Hırsın 3 vahim neticesi nedir?

İktisat Risalesinin altıncı nüktesinde hırsın dört kavramdan oluşan bir karışım olduğu nazara verilmişti. Yedinci nüktede ise hırsı netice veren davranışın israf olduğu belirtilerek üç vahim netice veciz bir şekilde ifade edilir.

Hırsına yenik düşen kolay kolay kanaat edemez, memnun olamaz, şükredemez, çalışamaz. Şevki, gayreti son derece kırılgandır. Tembellikle vaktini zayi etmek ister. Böyle bir hayat geçirmek için de kısa yoldan zengin olmanın hayalini kurar. Bu hayalini gerçekleştirmek için haram yollara girmekte sakınca görmez. Piyango, at yarışı, tekel bayiliği gibi haram yollar bu hırsın vahim neticeleridir. Ayrıca çiftçilik gibi emek isteyen tarla işleri yerine memurluk gibi masa başı işlerine günümüzde olduğu gibi talebin artması sanat, ticaret ve ziraatin iflasıyla neticelenir.

Hırsın ikinci vahim neticesi de haybet ve hasarettir. Genel tabloya bakıldığında hırsın insanı hayallerine, hedeflerine götürmediği müşahede edilir. “Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir.”1 atasözü çok sayıda tecrübeyle sabittir.

Tam bu noktada Üstadımız rızık üzerinden çeşitli mukayeseler yaparak mevzunun ehemmiyetine dikkat çeker. Bitki-hayvan, yavru-canavar, balık-tilki ve maymun, yahudî-bedevî karşılaştırmaları cây-ı dikkattir. Âlimlerin ve ediplerin de ayrıca haşiyelerle nazara verilmesi rızık noktasında çıkarmamız gereken neticeye ulaştırır: “Rızk-ı helâl, acz ve iftikara göre gelir; iktidar ve ihtiyar ile değil. Belki o rızk-ı helâl, iktidar ve ihtiyar ile makûsen mütenasiptir.”2

Bu netice bize şimdiye kadar empoze edilen maddeci ve evrimci öğretilerle tezat teşkil eder. “Doğada güçlüler kazanır, zayıflar elimine olur!” mantığının iflas ettiği görülür. Zira, mezkûr misaller acz, fakr ve zekânın azlığı nispetinde daha iyi rızık bulunduğunu ispat eder. Zekâ ve güç arttıkça rızık da noksanlaşır ve ciddi çabayla rızık elde edilebilir. Hırs yerine kanaatli olmamız gerektiğini “Kanaat tükenmez bir hazinedir” hadis-i şerifiyle anlıyoruz.

Hırsın üçüncü vahim neticesi ise ihlası kırması ve ahiretle ilgili amellerimize zarar vermesidir. Zira hırsına kapılan kişi, insanların ilgisini, beğenisini çekmek için riyakarlığa girmeye mecbur olur. Her şartta Rabbinin rızasını gözetmesi gerekirken, insanların ilgisini çekecek davranışlarda bulunmak zorunda kalır.

Bu noktanın anlaşılması için sonraki iki paragrafta Üstadımız sırasıyla israf ve iktisatla yaşamanın zincirleme olarak hangi hal ve neticelere sebep olduğunu nazara verir. İsraf; kanaatsizlik, şevksizlik, tembellik, şikayet, ihlas ve izzetin kırılması, riya ve dilencilik gibi neticelere sebep olur. İktisadın ise; kanaat, izzeti muhafaza, şevkli çalışma, şükretme, nastan istiğna, ihlas kapısının açılıp, riya kapısının kapanması gibi çok sayıda kazanımı vardır.

Tüm bu hakikatler ibretli bir hatırayla hitama erdirilir. Üstad mübarek bir şehirde bulunurken, o şehrin bağlarındaki mahsulatın orada ikamet edenlere yetmesi gerektiğini düşünür. Oranın merhum müftüsünün ahalinin fakir olduğunu söylemesi üzerine Üstad hayret eder. Bunun sebebini de Üstadımız iktisatsızlık ve israf nedeniyle bereketin kalkmışlığına bağlar.

Rabbim cümlemize yedi nüktede belirtilen hakikatleri hakkıyla yaşamayı ihsan eylesin! Amin!

Dipnotlar:

1-Lem’alar, s.257; 2-age,s.258.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*