuyanı hem de yazanı olarak Yeni Asya gazetemizi misâl olarak gösterebiliriz.

O seneler, hem anarşinin zirvede olduğu anarşist ruhlularla hem de din namına ortaya çıkıp da bilerek veya bilmeyerek dine zarar veren, “muhakeme-i akliyede noksan” zümrelerle mücadele ediyor, onların yanlışlarını söyleyip, îkaz ediyorduk.

Ve iki grubtan, klişe olmuş, iki ifadelerden titriyorduk. Bir grub diyordu ki; “devletin malı deniz, yemeyen domuz” (Bazı insanlar da onlara karşı “yiyen domuz” diye karşılık veriyordu.) onlara şiddetle karşı çıkıyor, haramların, haramzadelerin ne büyük bir tehlikeli olduklarını anlıyorduk.

Diğer taraftan ise, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin “burası bir İslâm beldesidir!” sözlerinin aksine, “Burası dar-ul harbtir. Burada her şey caizdir!” sözleriydi (tabii bu görüşe göre, faiz, zımnî zina vs. gibi İslâmın yasakladığı şeyler câiz olacak). Ve onlara şiddetle mukabele edip, “Kardeşim, burası bir İslâm beldesidir. Ezanımızın okunduğu yere, siz nasıl öyle söylersiniz?” diyorduk.

Ve hep dua ediyorduk: “Allah, bu iki zihniyetin eline devlet idaresini vermesin!” diye…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Ama maalesef görünen o ki eskiden belki ikiside ayrı ayrı zümreler iken şimdiki siyasi anlayştı her iki zümre bir yerde birleşmiş ve hem ilk sözü hem ikinci sözü uygular hale gelmişler. Allah vatanımızın ve milletimizin akıbetini hayreylesin akıl fikir şuur sebat metanet istikamet ilim irfan teavün tearüf teamül ve dahi tahammül İle hareket etmemizi nasib eylesin inşaAllah

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*